Kill Buljo: The Movie, Kurt Josef Wagle og legenden om Fjordheksa, Hansel ve Gretel: Cadi Avcilari gibi parodi filmlerin altından başarıyla kalkan yönetmen Tommy
Wirkola, asıl turnayı zombi filmlerinde vurur. 2009 yılında yaptığı zombi filmi
Dead Snow ile türü sevenler için zirveye oturur. Bu kadar başarılı yapımlardan
sonra Amerikalı olmayan her yönetmenin başına geldiği gibi Hollywood’a transfer
olur ve Dead Snow’un devam filmini çeker. Genelde devam filmlerinde yaşanılan
sorunlar Dead Snow’da yaşanmaz; hatta tabiri caizse boynuz kulağa geçer.
İkincisi çok daha geniş kapsamlı, daha da kanlı, saçma ve çılgın olur. Film çok
daha fazla insana ulaşır. Tıpkı kültleşmiş korku filmleri gibi kulaktan kulağa
yayılan bir çılgınlığa dönüşür. Sundance başta olmak üzere birçok festival
dolaşan neredeyse hepsinden eli kolu dolu dönen film son olarak İstanbul Film
Festivalinde ülkemizdeki hayranları ile buluştu.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki her ne
kadar film başında birinci bölümden kesitler göstererek bir anlatım yapsa da
ben yine de birinci bölümün izlenerek Dead Snow2’nin izlenmesi gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü Dead Snow-2 tamamen ilkinin kaldığı yerden devam ediyor.
Tabii ilkinden bazı uzuvları eksik olarak da olsa tek kurtulan Martin ve Nazi
zombilerimiz dışında kimse yok. Ama bu
filme yeni katılan karakterlerimiz çok daha eğlenceliler. Kimler yok ki; Rus
zombiler, zombiler ile mücadele eden Amerikalı tim olan Zombie Squad’ın üç
üyesi, şaşkın zombi turist olmak üzere hepsi hayranlık uyandıracak karakterler.
Rus zombilerinin aşırı sevimlilikleri mi, Zombie Squad üyelerinin Star Wars esprileri
ile zombi avına bir oyunmuş gibi yaklaşımları mı, şaşkın ördek yavrusu gibi
davranan turist zombi mi daha çok takdire şayan bilinemiyor doğrusu. Tüm
bunların yanında kendi ülkesinin polis ya da güvenlik görevlilerini neden bu
kadar aciz ve vasıfsız karakterler olarak çizilmiş anlaşılamıyor. Vardır bir
bildiği yönetmenin diyerek çok da sorgulamıyoruz.
Dead Snow’un ilkindeki zombiler ile
Nazi askerlerinin inanılmaz zevkli birleşimi ikinci bölümde başkarakterin
vücuduna zombi Nazi komutanının kolunun eklenmesi ile devrim yaratıyor desek
abartmış olmayız bence. Bir yandan başkarakterimiz Martin, aklı ve ruhu ile
zombileri ortadan kaldırmaya çalışırken bir yandan da söz geçiremediği Hitler
kılıklı Nazi komutanı Herzog’un kolunun yaptıklarına engel olmaya çalışır.
Film eğlenceli olmasının yanı sıra
politiklik açısından da sınıfını başarı ile geçiyor. Güç ve iktidar düşkünü
Nazi zombiler katlederken Rus zombiler canla başla savaşarak onları durdurmaya
çalışıyor. Kolu koptuktan sonra Hitler selamını çakamayan Herzog’un düştüğü acı
durumda zevkle izlenilen sahnelerden oluyor. Hitler selamı çakılan o kolun
kötülüklerin aracı olarak çizilmesi ise çok yerinde bir seçim oluyor kuşkusuz. Nazi
zombilerin doktorunun savaş esnasında yaralanan askerleri fabrikada seri üretim
yapılan bir eşya gibi iyileştirip ayağa kaldırması ise faşizmin tek tip insan
yetiştirmesine eleştiri gönderiyor. Tıpkı Carlie Chaplin’nin Modern Zamanlar
filmindeki fabrika bandındaki sahne gibi olmuş diyebiliriz sanıyorum.
Gelelim bir zombi filminde aranılan
asıl klişelere; hiç paniğe gerek yok. Çünkü zombi filmlerindeki tüm klişeleri
fazlasıyla buluyoruz. Fazlasıyla kan, iğrençlik yaşanıyor filmde. Sürekli
uzadıkça uzayan, bitmek bilmeyen ve savaş malzemesi olarak da kullanılan
bağırsaklar ise filmin ekstrası oluyor. Askeri üniformaların içerisindeki
vücutlarda hayat bulan makyaj ve göz dolduran efektler çok başarılı.
Dead Snow-2 tüm film bir yana
inanılmaz çılgınlıktaki final sahnesi ile hafızalardan asla silinmeyeceğini
muştuluyor. Hem ilki hem de ikincisi ile hatta muhtemelen çekilecek üçüncüsü
ile en çok sevilen zombi devam filmlerinden olmaya aday Dead Snow. Yıllar geçse
de deliler gibi izlenecek, türünün başyapıtlarından bir film olacağı aşikar bu
filmi asla kaçırmamanızı tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder