23 Haziran 2020 Salı

A QUİET PLACE



John Krasinski’nin korku-gerilim filmi Sessiz Bir Yer, türün klişelerine bel bağlamayıp yenilikçi hamlelerle seyirciyi karşılayan bir film. Krasinski korku türünün bugüne kadar asla onsuz düşünemeyeceği sesi büyük oranda yok sayarak şaşırtıcı bir o kadar da riskli bir yol deniyor.

Seyirciye hakkında hiç açıklama yapılmayan post apocalyptic bir evrende geçen Sessiz Bir Yer’de karakterler de konuşmadığı için ne olup bittiğini filmin giriş sahnesindeki talihsiz olaydan ve gazete kupürlerinden anlıyoruz: Nereden geldiği belli olmayan kör ama çok üstün duyma yeteneğine sahip yaratıklar, dünyayı işgal etmiş, insanlığın büyük kısmının ölümüne sebep olmuş, hayatı durma noktasına getirmişlerdir. Hayatta kalanlar ise yeraltına çekilmiş ve derin bir sessizliğe gömülmüşlerdir. Tıpkı Abbott ailesi gibi.



Abbott ailesi ormanın içinde bir kulübede yaşamakta yoksa yaşamayı tercih etmekte demek mi gerek emin değilim. Çünkü şehirde daha korunaklı bir yaşam inşa edilmemiş midir diye düşünmemek elde değil. Bu noktada Abbott ailesi, doğuştan duyma engelli kızları Regan’dan dolayı zaten sessizlikle baş etmekte daha şanslı olduklarını düşünmüş de olabilirler. Tüm ailenin işaret dilini bilmesi ve babanın teknik konuda olan bilgisi, yeteneği nedeniyle ailenin mağrur bir şekilde kendisini sadece yaratıklardan değil insanlardan da izole ettiği düşünülebilir. Abbott ailesi için önemli olan tek şey ailenin bekasıdır zira. İnsanlığın kalanı, filmde hiç mevzubahis bile olmaz. Bir nevi Nuh tufanında gemiye binen ve insanlığın kalanını ölüme terk edenler gibi. Her ne kadar Abbott ailesine eşlik eden bir hayvan olmasa da kıyamet sonrası yeniden yaşamın inşa edilmesi durumu var aslında. Hatta Abbott ailesinin yaratıklarla mücadelesini ilkel çağlarda vahşi hayvanlarla mücadele eden insanlığın durumuna benzetmek de mümkün. Bu yeni hayatta kadın evde temizlik, yemek vs yapıp çocuk doğururken erkek ise evden uzaklaşıp avcılık ve toplayıcılık yapıyor. Yine zekâ gerektiren işler erkeğin tekelindeyken kadının bunlarla ilgilenmesi bile hep engelleniyor. Fakat kural koyucu, otoritenin aradan çekilmesiyle kadın, savaşmak zorunda kalıyor. Regan’ın zekâsı ile Evelyn’in cesareti ve bilek gücü sayesinde düşmandan saklanma, sessiz olma yerini yüz yüze bir savaşa bırakıyor. Kadınlar sayesinde gerçekleşen bir esaretten kurtuluş, diriliş hikâyesine dönüşüyor film bir anda. Kadın hem doğurarak hayatı devam ettiren hem de yaşamı tehdit eden unsur ile dişe diş bir mücadeleye girişen konumuna yükseliyor böylece.



Karakterlerin sessizliğinin Marco Beltrami'nin muazzam müzikleriyle süslenmesi sessizlik nedeniyle yaşanan gerilimi daha da arttırırken filmde en etkileyici anlara şahit olunan sahneler ne sessizliğin kan dondurduğu ne de müziğin ruha işlediği sahneler olur. Regan’ın kulağından dünyayı algıladığımız sahneler, filmin en vurucu anları olur.

Bu yazı ilk olarak 2018 yılı Haziran sayısında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır.  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder