Kaybedecek Bir Şeyim Yok. Öyleyse Özgürüm.
Birçok filme esin kaynağı olmuş ve filmlerde afişini sıkça görebileceğimiz
1999 yapımı David Fincher filmi Fight Club’ı unutmak ne mümkün. Bu hafta
vizyona giren Who Am I filminde yine afişini görünce aklıma düştü bu mükemmel
yapım. Defalarca izlediğim halde tekrar izleyip bir defa daha mest olduğum
filmden unutulmaz sahnelerden birini paylaşmak isterim. Tüketim toplumunun
suratının tam ortasına inen okkalı bir tokat olarak hafızalara kazınan film,
özellikle final sahnesi ile hatırlanır. Lakin her sahneyi uzun uzun analiz
edilebilecek denli derinliğe sahip filmin, en etkili sahnelerinden birisi de
Edward Norton’un anlatıcı( Norton’un canlandırdığı karakterin adı yoktur, film
jeneriğinde ve İmdb’de anlatıcı olarak geçer)karakteri ile harika bir
performans sergilediği anlardır.
Brad Pitt’in hayat verdiği Tyler Durdan, Fight Club’ın
üyelerine ilk kez ev ödevi verir; Tyler ‘’dışarı çıkıp hiç tanımadığınız biri
ile kavga çıkaracak ve kaybedeceksiniz’’ der. Anlatıcı bu ev ödevini şeytanca
bir plana dönüştürür. Haliyle bu plan doğrultusunda ödevde bazı değişiklikler
yapar; hiç tanımadığı biriyle değil de yıllardır birlikte çalıştığı patronu ile
kavga çıkarır. Ve asla kavga etmeye yanaşmayacak bu adamı öyle bir kavganın
içine sokar ki… Anlatıcı kavgada kaybetse de teknik olarak kazanmıştır. Nasıl
mı?
Anlatıcı her zaman ki gibi özensiz kıyafetleri ve yara bere
içerisindeki suratıyla patronunun odasına gelip konuşmak istediğini söyler.
Anlatıcı fazlasıyla kendinden emin bir çakal edasıyla konuşmaya başlar. Patronuna,
kurnazca bir teklif sunar. Prestijli bir araba firması olan iş yerinde çok uzun
zamandır çalışıyordur ve şirketin her eksiğini biliyordur. Patronunu bildiklerini
sızdırmakla tehdit eder ve eğer ona çalışmadığı halde maaşını öderse susacağını
söyler. Bunu duymayı beklemeyen patronu çok sinirlenir ve güvenliği aramak için
telefona sarılır. İşte tam da bu anda yaralı eli titremeye başlar. Bu elindeki
yara sayesinde birkaç gün önce Tanrı ile tüm ilişkisini bitirerek
özgürleşmiştir. Artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktur; istediği kadar dibe
vurabilir. İşte eli tüm bunları ona hatırlatarak rolünü oynamaya başlaması
konusunda onu uyarır. Ve ilk hamleyi bu eliyle yapar; tam da çenesinin altından
esaslı bir tokat indirir kendine. Bu tokat bir sonrakini getirir hemen
ardından. Ağzından burnundan gelen kanlara aldırmadan bizzat kendisinin, tabiri
caizse façasını çizdirir. Cam sehpa ve raflardan döşenmiş oda da kendini
çılgınca oradan oraya atan bu zır deli için çok uygun bir mekandır; tuzla buz
olan camlar, bu sahnenin etkisini fazlasıyla arttırır. Karakterimiz yaptıkları
esnasında o kadar ustadır ki; sanki daha önce de bunları yapmıştır(?) Zaten
kendini döverken bir ara sahne durur ve iç sesi ile ‘’Nedense Tyler ile ilk
dövüşüm aklıma geldi’’ der. Neden böyle söylediğini filmi izleyince anlayacak
ve ‘’Vay be!’’ diyeceksiniz emin olun. Devam eden sahne kendisinin ağzını
yüzünü dağıtması ve gerçekten de kavgada tıpkı Tyler’in dediği gibi
kaybetmesiyle(kazanmasıyla) son bulur. Zira odaya gelen güvenlikçilerin gördüğü
sahne patronun, teklifini kabul etmesini
zorunlu kılar. Zafer kaybedecek bir şeyleri olmayanlarındır.
Edward Norton ve Brad Pitt’in muhteşem performansları ile
hafızalara kazınan film, David Fincher’in da en gözde yapımlarından biri olarak
sinema tarihine adını büyük harflerle yazdırmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder