İlk uzun metrajlı filmi ile Venedik Film Festivali’nde ana
yarışma bölümüne seçilen Kaan
Müjdeci’nin filmi ‘Sivas’ uzun bir bekleyişten sonra vizyona girdi. 11 yaşındaki Aslan ile Sivas isimli bir dövüş
köpeğinin yaşadıkları üzerinden bozkırda geçen bir büyüme hikayesi anlatan film
Venedik’ten Jüri özel ödülünü alarak dönmeyi başardı.
Arkadaşları ile oyun oynarken itilip kakılan, saklambaç
oynarken tek başına bırakılan, okuldaki Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler oyununa
prens olarak seçilmeyen Aslan kozunu büyüklerin dünyasında paylaşmaya karar
veriyor. Yalnızca yaşıtlarının dünyasından aşık olduğu Ayşe’den asla
vazgeçmiyor. Ayşe’nin dışında genelde köyün erkeklerinin toplantılarına
katılıyor, onlarla yaşıtlarıymış gibi konuşuyor, sigara içiyor, annesinin onu
yıkamasını istemiyor, köpek
dövüştürüyor, küfür ediyor, dikleniyor hatta tabir yerindeyse onlara bazen de kafa tutuyor. Kısacası çocuk
bedeninde yaşayan(yaşamaya çalışan) koca bir adam Aslan.
Aslan bu büyüklerin dünyasına tamda uyum sağlayamıyor
aslında. Daha filmin ilk başlarında atlarını ovaya salmaya çalışırken ona zarar
verip sonra da kaybetmesi Aslan’da vicdan azabına neden olur.
Atın yokluğu onda başka bir hayvana bağlanma isteği
oluşturur. Ve önüne çıkan ilk fırsatta bu kez başkasından zarar görmüş bir köpeğe sahip
çıkarak vicdanını rahatlatır. Ve bu kez ondan ayrılmasına neden olacak tüm kişi
ve olaylara direnir. Bu kez asla yol arkadaşı, dostu olarak gördüğü bir dövüş
köpeği olan Sivas’ı bırakmaz.
Ama gözü gibi baktığı, herkesten sakındığı köpeği Sivas’ı
maalesef dövüştürmeye başlayacaktır. Buna karar vermesinde yaşadığı toplumdaki
genel geçer kurallar, mahalle baskısı, bazen de aşık olduğu kızın söyledikleri
neden oluyor. Aslan, her ne kadar belli etmemeye çalışsa da Sivas’ı
dövüştürmekten çok rahatsızdır. Hiçbir
zaman çevresindeki insanların dövüş esnasında aldığı hazzı alamıyor. Dövüşlere
giderken de, dövüş esnasında da hep bir tutuk, hep bir kaygılı. Sivas sayesinde
kabul edildiği erkek dünyasında pohpohlanması bile onun sesinin gür çıkmasını
sağlamaz. Çünkü onun aklı her dövüşten sonra yıpranan, yaralanan Sivas’tadır.
Aslan, Sivas’ın şampiyonluk aldığı dövüşten sonra onun iyice
yıprandığını, yorgun düştüğünü görür. Ve içinde bulunmak istediği erkek
camiasının kendisine kapılarını sonuna kadar açmasına rağmen bu fırsatı elinin
tersiyle iter. Tüm cesaretini kullanarak verdiği köpeğini dövüştürmeme kararını
camiaya açıklar. Ve biz seyirci de ‘İşte bu!’ duygusunu yaratır.
Bir büyüme hikayesi anlatan “Sivas” bu hikayeyi güçlü bir
alt metin olan köpek dövüşleri ile birlikte anlatmayı tercih ediyor. Yönetmenin
film yönetirken en zorlanılacak oyuncular olan çocuk ve hayvan ile çalışması,
üstüne çok zor çekilecek gün batımı ve
gece çekimleri kullanması, müziğe
sırtını dönen kararı ile kesinlikle takdiri hak ediyor. Ve bize de bu filmi sinemaya giderek izlemek
düşüyor.
NOT: Filmin kamera arkası görüntülerinden izlediklerim ve film ekibinin katıldığı söyleşiden dinlediklerimi özetlersem Filmde Çakır adlı köpek başta olmak üzere hiçbir hayvana zarar verilmemiştir. Çakır sürekli veteriner gözetiminde olmuş, cildine zarar vermeyecek boyalar kullanılmış, özel hazırlanan şampuanlarla yıkanmış ve asla gerçek anlamda dövüştürülmemiştir. Hatta köpeklerle olan sahnelerin çekimi bu konudaki hassasiyetten ötürü çok uzun sürmüştür. Bu açıklamalarda ben yönetmenin ve film ekibinin söylediklerine güveniyor ve samimiyetlerine inanıyorum.
SİVAS
YÖNETMEN: KAAN MÜJDECİ
SENARYO: KAAN MÜJDECİ
OYUNCULAR: DOĞAN İZCİ, ÇAKIR
YAPIM:2014/TÜRKİYE/ 97DK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder