15 Aralık 2014 Pazartesi

BÜYÜYEN LEŞ KARGALARI


İlk filmi Geriye Kalan ile 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan Çiğdem Vitrinel, bu yıl Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku filmi ile aynı ödülü alamasa da festival izleyicisinin gönlünü fazlasıyla kazandı.

Üretim sıkıntısı yaşarken aşık olan, daha sonra aşık olduğu kadın tarafından terk edilen  erkek hikayesi gibi son derece klişe bir hikaye  Vitrinel’in elinde  bambaşka bir hale dönüşüyor. Tabi ki hikaye son zamanlarda ülkemizde de örneğini çok gördüğümüz (İncir Reçeli, Karışık Kaset) filmlerde ki gibi erkeğin tarafından anlatılıyor. Fakat bu kez hiçbir şekilde ilahlaştırılmayan karakterler var karşımızda. Kararlı, özgür, ne yaptığını bilen bir kadın gibi gözüken Müzeyyen’in aslında birçok kadın gibi zaaflarının olduğunu kısa bir süre sonra anlıyoruz. Gayet cool görünen Arif’in ise kendi kendine yetemeyen, ilgi ve şefkat bekleyen bir erkek olduğuna şahit oluyoruz. Tabi bu da izlediğimiz karakterleri çok daha gerçekçi ve bizden birileri yapıyor. Ve filmi diğerlerinden ayıran en önemli nokta da burası.



Kitabını yazma aşamasında olduğu görülen Arif’in bir yandan da kendi iç sesinden kitabından pasajlar duyarız. Duyduğumuz bu pasajları ekranda yazı olarak da görürüz. Hatta bu gördüğümüz ve duyduklarımızın filmde yaşananların ta kendisi olduğunu anlarız.  Bir yandan Arif’in Müzeyyen ile tanışıp sevgili olduğunu görürken diğer taraftan da Müzeyyen’in Arif’in kafasında yarattığı hayali olduğundan şüpheleniriz. Kitap yazıldı mı? Yoksa Kitap hiç bitmeyecek mi? Müzeyyen gerçek mi? Yoksa sadece bir hayal kahramanı mı? Film çok uzun bir süre bu sorularla izleniyor. Bu da tabii ki ilgi ve alakayı sürekli diri tutuyor.

Vitrinel bu güne kadar maço, küfürbaz erkek olarak izlenen  çok sevilen, hatta bu karakter ile özdeşleşen bir oyuncuyu tam tersi bir rolde oynatarak çok büyük bir cesaret örneği gösteriyor. Ülkemiz sinemasındaki genel geçer kuralları rol seçiminde de yerle bir ediyor. Ve bu seçim Erdal Beşikçioğlu gibi başarılı bir oyuncudan yana olduğundan, cesaret olumlu sonuç veriyor. Beşikçioğlu bu kez de tanıdığımızın tam tersi bir kişi olarak gönlümüzü kazanıyor.



Arif’in gittiği bir kahvede bir erkek korosunun  erkeklerin  kadınlar hakkındaki genel geçer düşüncelerini mizahi bir dille dinler ve filmin en keyifli sahnelerinden birini izleriz. Bu koro sesleniş halinde iken Arif hiçbir düşünce beyan etmez.  Zaten Arif insanlarla karşılıklı konuşmaktan pek haz etmez. Onun tercihi kendisine karşılık veremeyen eşyalardır. Tüm duygularını onlarla paylaşmaktan haz alır. Hatta eşyalarla konuşmaları o kadar içten ve samimidir ki hep eşyalarla konuşsun isteriz. Fakat kendisi ve eşyalarla konuşan, sürekli ilgi ve şefkat bekleyen çocuk Arif büyür ve bizi terk eder. Ama tabi ki Arif gibiler hep olacaktır. Bize bu Arif’ler den birini başarılı bir şekilde izlettiren bu film asla es geçilmemeli derim.

Filmle ilgili bence çok büyük ve tek sıkıntı Harun Tekin’in filmde oynaması olmuş. Sırf müziklerini yaptı diye havada kalan bir rol ile filmde oynattırılması film için de Harun Tekin için de büyük talihsizlik olmuş ne yazık ki.



FAKAT MÜZEYYEN BU DERİN BİR TUTKU
YÖNETMEN:ÇİĞDEM VİTRİNEL
SENARYO:ÇİĞDEM VİTRİNEL, CEYDA AŞAR
YAPIM:TÜRKİYE/2014
OYUNCULAR:ERDAL BEŞİKÇİOĞLU, SEZİN AKBAŞOĞULLARI





































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder