Chantal Akerman 70’li yıllarda film
yapmaya başlamış dahi gençlerden bir tanesidir.
Akerman henüz 18 yaşındayken ilk kısa filmini çeker ve dikkatleri
üzerinde toplar. 25 yaşında çektiği Jeanne
Dielman, 23 Quai du Commerce, 1080 Bruxelles (Chantal Akerman, 1975) filmi ise
sinema dünyasında hayranlık uyandırır. Çekildiği günden bu yana hala feminist
sinema denilince ilk akla gelen yapım olarak anılır. 201 dakikalık uzun süresi,
kesmesiz kurgusu,
sabit kamerası, neredeyse birebir zamanlı sahneleri, doğal ışıklandırması, yok
denecek kadar az diyalogları ile tam bir minimalist sinema örneği , Jeanne Dielman, 23 Quai du Commerce, 1080
Bruxelles. Film izleyenleri şok
edecek kadar çarpıcı bir final sahnesi ile biter. Jeanne’nin seyircilerin ondan
beklemediği bir davranış sergilediği bu sahnede bakın neler olur…
Jeanne kocasını kaybettikten sonra
ev hanımlığının yanında hayatını kazanabilmek için fahişelik yapar. Aşırı
düzenli, titiz ve takıntılı biridir. Her şey zamanı zamanına yapılmak
zorundadır onun için. Bugün yapılan dünün –yemeğin çeşidi gibi çok nüanslar
hariç -aynısı olmalıdır. Durum böyleyken Jeanne’nin ikinci gün gelen müşteriden
sonra tıkırında işleyen hayatı tabiri caizse tepetaklak olur. Jeanne’yi böyle
bir çaresizlik içerisinde izlemek seyirciyi bile endişelendirmeye yeter. Peki, Jeanne’yi bu kadar allak bullak edecek
ne yaşanmıştır? Ne olmuştur da Jeanne resmen kendini kaybetmiştir? Jeanne’nin
oğlu ile yaptığı kısa sohbetlerden birinde onun için seksin sadece bir ayrıntı
olduğunu öğreniriz. Bugüne kadar kocası ile de işi gereği birlikte olduğu
kişilerle de tamamen mekanik bir münasebeti vardır. Ta ki filmin ikinci günü
gelen müşteriye kadar. Muhtemelen Jeanne, hayatında ilk kez seks esnasında
zevki yaşar. Tıpkı bir bebeğin hiç görmediği, tatmadığı bir duyguyu tatması gibi
şaşkınlık içerisinde kalır. İşte o böyle bir durumdayken üçüncü gün gelen
müşteri ile yaşanacaklar bizi de en az Jeanne kadar afallatır. Tamamen
profesyonel sınırlar içerisinde yapılan seks esnasında Jeanne’nin bir nevi
çırpındığını, kurtulmak istediğini görürüz. Lakin bu çırpınışlar canı acıdığı
ya da tiksindiği için yaşanmaz. Aksine yine zevk aldığından dolayı yaşanır.
Jeanne her ne kadar zevk alsa da bunu yaşamak istemez. Çünkü Jeanne kraliçe arı
olduğu kovanda, her şeyin kendi kontrolünde olduğu bir hayat yaşıyorken, kovana
sokulan çomak(erkeklik) tüm iktidarını
sarsar. Bu duruma karşı savunmaya, gerekirse saldırıya geçmesi gerektiğini
düşünür. Jeanne, asla teslim olmayacağını seks bittikten sonraki hamlesi ile
oldukça sert bir şekilde ifade eder. Tıpkı kovana giren çomağa benzeyen bir
araç ile(makas) düşmanı tam kalbinden cezalandırır. Ve düşmanın ortadan kalkıp,
kontrolün tekrar ellerine geçmesini salondaki masada tamı tamına yedi dakika
boyunca hiç kımıldaman oturarak sindirir. Zira Jeanne’nin yüz ifadesi çok şey
söyler zaten, fazlasına gerek görülmez.
Uzun süresine rağmen benim izlemeye
doyamadığım bu baş yapıtı ne yapıp edip izlemelisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder