Arjantin asıllı Fransız yönetmen Gaspar Noe’nin,2002 yapımı ikinci
uzun metraj filmi Irreversıble çekildiği günden bu yana rahatsız edici sahneleriyle
konuşulur. Seyirciyi görmek istemediği,
rahatsız olduğu mevzuları izlemeye zorlayan hatta mecbur bırakan Noe, diğer
filmlerinde olduğu gibi Irreversıble’de de takıntılı olduğu mevzulara devam
eder.
Klasik sinema kurallarını alt üst etmekten büyük keyif alan
Noe, daha filmin jeneriğinde başlar dengelerle oynamaya. Düzensiz, çarpık
şekilde akan jenerik ilk anından seyirciyi sarsacak film hakkında ipucu verir.
Irreversıble, hikayenin en sonundan başlar kendini seyrettirmeye. İzlenilen
filmin oldukça sert olduğu da su götürmez bir gerçek olunca, ilk sahnelerden nefessiz
kalınıyor denilebilir. Çoğu yönetmenin tercih ettiği gibi huzurlu anlardan
başlayıp yavaş yavaş tansiyonun yükselmesine ve finalde zirve yapmasına alışık
olan seyirci Irreversible’de birdenbire kendini en üst noktada bulur. Bu durum
seyircinin tansiyonunu ilk andan yükseltmeye yeter de artar bile. Son sahneden
sonra da sanılmasın ki flahsback ile hikayenin en başına gidilir. Noe, sondan
adım adım hikayenin başına gitmeyi tercih eder. Tamı tamına on iki adımdan
sonra filmin sonuna(hikayenin başına) ulaşılır. Film ayrıca on iki kesme hareketinden oluşuyor
diyebiliriz; oldukça hareketli bir kamera kullanılmasına rağmen asla kamera
kesme hareketi yapmaz sahnelerde. Her sahnenin kendi içinde tek plan olması
nedeniyle fazlasıyla hareketli olan kamerayı takip etmek yer yer seyri oldukça
zorlar. Bu tekinsiz kamera deli gibi koşturup, atlayıp, zıplayıp, ters takla
bile atarken sadece bir sahnede asla yerinden kıpırdamaz. Filmin en rahatsız
edici, üstelik bire bir gerçek zamanlı olan sahnesinde inadına yerinden kımıldamaz
bu işgüzar kamera.
Noe takıntılı olduğu hamilelik, ensest, gay, travesti, fahişe,
yoksul kesim, üst orta sınıf eleştirisi meselelerine diğer filmlerinde olduğu
gibi bu filminde de sıkı sıkıya sarılır. Hatta daha önceki Carne adlı kısa
filmi ve onun devamı niteliğindeki ilk uzun metrajı Seul Contre Tous’un başrol
oyuncusunun ve onun ensest hikayesinin İrreversible’ye ufak bir konukluğu olur.
Bu konukluk filmin en başında gerçekleşir. Sonrasında ise bu intikam hikayesi bodoslama
girer filmin en etkileyici yerine. Karanlık bir atmosferde koşturan iki erkek,
delicesine Tenia isimli birini ararlar. Bu karanlık atmosfere sadece kırmızı
renk eşlik eder; filmin büyük bir çoğunluğu bu rengin hâkimiyetinde ilerler.
Tutkunun ve şiddetin rengi olan kırmızı filmin meselesiyle fazlasıyla uyum
sağlar. Tenia’nın Marcus ve Pierre tarafından bulunmasından sonra filmin ilk şiddet
gösterisi de başlar. Ama emin olun ki ilerleyen dakikalarda izleneceklerin
yanında önemini yitirir bu cezalandırma anları. Filmin iki büyük intikamı ve
cezalandırması var. Biri toplum tarafından dışlanmış kesimin diğeri ise üst
orta sınıfındır. Yalnız işin ilginç yanı iki taraf da sokağın yöntemi ve
kurallarını benimser. Tenia’nın yöntemi ile Pierre ve Marcus’un yöntemi
neredeyse aynıdır. Gerçi her ne yaparlarsa yapsınlar Tenia’nın yaptıklarını tam
anlamıyla uygulayamaz Marcus ile Pierre. Bu durumda da Tenia intikam alma
konusunda tek başına olmasına rağmen üstündür. Çünkü Marcus ile Pierre’nin
sahip olduğu sahte yasalar, çürümüş sistem onlara asla yardımcı olamaz. Zaten
sokağın sakinleri tarafından Marcus ile Pierre’ye bunun kısacık bir
hatırlatmasının yapılması yeter onların sokağın gücünden ve kurallarından medet
ummalarına. Sokağın sakinlerinin ‘’Polisler silahlı ayyaşlardır’’ sözleri, asıl
çoğunluğu oluşturan kesimin, iktidarın hizmetinden bırak medet ummayı, onları
nasıl küçümsediğini gösterir. Yine dile getirilen ‘’İntikam insan hakkıdır’’
düşüncesi de işlemeyen egemenin adaletinin(?) yarattığı bir sonuçtur. Noe, üst
sınıfın yaşantısını filmin her bir anında eleştirir; Alex(Monica Bellucci),
Marcus(Vincent Cassel) ve Pierre (Albert Dupontel)arasında yapılan orgazm
muhabbetinden tut da ev partisindeki ahlaki çöküşe kadar tüm kirli
çamaşırlarını ortaya döker.
İşte bu acınacak durumdaki sınıfa dersini Alex’in vücudu
temsilinde Tenia verir. Güzeller güzeli Alex’in kusursuz vücudu, giysileri,
cinselliği yerle bir edilir. Hem de hakaretlerle; Tenia Alex’e duymak
istemeyeceği tüm gerçekleri yüzüne vurarak, hunharca alır intikamını. Aslında Tenia,
egemen sınıfın ırzına geçer, onun kendine maske olarak seçtiği yüzü darmadağın
eder. Bu arada metafor olarak elbette bir kadının kullanılması özellikle biz
kadınları çok rahatsız eder. Ama sonuçta kadın burada sadece temsili olarak
kullanılıyor. Geo, hamile bir kadına bunları yaşatarak hakim ideolojinin
soyunun devam etmesinin de önünü kesmek ister. Filmin son sahnesinde Alex’in
hayali sayesinde gördüklerimiz daha iyi, mutlu yarınların habercisi niteliğinde
düşünülebilir. Filmin tam zıttı aydınlık atmosfer, insanın içine mutluluk
aşılayan ışık kullanımı ile hala umut var dedirtir. Geo, burjuvaziyi eleştiri
oklarına maruz bıraktığı İrreversible filmi ile adını sinema tarihine yazdırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder