Aynadan Yansıyan Yabancı
Fransız çizgi roman yazarı Juile Maroh’un ‘’Le bleu est une couleur chaude’’ isimli
çizgi romanı, Tunus asıllı Fransız yönetmen Abdellatif Kechiche tarafından 2013 yılında sinemaya
‘’La vie d’Adéle’’ ismiyle uyarlandı. Cannes Film Festivali’nde büyük ödülü kazanan
film, Adele’in büyüme hikayesini anlatır aslında. Film, fazlasıyla uzun seks
sahneleri, Adéle’li röntgenci gibi takip eden kamerası, oldukça uzun süresi,
ödülü yönetmen ve iki oyuncunun birlikte paylaşmaları ve en önemlisi film ödül
aldıktan sonra başrol oyuncularının Kechiche ile ilgili yaptıkları sansasyonel
açıklamalarla sinema dünyasına deyim yerindeyse damgasını vurmuştur. Ülkemizde
12. Filmekimi’nde seyirciyle buluşan ‘’La vie d’Adéle’’ filmi denilince,
neredeyse herkesin aklına Adéle ile Emma’nın sevişme sahnesi gelse de asıl
unutulmaz anlardan biri yollarının ayrılmasının arifesindeki sahnedir.
Emma son zamanlarda Adéle’i ihmal etmeye başlamış, Adéle de
uzun zamandır kendisine asılan iş arkadaşı ile yakınlaşmıştır. Yine iş arkadaşı
ile takıldığı bir gece eve dönüşünde Emma’ya yakalanan Adéle için hayatının
ikinci dönüm noktası yaşanır; birincisi Emma’nın hayatına girmesidir.
Sahne Adéle’in eve girmesiyle başlar. Karşısında Emma’yı
görmeyi beklemeyen Adéle her zamanki masumiyeti ile ürperir. Lakin yolunda
gitmeyen bir şeylerin olduğunu fark etse de anlamamış gibi davranır. Emma
sorularını Adéle’e çok sakin bir şekilde yöneltir. Adéle de neredeyse
fısıldayan bir ses tonu ile tüm sorulara asılsız cevaplar verir. Seyirci olarak
Adéle’in doğru cevapları vermediğini biliriz ama ona da çok kızamayız. Çünkü
Adéle’in kendini yalnız ve değersiz hissettiği zamanlara da şahit olmuşuzdur.
Ne var ki sorgulama devam eder ve Emma çok kısa sürede Adéle’i çözer. Her
zamanki gibi Adéle ağlayarak kendini ele verir zaten. İtirafı net bir şekilde
duyan Emma yavaş yavaş çığırından çıkmaya başlar. Tüm bu konuşmalar olurken
Emma’nın arkasında ayna vardır; böylece Adele, Emma’nın arkasından görüntüsü ve
Emma’yı görürüz. Emma’nın kısa saçlı
arkadan görüntüsü bir erkeğin arkadan görüntüsünü andırır. Böylece Kechiche
Adéle ile Emma ilişkisinin arasına giren erkeği de bir nevi sessiz bir şekilde
yüzleşmeye dahil eder. İlginç olan şu ki: Adéle, Emma ile aynadan yansıyan
görüntü olmak üzere iki kişinin karşısındadır. Zaten güçsüz ve savunmasız olan
Adéle’in iyice kolu kanadı kırılır bu adaletsiz tartışmada. Adrenalin gittikçe
yükselir. Ve buna uyumlu olarak kamera da hareketlenir, sahneler üst üste
biner. Sonunda Emma, Adéle’in gitmesini ister. Bu isteği ağlayarak ve
yalvararak geri çeviren Adéle’i, Emma tokatlamaya, hırpalamaya başlar. İyice
güçsüzleşen ve umudunu kaybeden Adéle’i sonunda sürükleyerek de olsa kapı
dışarı eder. Hatta o kadar hiddetli yapar ki bunu; kapı camının kırılma sesi
kulaklarımızda çınlar. Adéle bir süre de kapının dışından devam eder ama
nafile; Emma kafasında çok net bir şekilde bitirmiştir bu ilişkiyi. Kechiche bu
anlarda seyirciyi evin içinde bırakır; böylece seyirci olarak bizler de Adéle’i
suçluyormuş gibi oluruz. Çünkü bizi Adéle’in yanında değil Emma’nın yanında
konumlandırır. Tabii Adéle’i yeterince anlayıp desteklemeyerek, yalnız bırakan
Emma mı yoksa direnmek yerine zayıflık gösterip başkasının kollarına kendini
atan Adéle mi daha suçlu bu tartışılır. La vie d’Adéle filmi sayesinde Aldatma
nedir? Aldatan mı yoksa aldatılan mı daha suçludur? Aldatılmak affedilebilir
mi? sorularını tekrar tekrar sorarız. Sonuç olarak kafamızın içerisinde dolaşan
sorular, yolda çaresizce ağlayarak yürüyen Adéle’in görüntüsü kalır geriye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder