10 Şubat 2015 Salı

FORCE MAJEURE: ÇIĞIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI


Bu yıl Cannes Film Festivalinin “Belirli Bir Bakış” bölümünde jüri özel ödülünü alan Ruben Östlund imzalı Force Majeure,  Cannes’da Altın Palmiye alan Kış Uykusu filmi gibi yabancı dilde en iyi film dalı Oscar adaylığını maalesef ıskaladı.  

Film Fransa Alplerine kayak tatiline giden bir ailenin mutlu aile fotoğrafları çektirmeleri ile başlıyor. Fakat bu olağanüstü mekanda geçirilecek beş günlük tatil hiç çekilen fotoğraflardaki gibi olmuyor. Beş günlük tatili beş epizod şeklinde anlatmayı tercih eden yönetmen filme gayet mutlu bir gün ile başlar. İkinci gün otelin terasında yenilen öğle yemeği esnasında yaşanılan çığ tehlikesi ve babanın yaptığı talihsiz davranış ailede çatlak oluşmasına sebep olur. Ya da zaten var olan ama görmezlikten gelinen çatlağın büyümesine yol açıyor.  İlk anda hala her şey yolundaymış gibi davranılmaya devam edilse de artık hiçbir şey görmezlikten gelinemeyecektir. Bu olumsuz durumdan ilk olarak çocuklar sonrasında ise Ebba ve Thomas’ın çevresindeki herkes etkilenir. Ebba yaşanılan bu talihsiz olayı kocası ile tek başına konuşmak yerine çevresindeki insanların yanında konuşmayı tercih eder. Bu durum ile insanların kadın-erkek ilişkisi, kadın ile erkeğin farkı, aile kurumu gibi konular hakkındaki görüşlerini öğreniriz. Kadın erkek meseleleri hakkında ciddi görüşler bildirilirken arada absürd olaylar da yaşanır. 

Filmde merakı sürekli diri tutan şey Ebba ile Thomas’ın boşanıp boşanmayacaklarıdır. Ebba ile Thomas’ın boşanma durumuna koşut olan metafor ise çığdır. Çiftimizin problemlerini aşamayacak olması ile doğanın her an çığ yaşatacak korkusu birlikte yaşanıyor. Bu da gerilimin bir an bile düşmemesini sağlıyor.   Ailede sıkıntılı bir şeyler yaşandığında kayak tesisindeki mekanizmalar da  devreye giriyor. Bazen bir kar küreyici aracının çalışması bazen de yapay çığın patlaması ailede yaşanılan problemlere paralel şekilde ilerliyor. Örneğin şarjlı diş fırçaları ile dişler fırçalanır, aynı ayna dışarıda suni çığ olur. Yönetmenin gerilim ortamı yaratma isteği bu kadar ile de sınırlı kalmaz. Bir de bu seslere yüksek sesle dinlediğimiz klasik müzik eşlik ediyor. Vivaldi’nin dinleyeni soluksuz bırakacağı dört mevsim eserinin yaz bölümü filmde ne zaman devreye gireceğini çok iyi biliyor.
Abbe, Thomas ve çocuklardan oluşan bu üst orta sınıf Avrupa ailesinin obsesif derecede bir düzeni var. Öyle ki bu düzen bazen komik olabilecek düzeye varıyor. Ailede herkes aynı renk ve aynı tarz pijamalar giyiyor, aynı model şarjlı diş fırçalarını kullanarak aynı anda dişlerini fırçalıyor. Ailenin bu durumunun metaforu ise kaldıkları otel; aşırı lüks olan bu otelde birbirinin tıpatıp aynısı katlar, kapılar ve yerde koridor boyunca kesintisiz devam eden çizgili halılar var. Oteldeki herhangi bir aksaklık aileye kadar domino taşı etkisi yapacakmış gibi hissettirilir izleyiciye. Bu nedenle aralarında yarattıkları bu düzenin asla bozulmasını istemeyen Thomas elinden gelen her şeyi yapmaya çalışacaktır. Bu, bazen canını bile tehlikeye atmak, bazen de erkeklik onurunu ayaklar altına almak olacaktır. Çünkü sarsılan konumunu tekrar kazanmak için savaşmaya başlamıştır. Bu esnada yoluna çıkan küçük ya da büyük hiçbir hataya tahammülü yoktur.

Film de Thomas’ın günah çıkarması, ailenin odada kucaklaşması, Thomas’ın tehlike karşısında kendini öne atması, karda kurtulma sevinci, otelden ayrılma sahnesi gibi birçok son vardır. Ama yönetmen bunlardan birinin yerine çok alakasız bir son seçiyor filmine. Çok sıkı bir şekilde ilerleyen film sonuna doğru maalesef akıcılığını yitiriyor. Benim için Force Majeure  daha öncesinde çok daha etkileyici sahneler ile sona ulaşıyor.  Zorlu sınav ailemiz tarafından biraz zorlanarak da olsa geçiliyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder