İlk filmi Geriye Kalan ile 48. Antalya Altın Portakal Film
Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan Çiğdem Vitrinel, bu yıl Fakat
Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku filmi ile aynı ödülü alamasa da festival
izleyicisinin gönlünü fazlasıyla kazandı.
Üretim sıkıntısı yaşarken aşık olan, daha sonra aşık olduğu
kadın tarafından terk edilen erkek
hikayesi gibi son derece klişe bir hikaye
Vitrinel’in elinde bambaşka bir
hale dönüşüyor. Tabi ki hikaye son zamanlarda ülkemizde de örneğini çok
gördüğümüz (İncir Reçeli, Karışık Kaset) filmlerde ki gibi erkeğin tarafından
anlatılıyor. Fakat bu kez hiçbir şekilde ilahlaştırılmayan karakterler var
karşımızda. Kararlı, özgür, ne yaptığını bilen bir kadın gibi gözüken
Müzeyyen’in aslında birçok kadın gibi zaaflarının olduğunu kısa bir süre sonra
anlıyoruz. Gayet cool görünen Arif’in ise kendi kendine yetemeyen, ilgi ve
şefkat bekleyen bir erkek olduğuna şahit oluyoruz. Tabi bu da izlediğimiz
karakterleri çok daha gerçekçi ve bizden birileri yapıyor. Ve filmi
diğerlerinden ayıran en önemli nokta da burası.
Kitabını yazma aşamasında olduğu görülen Arif’in bir yandan
da kendi iç sesinden kitabından pasajlar duyarız. Duyduğumuz bu pasajları
ekranda yazı olarak da görürüz. Hatta bu gördüğümüz ve duyduklarımızın filmde
yaşananların ta kendisi olduğunu anlarız.
Bir yandan Arif’in Müzeyyen ile tanışıp sevgili olduğunu görürken diğer
taraftan da Müzeyyen’in Arif’in kafasında yarattığı hayali olduğundan
şüpheleniriz. Kitap yazıldı mı? Yoksa Kitap hiç bitmeyecek mi? Müzeyyen gerçek
mi? Yoksa sadece bir hayal kahramanı mı? Film çok uzun bir süre bu sorularla
izleniyor. Bu da tabii ki ilgi ve alakayı sürekli diri tutuyor.
Vitrinel bu güne kadar maço, küfürbaz erkek olarak izlenen çok sevilen, hatta bu karakter ile özdeşleşen
bir oyuncuyu tam tersi bir rolde oynatarak çok büyük bir cesaret örneği gösteriyor.
Ülkemiz sinemasındaki genel geçer kuralları rol seçiminde de yerle bir ediyor.
Ve bu seçim Erdal Beşikçioğlu gibi başarılı bir oyuncudan yana olduğundan, cesaret
olumlu sonuç veriyor. Beşikçioğlu bu kez de tanıdığımızın tam tersi bir kişi
olarak gönlümüzü kazanıyor.
Arif’in gittiği bir kahvede bir erkek korosunun erkeklerin
kadınlar hakkındaki genel geçer düşüncelerini mizahi bir dille dinler ve
filmin en keyifli sahnelerinden birini izleriz. Bu koro sesleniş halinde iken
Arif hiçbir düşünce beyan etmez. Zaten
Arif insanlarla karşılıklı konuşmaktan pek haz etmez. Onun tercihi kendisine
karşılık veremeyen eşyalardır. Tüm duygularını onlarla paylaşmaktan haz alır.
Hatta eşyalarla konuşmaları o kadar içten ve samimidir ki hep eşyalarla
konuşsun isteriz. Fakat kendisi ve eşyalarla konuşan, sürekli ilgi ve şefkat
bekleyen çocuk Arif büyür ve bizi terk eder. Ama tabi ki Arif gibiler hep
olacaktır. Bize bu Arif’ler den birini başarılı bir şekilde izlettiren bu film
asla es geçilmemeli derim.
Filmle ilgili bence çok büyük ve tek sıkıntı Harun Tekin’in
filmde oynaması olmuş. Sırf müziklerini yaptı diye havada kalan bir rol ile
filmde oynattırılması film için de Harun Tekin için de büyük talihsizlik olmuş
ne yazık ki.
FAKAT MÜZEYYEN BU DERİN BİR TUTKU
YÖNETMEN:ÇİĞDEM VİTRİNEL
SENARYO:ÇİĞDEM VİTRİNEL, CEYDA AŞAR
YAPIM:TÜRKİYE/2014
OYUNCULAR:ERDAL BEŞİKÇİOĞLU, SEZİN AKBAŞOĞULLARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder