Kaderimse Çekerim…
Türkiye Sinemasının auter yönetmenlerinden en önemlilerinden
biri kuşkusuz Zeki Demirkubuz’dur. 1994 yılında C Blok filmi ile başladığı
kariyerine 1997 yılında Masumiyet filmi ile devam eder. Daha ilk filminde
ödüllere layık görülen Demirkubuz, ikinci filmi ile ise zirveye yerleşir.
Masumiyet, Yeşilçam sonrası ülke sinemasının üzerine serpilen ölü toprağını
silkeleyen, yerli sinemaya olan umudu tazeleyen filmlerden biri olmuştur. Haluk
Bilginer, Derya Alabora, Güven Kıraç gibi başarılı oyuncularıyla da bilinen
filmi yönetmenin son filmi yakın zamanda vizyona girmişken hatırlayalım. Üç
başkarakterin birlikte var olduğu, filmin en vurucu sahnelerinden biri dersem
sanırım herkesin aklına gelmiştir hangi anlardan bahsedeceğim.
Sahne Bekir’in körkütük sarhoş bir şekilde otele gelmesi ile
başlar. Zira Bekir, Uğur’un fahişelik yapmasına yıllar geçse de alışamamış,
yine kendini rakının ve cigaralığın merhametine bırakmıştır. Bekir’in ayakta
duramayan halini gören Yusuf hemen yardıma koşsa da Bekir’in küfür ve
hakaretlerine hemencecik maruz kalır. Lakin Yusuf bunlardan alınıp, gücenecek
değildir. Bekir abisini otel sahibinin de yardımıyla yukarı çıkarır. Yalnız
daha yukarıya çıkmadan Demirkubuz kamerasını merdivenlerin yukarısına çıkarır;
böylece daha o anlardan Bekir’e seyirci olarak baktığımız konumdan dolayı onu aşağılanmış,
zavallı olarak görürüz. Yukarıya söylenerek çıkan Bekir, bunca yıldır
hazmedemediği meselelerin acısıyla sık sık yaptığı gibi olay çıkarmaya
kararlıdır. Uğur’un odasına yönelerek bağırmaya başlar. ‘’Nerdesin ulan
orospu!’’ nidaları yükselir otelde. Bekir bağırırken bu kez de kamera öyle bir
yerdedir ki Bekir kapıyı tekmeleyip, küfür ettikçe aslında seyirci olarak
bizlere yapıyormuş gibi hissederiz. Neyse ki bizim için oldukça zorlu bu anlar
çok uzun sürmez; kamera Bekir’in arkasına geçer ve bu esnada Uğur kapıya çıkar.
Bekir’in yeri göğü ayağa kaldıran haykırmalarına karşılık Uğur fazlasıyla sakindir.
Zira Uğur bu yaşananların kat be kat fazlasını yaşamıştır yıllardır. Zaten
Masumiyet filmindeki hikâyenin, başlangıcını anlatan Kader filmini izlemiş olan
seyirci de bilmektedir bunu. Ne çok kavga etmiş, ne çok hakaret işitmiş,
intihara kalkışmış, ayrılık yaşamışlardır onlar. Lakin Bekir bu kez susmamakta,
direnmekte kararlıdır. ‘’Herkese verdin, bana da vereceksin’’ diye tutturur.
Binlerce kez yaptığı bu teklifin geri çevrileceğini bile bile yine de ister.
İşte bu anlarda tansiyon iyice yükselir. Şayet artık Uğur da kopmuş o da
bağırmaya isyan etmeye başlamıştır. Kararlıdır Uğur, asla ve asla Bekir ile
birlikte olmayacaktır. Her ne kadar kara sevdaya tutulduğu hayatındaki tek aşkı
Zagor için fahişelik yapıp, oradan oraya savrulsa da Bekir ile birlikte
olmayacaktır. Sanmayın ki Bekir’den nefret ettiği için birlikte olmuyordur.
Aslında Zagor’dan sonra hayatında en çok sevdiği birkaç kişiden biridir o.
Lakin Bekir’i de bu pisliğine karıştırmamak için yıllarca reddetmiş, kovmuş,
aşağılamıştır onu. Ama ne fayda. Uğur Zagor’un peşinden, Bekir de Uğur’un
peşinden yıllarca sürüklenmiş sonunda bu kokuşmuş otel odasında aynı teraneleri
yaşamaya devam ederken bulurlar kendilerini. Uğur, Bekir’in isyanından artık o
kadar bunalmıştır ki odasına gidip silahını alarak Bekir’e doğrultur. Bu ana
kadar olanları sadece izleyen Yusuf, önce Bekir’e sonra da Uğur’a engel olmaya
çalışır. Zaten yapabileceği de sadece odur. Uğur yıllardır ona can yoldaşı, yol
arkadaşlığı yapan adamı tabii ki öldüremez. Sonunda üçü de yerde yorgun düşmüş
bir şekilde ağlarlar. Kamera odanın en köşesine çekilerek onların bu zavallı
halini bizlere tüm çıplaklığı ile gösterir. Hayatın sillesini yemiş üç insan,
üç tane asla kaderin onlara gülmeyeceği hayat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder