26 Nisan 2015 Pazar

ANNİE:İYİLİĞİN GÜCÜ ADINA


Lexi Ryals’ın gençlik romanı Annie, 1982’de John Huston ve 1999’da Rob Marshall  tarafından  sinemaya uyarlanmıştı. Holywood’un çok satan romanları sinemaya uyarlama ve gişe yapan filmleri yeniden çekme sevdası Annie romanında da hayat buluyor. İki tane sinema uyarlamasına doymayan sektörde üçüncü Annie filmi Will Gluck  tarafından çekiliyor. Genel olarak bir yenilik yapmadan aynı filmin tekrar tekrar çekilmesinin mantığı anlamak çok güç değil. Fikir sıkıntısı yaşayan Hollywood riske girmektense daha önce tarifi denenmiş ve beğenilip yenilmiş yemekleri ufak değişikliklerle tekrar pişiriyor. Bize de aynı yemeği tekrar tekrar yemek düşüyor. Üçüncü Annie filminin tarifte yaptığı en belirgin değişik ise Annie ve Will Stacks karakterlerinin siyahi olması.
Film Annie (Quevenzhane Wallis) adlı küçükken ailesi tarafından yetimhaneye bırakılmış bir kızın ailesini ararken Newyork Belediye Başkanlığı seçimlerine hazırlanan Will Stacks (Jaime Foxx) ile yollarının kesişmesi sonucu ikisinin de hayatının değişmesini konu alıyor. Annie cephesinden izlenilenler çocuk ve genç izleyiciye hitap ederken, Stacks’ın yaşamı ise politik göndermeleri ile yetişkinleri cezp ediyor. Ayrıca filmin müzikal olması, hareketli ve renkli sahnelerden oluşması özellikle çocukların ilgisini çekecek artılardan.

Annie’nin hayatını bir Külkedisi masalına da benzetebiliriz. Zira film birçok sahnede masala göndermeler yapıyor. Bu masalda Lou karakterinde izlediğimiz Cameron Diaz kötü kalpli üvey annenin ta kendisi olarak; rolünün altından fazlasıyla kalkıyor. Zaten Diaz’a biraz çatlak ve problemli tipler çok çok yakışıyor. Stacks’ı ise prens değil ama kral baba olarak izliyoruz. Bir başka açıdan ise bu çok iyi niyetli, her şeye olumlu bakan, herkesi seven Annie karakteri akıllara hemen Polyanna’yı getiriyor.  Yer yer birçok masal kahramanını hatırlatan Annie sürükleyici hikayesini filmin sonuna kadar canlı tutuyor. Tabii benim gibi Polyanna karakterine ısınamayanlardansanız Annie karakteri bazen inandırıcılık konusunda sıkıntı yaşayabiliyor. Ama oyunculuk anlamında hiç problem yok tabii ki. Daha önce Oscar adayı ‘Düşler Diyarı’ filminde oynayarak herkesin gönlünü fetheden Quevenzhane Wallis, bu filmde tabiri caizse ipte cambazlık yapıyor. Wallis o kadar başarılı bir oyuncu ki bu tür rollerin ona birkaç beden küçük geldiği görülüyor.

Bu masal kahramanlarından bir harmanlama olan Annie’i izlerken biran aklıma Haifaa Al Mansour’un çektiği Suudi Arabistan yapımı Vecide filmi geldi. O filmde on yaşlarındaki Vecide karakterinin tek arzusu bir bisiklet almaktı. Vecide bisikleti almak uğruna her şeyi yapabilen, bu yolda doğruyu ya da yanlışı sorgulamayan biriydi. Annie de ailesini bulma yolunda ne gerekiyorsa sorgulamadan yapıyor. ‘Kurtuluşa giden her yol mubahtır’ anlayışı resmen iki çocuk karakterimizde de hayat buluyor.

Hollywood’un bireyleri birleştirerek aile kurumuna dönüştürme arzusu,  hatta bunu yaparken zengin ile fakiri buluşturma(gerçek hayatta asla olmayacak tesadüflerle) gibi tüm klişeleri işliyor film. Amerikan halkının en önemli beyin yıkama aracı sinema ile bir kez daha ‘mutlaka aile kurun’ ve ‘bir gün sizde çok zengin olabilirsiniz’ mesajlarını gönderiyor. Bir de bunları yaparken tüm olumsuz davranışları, kötülükleri filmin en zayıf halkalarından olan bir karakterin üstüne yıkarak tüm kurum ve kişilerini temize çıkarıyor.

Tüm olumsuzluklara rağmen şayet bu güzel bahar günlerinde ailem ile birlikte keyifli bir film izlemek istiyoruz diyorsanız Annie kaçırılmayacak bir fırsat. Hem size hem çocuğunuza hitap edecek bu ‘izle ve mutlu ol’ filmini izlemenizi  öneriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder