Ajan filmleri seyircinin vazgeçemediği türlerden biri
olmuştur her dönem. Peki, parodileri? Onlar da en az ajan filmleri kadar ilgiye
mazhar olmaktalar. Son birkaç yıldır ajan parodisi olarak oldukça orijinal
filmler perdede ard arda boy gösterdi: Kingsman: Gizli Servis, Kingsman: Altın
Çember, Kod Adı: U.N.C.L.E ve Ajan… Ajan
filmlerinin çoğundan her anlamda daha doyurucu olan bu filmler, seyircinin beğeni
seviyesini de hayliyle oldukça yükseğe taşıdı. Bu nedenle Beni Satan Casus, alışılageldiği
gibi erkekleri değil de iki kadını ajanlık işine sokmasına, doyurucu
efektlerine, tatmin edici esprilerine rağmen ajan filmlerinin sıkı takipçilerine
yeni bir şey sunmadığı gibi zayıf senaryosu nedeniyle bir süre sonra
tıkanmaktan da kurtulamıyor.
Audrey(Mina Kunis), terk edildiği erkek arkadaşının bir ajan
olmasını öğrenmesiyle kendisini uluslararası bir kovalamacanın içinde bulur. Ve
haliyle macera düşkünü en yakın arkadaşı Morgan(Kate McKinnon) da arkadaş
kontenjanından dâhil olur göreve. Daha önce hiçbir tecrübeleri olmayan ama fazlasıyla
yetenekli, akıllı en önemlisi cesur olan iki kadın, iyi eğitilmiş Rus ajanları
da dâhil olmak üzere yollarına çıkan tüm engelleri şaşırtıcı biçimde aşarlar.
Adeta soluklanmadan birçok ülkeyi kat ederek görevlerini icra ederler. Bu
bahaneyle de neredeyse tüm Avrupa’yı turlarlar.
Yönetmen Susanna Fogel, David Iserson ile birlikte kaleme
aldığı senaryo konusundaki açığını filmin mekânlarını renklendirerek telafi
etmeye çalışıyor adeta. Tabiri caizse hızlandırılmış bir Avrupa turuna
çıkıyoruz filmde. Audrey ve Morgan, sanki tur şirketinden kısa sürede çok yer
görebilecekleri bir Avrupa turu almışlardır: Viyana, Prag, Paris, Berlin… Fakat
bu Avrupa turunda ajan filmlerinde olduğu gibi şehirlerin simgelerinde cereyan
eden çatışmalar değil de sadece şehrin can alıcı mekânlarının panaromik görüntüsü
ile yetinmek zorunda kalırız ne yazık ki.
Tüm bunlara rağmen filmi özgün yapan çok önemli bir nokta
varsa o da Fogel’in ilk filmi Life Patners’da da şahit olduğumuz kadar samimi
olan arkadaşlık ilişkisidir. Morgan ile Audrey, düşmanı bile kıskandıracak bir
arkadaşlık ilişkisine sahiplerdir. Zaten tüm zorlukların altından da birbirlerinden
aldıkları güç ile kalkarlar. Ajan filmlerinin çoğunda en yakınının bile yeri
geldiğinde güvenilmemesi gereken kişiler olduğu işlenmiştir hep. Hatta bu bir
kuraldır. Audrey ile Morgan arasında ise bu kuralın asla yeri olmadığı gibi
birbirlerinden hiç gizli bir şeyleri de yoktur. Birbirleriyle paylaşarak,
birbirlerine güvenerek aşarlar aksine tüm zorlukları.
Bu yazı ilk olarak 2018 yılının Eylül ayında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır.
Bu yazı ilk olarak 2018 yılının Eylül ayında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder