8 Eylül 2019 Pazar

120 battements par minute

 


Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel ödülü başta olmak üzere birçok festival tarafından sayısız ödüle layık görülen 120 battements par minute (2017), Robin Campillo’nun daha çok kendi deneyimlerinden yola çıkarak yarattığı bir film. Doksanların başında AIDS hunharca can almaya devam etmekte ama ne politikacılar ne de ilaç sektörleri gerçek anlamda taşın altına elini koymamaktadır. Bu duyarsızlığa karşı kurulan Act Up*, oldukça ses getiren eylemlere imza atmıştır. Zira ilaç sektörleri süreci savsaklamakta ve ellerindeki güncel verileri kamuoyu ile paylaşmamaktadırlar. İşte 120 battements par minute, Paris’teki Act Up’ın ilaç sektörüne karşı gerçekleştirdiği direniş sürecini oldukça etkili bir şekilde perdeye yansıtmaktadır. Her ne kadar filmin ilerleyen dakikalarında tüm bu direniş sürecine bir aşk hikâyesi (Ki yaşama dört elle sarılmak da bir direniş değil midir?) eklense de daha çok akıllarda yer yer gerçek yer yer de belgesele yakın görüntülere ev sahipliği yapan eylem anları kalır. Arkadaşlarının cenazesinde slogan atarken, onur yürüyüşünde dans gösterisi yaparken, yerlere yatarak temsili ölümü canlandırırken, ilaç sektörünün ofisinin demirlerine kendilerini zincirlerken, konferans basarken, liselerde bilinçlendirme çalışmaları yaparken ve daha nice yerde nice farklı ve bir o kadar da yaratıcı eylemlere imza atarken izleriz onları. İşte oldukça barışçıl olan Act Up’ın ilaç sektörünün ruhuna korku salan eylemlerinden biri var ki...


Grubun en küçük üyesinin annesiyle birlikte yaptığı yapay kan, eylemimizin en etkili karakteridir. Prezervatiflerin içerisine doldurulan bu yapay kan, HIV + olanlar için gerçek bir çaba harcamayan ilaç sektörünü tedirgin etmeye yeter. Melton Pharm isimli ilaç şirketine tüm mühimmatlarını (üzerinde İngilizce katil yazan kâğıtlar, düdükler, yapay kan, cesaret, inanç, bilgi, donanım, öfke ve yaşama isteği) alarak gelen karakterlerimiz ellerindeki kanları etrafa fırlatarak slogan atmaya başlarlar. “Katil Melton Pharm!” diye atılan sloganlar eşliğinde üzerinde “Katil!” yazan kâğıtlar her yere asılır. Bir süre sonra bir yandan eylemciler bir yandan da ofisteki çalışanlar kana bulanır tüm ofis ile birlikte. Lakin tüm bu keşmekeşin içinde eylemin ne kadar doğru ve etkili olduğu HIV+ bireyleri bir hasta değil de müşteri olarak görenlerin gözlerindeki dehşette okunur. Zira etraftaki kanın HIV+ bir bireyin gerçek kanı olma ihtimali bile onları tir tir titretmeye yeter de artar bile.

Genelde omuzda duran ve her şeye büyük bir merakla bakan Campillo’nun kamerası, tüm filme sirayet eden paralel kurgusu, yer yer tıbbi açıklamaların bile muhteşem bir görsellikle sunulmasını sağlayan görüntü yönetimi ile 120 battements par minute, kusursuz bir filmdir. Sadece kendileri için değil aynı zamanda hapishanedeki bağımlılar, lisedeki gençler için de hasta bedenlerini her an bir eylemin parçası yapmaktan çekinmeyen karakterlerin ise hafızalardan silinmeyeceğine şüphe yok.

*1987’de New York’ta kurulan Act Up (Gücün Açığa Çıkması için AIDS Koalisyonu), 1989’da Paris’te de kurulmuştur.