15 Kasım 2014 Cumartesi

Sürtük Club’ın Kaybedenleri

Yeşilçam döneminde toplumsal gerçekçi içerikli filmler (Bereketli Topraklar Üzerinde, Hakkari de Bir Mevsim) yaparak farklılığını ortaya koyan Erden Kıral, son dönem Türkiye sinemasında da art arda filmler çekerek varlığını devam ettiriyor.  Son çektiği Gece filmiyle bize ikinci bir Masumiyet ya da Kader filmi izlettirebilecekken, sabit öyküye eklemlendirdiği yan öyküler ile heyecanımızı yolda bırakıyor.

Bekir ve Uğur’un hikayesine benzeyen Süsen ile Yusuf hikayesi var Gece’de. Fakat bu kez Uğur gibi ne yapacağını bilen, güçlü asla amacından sapmayan bir kadın karakter değil Süsen gibi. Kendine çizdiği yoldan pişman, kurtarıcısını bekleyen zayıf bir kadın karakter var. Uğur gibi Bekir’i peşinden sürükleyen değil , Yusuf’un peşinden sürüklenen bir kadın Süsen. Aslında filmin diğer kadın karakterleri de aynı bakış açısı ile çizilmiş. Kocası tarafından terk edilmiş ve bu durum karşısında suskunluğa bürünmüş anne, abileri ile görüşmek ve ailenin fertleri arasında tampon oluşturma dışında hiçbir eylemine tanık olmadığımız küçük kız, nişanlısını kaybettikten sonra fahişe olmayı tercih eden kadın… Yeni bir hayat yaşamak isteyip her şeyi terk eden de, örgüte katılarak, gerektiğinde örgüte bile kafa tutup ölümü göze alan da, bedenini açlığa yatırarak ölümü hiçe sayan da hep erkek.mKadınlar sadece gitme, ölme, yapma diye yalvaran onlarsız yapamayan varlıklar.



Belki de bu erkeklerden  tek zavallı olanı Yusuf; o da bu zavallı hayatına Süsen’i ortak ederek  ona acımamıza engel oluyor. Yusuf bulaştığı pislikte yaşayabilmek için delicesine sevdiği Süsen’ini bile paylaşabilecek kadar batmış durumda. Belki de filmin en düşmüş karakteri. İçinde bulunduğu çıkışsızlıktan dolayı ne gurur ne namus biliyor. Zaten film ile birlikte Yusuf ile Süsen de  dibi boyluyor.

Filmin ilk yarısına kadar devam eden kısmı genelde Yusuf ile Süsen hikayesini anlatır. Ve bizi ekrana kilitler. Fakat diğer hikayeler  eklemlendirilmeye başlayınca kurgu kopmaya başlar. Hikaye akmaz, soru işaretleri başlar. Zahit, örgüt tarafından cezalandırılacak kadar ne yapmış olabilir? Nahit, örgüte katıldıktan sonra nasıl bir süreç geçirerek ölüm orucu kadar sağlam bir duruş gerektirecek noktaya geldi? Anne Nahit’i hapishanede gördükten sonra neden yok? Kız kardeş her gün üst üste birilerini hapishaneye nasıl götürebiliyor?... Neyse ki filmin ortalarında yaşanan bu kopmaları final ile biraz da olsa telafi ediyor Kıral. Final de asıl izlememiz gereken hikayenin hazin sonu yüzümüze tokat gibi çarpar.



Filmin iç bulandırıcı ve sıkıntılı Yusuf ile Süsen hikayesine eşlik eden yeşil renk, devrimci Nahit’in hikayesinde ki kırmızı renk kullanımı Feza Çaldıran elinden çıkan görüntü yönetimini başarılı kılan çalışmalardan.  Birbirine eş zamanlı ilerleyen üç hikayeyi paralel bir şekilde fakat  eşitsiz anlatan bir kurguya sahip.  İzmir’in banliyö treni filmde gitmek ile kalmak ikileminin olduğu sahnelere başarı ile yedirilmiş.

Toplumsal konulara duyarlı olması ile tanıdığımız Erden Kıral’ın tabiî ki zamanında yaptığı gibi bu konuları başarılı bir şekilde filmlerinde işlemesini isterim. Fakat bunu yaparken daha minimalist bir yol çizse daha iyi olur sanırım. Aynı filmin içinde ben bunu da bunu da veririm gibi bir açgözlülüğe girmemesi gerek. Yine de her türlü olumsuzluğa rağmen Yusuf ile Süsen’in hikayesini izlemek, Mert Fırat başta olmak üzere Ayça Damgacı’ nın , İlyas Salman’ın mükemmel oyunculuklarına şahit olmak için gidin ve Gece’yi izleyin derim.

GECE
YÖNETMEN:ERDEN KIRAL
SENARYO:RIZA KIRAÇ
OYUNCULAR:MERT FIRAT, NURGÜL YEŞİLÇAY, AYÇA DAMGACI
YAPIM: 2014 / TÜRKİYE / 100 DK.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder