Bu yıl Filmekiminde izlediğimiz eşsiz filmlerden biri olan
White God oldukça sert eleştirilerini masalsı bir dille ekrana taşıyan farklı
bir yapım. Yine bir çocuk ve ona eşlik
eden bir hayvan kahramanın olduğu alışılagelmiş bir film izleyeceğini düşünen
seyirciyi oldukça şaşırtacak derecede derdi olan ve bu derdini tüm vahşetiyle
ekrana taşıyan bir film White God.
Yönetmen açılış sahnesi ile başlar seyircisini rahatsız
etmeye. Son zamanlarda birçok filmde kullanılan (Kosmos gibi) mezbaha
görüntüsüyle insanoğlunun sırf beslenmek için yaptığı yada ortak olduğu vahşeti
en ince ayrıntısıyla gözler önüne sererek
seyirciyi sorgulatır. Bu muhteşem sahneden sonrada çok ara vermeden
devam eder anlatmaya yönetmen.
Macaristan da uygulanmaya başlayan ırkçı yasayı, hayata olan öfkesini çocuklarına
yönelten ebeveyni, öğrencilerini anlamaya çalışmayan sadece suçlayan öğretmeni,
çöpe attığı artıkları bile hayvanlar ile paylaşmaktan aciz insanları, para
kazanmak yada egolarını tatmin etmek için hayvanlara işkence yapan zavallıları nefes
almadan izleriz.
İzlerken de yer yer duymaya bile tahammül edemeyeceğimiz
sertlikte gerçeklere tanık olur, net bir şekilde safımızı belli ederiz. Evet izleyici olarak artık insanlığın
varoluşundan itibaren itilip kakılmış, kötü emellerine alet edilmiş, kullanılıp
atılmış olan köpekler için atmaya başlar kalbimiz. Ve olacaklar daha da
heyecanla beklenir. Yakın zaman da Kaan Müjdeci tarafından yine benzer konulara
değinen Sivas filmi çekildi. Ama Sivas da White God'daki vahşetin çok çok azına
şahit olduk. White God'da ise her şey tüm çıplaklığı ile gözler önüne
seriliyor.
Doğa kendisine yapılanları elbette cezasız bırakmayacaktır. Tıpkı devletler tarafından kendi amaçlarını
gerçekleştirmek için kurulup desteklenen örgütlerin bir tarafa atılınca asıl
varlık nedenine şiddetini yansıtmaya başlaması gibi köpeklerde kendi amaçları
uğruna kullanılıp daha sonra başlarından savılmalarının intikamını alırlar. Hem
de tam da insanlığın onlara öğrettiği gibi.
Safkan olmadıkları için sokağa atılan, buradan da toplanarak barınaklara
götürülen köpekler zulmün farkında ama örgütsüzdürler.
Hayatta insanoğlundan en
büyük işkenceyi yaşamış olan Hagen’ın barınağa gelmesi ile beklenilen lider
gelmiştir. Tek bir hareket ile liderliğini ispatlayan Hagen zaten pusuda
bekleyen öfkeyi gün yüzüne çıkarmış ve kitleleri arkasına almıştır. Artık
örgütlü olan bu köpek topluluğu intikamını almaya başlar. Ve maalesef insanlar tarafından ruhlarına işlenen kötülük
ile vereceklerdir cevaplarını. Köpeklere
yapılan zulüm ne kadar açık ve sert dile getirildiyse intikam da o kadar sert
dile getirilir ve olan yine bu vahşeti izleyen seyirciye olur.
Filmde açılış sahnesi kadar muhteşem bir kapanış sahnesi de
yer alıyor. Her şey, herkes kötü mesajı
vermek değildir filmin derdi. Hiçbir canlı kötü olarak doğmaz sonradan kötü
hale getirilir demektir amacı. Hagen ve
diğer köpekler yaşadıkları işkencelerden sonra bir canavara dönüşmüş olsalar da
içlerinde iyiliği de hala barındırıyorlar. Sadece bunu açığa çıkaracak kişi
lazımdır. Bu da tabi ki Hagen gibi filmimizin kahramanı Lili’dir. Hagen’ın isyanı başlatması Lili’nin müziği ile
başlar ve bu süreci parelel bir kurgu ile izleriz. İsyanın bitişi de yine
Lili’nin müziği ile olur. Müzik ile Hagen’ın
ve diğer köpeklerin içindeki iyiliği ortaya çıkarır Lili. Tıpkı Fareli Köyün
Kavalcısı gibi.
FEHER İSTEN-WHİTE GOD-BEYAZ TANRI
YÖNETMEN: KORNEL MUNDRUCZO
SENARYO: KORNEL MUNDRUCZO, VİKTORİA PETRANYİ, KATA WEBER
MACARİSTAN-ALMANYA-İSVEÇ/2014/119dk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder