18 Eylül 2014 Perşembe

Neden Tarkovski Olamıyorum: Tarkovski'ye saygı duruşu!


İlk uzun metrajlı filmi ‘Hayatın Tuzu’ndan’ sonra gerçekten çekmek istediği  ‘Neden Tarkovski Olamıyorum ‘ filmini çeken Murat Düzgünoğlu çıtayı hayli yükseltmiş. Birçok yönetmen gibi kendi hayatından esinlenerek çektiği son filminde yönetmen çekmek istediği filmi çekemeyen ve çevresindekiler tarafından anlaşılamayan bir yönetmen adayının tabiri caizse büyük buhranını gözler önüne seriyor.

Film birkaç yüzeysel kadın karakter dışında erkek hayatlarını derinlemesine işliyor. Özellikle aynı aileden olan üç erkeğin dünyası birçok açıdan benzerlikler taşıyor. Bu erkeklerden Bahadır kimse tarafından onaylanmayan filmini çekmek için inatla yapımcı ararken, babası on yıldır bitiremediği inşaatı kimsenin bitireceğine inanmamasına rağmen tek başına bitirmeye çalışır, abisi ise bahadır’ın biraz da farklı mekanların fotoğraflarını çek demesine rağmen ısrarla Haydarpaşa Garı’nın fotolarını çeker.  Bir nevi Don Kişot vari erkekler var karşımızda. Bu erkek karakterlerden sonra kadın karakterlere geldiğimizde ise elimizde neredeyse kocaman bir hiç var.Anne  evden ayrı yaşayan oğlunun doğru dürüst yemek yiyip yiyemediğini düşünür, sevgili sanki hayatında başka hiç önemli bir şey yokmuş gibi sadece Bahadır ile yaşadığı ilişkinin gidişatına kafayı takar, asistan ise içten içe yönetmene hisler besler ve Bahadır’ın onu fark etmesini bekler, barda çalışan kız ise siyahi erkeklerden hoşlanır ve gördüğü ilk siyahi erkeğin hemen kollarına koşar.Bir yanda  ne yapmak istediğini bilen ve inatla gerçekleştirmeye çalışan güçlü erkekler diğer yanda hayatta bir erkeğin en fazla idealine ulaşma noktasında onları motive edecek bir araç olan kadınlar.



Bu erkek karakterlerden  Bahadır maddi ve manevi olarak en çok sorun yaşayan karakter olmasına rağmen aynı zaman da tüm problemli erkeklerinde yanında olarak onlara yardım etmeye çalışıyor. Arada babasının yanına inşaata gidip yardım ediyor ve ona bu işten kurtulmak ömrünün kalan zamanlarını rahat  bir hayat geçirmesi için yol gösteriyor, abisinin yanına giderek ona fotoğrafçılık ile ilgili öneri sunuyor, asker kaçağı dayısına evini açarak  askerliği uzatma sorununa vicdani retçi olsana diyerek öneride bulunuyor , hasta olan ve yayınevi tarafından aldatılan yazar dostunu sürekli ziyarete giderek ona avukat vs konusunda yardımcı olmayı teklif ediyor. Bahadır kendisine hayrı olmayan ama herkesin derdine koşan çare olmaya çalışan bir insan.



Filmin en pozitif yanı olarak sistemin birçok kurumunu eleştirmesi ama eleştirirken izleyenleri eğlendirmesi görülebilir.  Bir yandan film yapım şirketlerini salt populer  filmlere yatırım yaptığı için eleştirirken, diğer yandan da yayınevlerinin baskı sayıları hakkında yazarları aldattığı ve bu yolla onları sömürdüğüne değiniyor. Bununla birlikte devletin askerlik yapamayacak ya da yapmak istemeyen insanlara zorla askerlik yaptırdığını, tarihi eser niteliğinde olan Hardarpaşa Garı’nın yıkılıp otel yapılacağına da değinmeden edemiyor yönetmen.  Bütün bunlar yapılırken mizah duygusunun bir an olsun metinden eksilmemesi de dikkatlerden kaçmayan başka bir husus.

Mükemmel oyunculuklarıyla da (özellikle Tansu Biçer) göz dolduran filme isminden dolayı mesafeli duracak olanlar varsa onlara sesleniyorum: Önyargılarınızdan kurtulun ve gidip izleyin. Herkesin kendinden bir şeyler bulacağı samimi ve eğlenceli bir film sizi bekliyor.