21 Haziran 2020 Pazar

WOMAN AT WAR




Agnieszka Holland imzalı “İz” filmindeki Janina, yaşadığı bölgedeki avcılığa karşı mücadele eden sürprizli bir karakterdi. Prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası bölümünde yapan “Woman at War”daki Halla’nın ise Janina’yı akla getiren yanları oldukça fazla. İkisi de orta yaşın üstünde ama gençlere taş çıkaracak bir çevikliğe, savaşçı ruha sahip, gücünü doğadan alan ve en önemlisi idealleri uğruna illegal tarafta kulaç atmaktan çekinmeyen, güçlü kadınlardır. Lakin bir nevi şaman kadınlarını da anımsatan bu karakterlerden Halla’nın çevreciliği ne yazık ki tartışılır bir noktada.



Benedikt Erlingsson yarattığı, yel değirmenleri ile savaşan Don Kişot’u akla getiren karakteri Halla’nın, elindeki ok ve yay ile koca elektrik trafolarını alt etmesi oldukça etkileyici aslında. Halla, küresel ısınmanın, dünyanın sonunu getirdiğinin farkında ama buna rağmen bir çocuğu evlatlık edinecek kadar da hayattan umudunu kesmemiş biri. Fakat Halla, çevre katliamı konusunda büyük resmi tam olarak göremediği için mücadelesinde bir nevi boşa kürek çekiyor. Zira atmosferdeki sera gazının artmasının ve çevreye verilen zararın tek sebebinin alüminyum fabrikası olmadığı tartışılmaz bir gerçek.  İzlanda’da yasal bir şekilde hâlâ devam eden balina avcılığından tut da hayvan endüstrisi ve balık çiftlikleri hem çevreyi en çok kirleten, temiz suyu tüketen, tarım alanlarını işgal eden hem de küresel ısınmayı tetikleyen başaktörler değil midir?  Bu kadar çok düşman faktör, hayvanların, ülkenin hatta dünyanın ırzına geçerken tek düşman olarak alüminyum fabrikasını hedef almak diğerlerinin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey olmasa gerek.




Lakin kuzeyin atmosferini buram buram hissettiren, çimlerin kokusunu burnumuzda tüttüren filmde özellikle bir koro şefi olan kahramanımız Halla’nın, müzikal zekâsının filmde kendine yer bulma şekli gerçekten de şapka çıkarılası. Film boyunca Halla’yı an be an takip eden mini orkestra (İzlanda) ve yine mini halk korosu (Ukrayna), hem bir yabacılaştırma unsuru olarak hem de kahramanın duygu geçişlerini an be an takip etme açısından farklı bir deneyim sunuyor.

Bu yazı ilk olarak 2019 yılı Nisan sayısında "Sinema Se7en"da yayınlanmıştır.   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder