3 Ocak 2015 Cumartesi

KÖPEKLİ ŞEHRİN TROMPETÇİSİ


Bu yıl Filmekiminde izlediğimiz eşsiz filmlerden biri olan White God oldukça sert eleştirilerini masalsı bir dille ekrana taşıyan farklı bir yapım. Yine bir çocuk  ve ona eşlik eden bir hayvan kahramanın olduğu alışılagelmiş bir film izleyeceğini düşünen seyirciyi oldukça şaşırtacak derecede derdi olan ve bu derdini tüm vahşetiyle ekrana taşıyan bir film White God.

Yönetmen açılış sahnesi ile başlar seyircisini rahatsız etmeye. Son zamanlarda birçok filmde kullanılan (Kosmos gibi) mezbaha görüntüsüyle insanoğlunun sırf beslenmek için yaptığı yada ortak olduğu vahşeti en ince ayrıntısıyla gözler önüne sererek  seyirciyi sorgulatır. Bu muhteşem sahneden sonrada çok ara vermeden devam eder anlatmaya  yönetmen. Macaristan da uygulanmaya başlayan ırkçı yasayı, hayata olan öfkesini çocuklarına yönelten ebeveyni, öğrencilerini anlamaya çalışmayan sadece suçlayan öğretmeni, çöpe attığı artıkları bile hayvanlar ile paylaşmaktan aciz insanları, para kazanmak yada egolarını tatmin etmek için hayvanlara işkence yapan zavallıları nefes almadan izleriz.



İzlerken de yer yer duymaya bile tahammül edemeyeceğimiz sertlikte gerçeklere tanık olur, net bir şekilde safımızı belli ederiz.  Evet izleyici olarak artık insanlığın varoluşundan itibaren itilip kakılmış, kötü emellerine alet edilmiş, kullanılıp atılmış olan köpekler için atmaya başlar kalbimiz. Ve olacaklar daha da heyecanla beklenir. Yakın zaman da Kaan Müjdeci tarafından yine benzer konulara değinen Sivas filmi çekildi. Ama Sivas da White God'daki vahşetin çok çok azına şahit olduk. White God'da ise her şey tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor.


Doğa kendisine yapılanları elbette cezasız bırakmayacaktır.  Tıpkı devletler tarafından kendi amaçlarını gerçekleştirmek için kurulup desteklenen örgütlerin bir tarafa atılınca asıl varlık nedenine şiddetini yansıtmaya başlaması gibi köpeklerde kendi amaçları uğruna kullanılıp daha sonra başlarından savılmalarının intikamını alırlar. Hem de tam da insanlığın onlara öğrettiği gibi.  Safkan olmadıkları için sokağa atılan, buradan da toplanarak barınaklara götürülen köpekler zulmün farkında ama örgütsüzdürler.



Hayatta insanoğlundan en büyük işkenceyi yaşamış olan Hagen’ın barınağa gelmesi ile beklenilen lider gelmiştir. Tek bir hareket ile liderliğini ispatlayan Hagen zaten pusuda bekleyen öfkeyi gün yüzüne çıkarmış ve kitleleri arkasına almıştır. Artık örgütlü olan bu köpek topluluğu intikamını almaya başlar. Ve maalesef  insanlar tarafından ruhlarına işlenen kötülük ile vereceklerdir cevaplarını.  Köpeklere yapılan zulüm ne kadar açık ve sert dile getirildiyse intikam da o kadar sert dile getirilir ve olan yine bu vahşeti izleyen seyirciye olur.

Filmde açılış sahnesi kadar muhteşem bir kapanış sahnesi de yer alıyor.  Her şey, herkes kötü mesajı vermek değildir filmin derdi. Hiçbir canlı kötü olarak doğmaz sonradan kötü hale getirilir demektir amacı. Hagen  ve diğer köpekler yaşadıkları işkencelerden sonra bir canavara dönüşmüş olsalar da içlerinde iyiliği de hala barındırıyorlar. Sadece bunu açığa çıkaracak kişi lazımdır. Bu da tabi ki Hagen gibi filmimizin kahramanı Lili’dir.  Hagen’ın isyanı başlatması Lili’nin müziği ile başlar ve bu süreci parelel bir kurgu ile izleriz. İsyanın bitişi de yine Lili’nin müziği ile olur.  Müzik ile Hagen’ın ve diğer köpeklerin içindeki iyiliği ortaya çıkarır Lili. Tıpkı Fareli Köyün Kavalcısı gibi.

FEHER İSTEN-WHİTE GOD-BEYAZ TANRI
YÖNETMEN: KORNEL MUNDRUCZO
SENARYO: KORNEL MUNDRUCZO, VİKTORİA PETRANYİ, KATA WEBER

MACARİSTAN-ALMANYA-İSVEÇ/2014/119dk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder