Aslen fotoğrafçı olan Stanley Kubrick, izlediği filmlerden
çok daha iyisini çekeceğine inanarak yönetmen olmaya karar verecek kadar çılgın
bir adamdır. Günde beş saat kitap okuyan, senaryo yazmak için karşısına filmini
çekmeye değer göreceği bir romanın gelmesini bekleyen bir kitap kurdudur. Ki bu
nedenle de tüm ömrüne sayılı film sığdırır. Zira film çekme isteğini içinde
doğuracak roman ancak o kadar karşısına çıkmıştır. Her çektiği filmiyle
izleyenlerin çoğunda hazımsızlık yaratan Kubrick, her zaman tepkileri üzerine
çekecek hareketler yapar. Tüm kariyeri boyunca yasaklı, dışlanan, hedefe
oturtulan adam olur. Kubrick sinemanın
mükemmeliyetçi, sivri dilli, tehditkâr, cesur, sınır tanımaz çocuğu olur hep.
1)A Clockwork Orange-1971
Anthony Burgess'in distopik hikâyesi ''Clorcwork
Orange’’ bireyin özgürlüğünün nerede başlayıp nerede bittiğini sorgulayan bir
yapıttır. Yazıldığı dönem için oldukça iddialı bu yapımı Kubrick, sadece dokuz
yıl sonra beyazperdeye uyarlar. Böylece bu fazlasıyla rahatsız edici, keskin
bir sistem eleştirisine sahip, sivri diliyle zehir saçan yapıtın bir de perdede
gözler önüne serilmesi birçok ülkenin yasakçı yüzünü göstermesine sebep olur.
Film, İngiltere’de otuz yıl olmak üzere birçok ülkede yasaklanır. Hala da bazı
ülkelerde gösterimi yasak olan bu film, emin olun izleyen tüm üst sınıfa mensup
insanı yıllarca uykusuz bırakmıştır. Bethoveen’in muhteşem eserlerini
dinlediğimiz bu olağanüstü yapım kendisinden sonra çekilen birçok iddialı filme
esin kaynağı olur.
2)The Shining-1980
Stephen King romanından uyarlanan The Shining korku-gerilim
türüne yeni bir soluk getirmiştir. Bugüne kadar eleştirmenler tarafından en çok
konuşulan, hakkında belgesel çekilen film, çok derin bir alt metne sahiptir.
Kızılderili soykırımına çektiği dikkatle değme politik filmlere taş çıkaracak
cesareti ve inceliği bünyesinde barındıran The Shining, renklerle, seslerle ve
imgelerle derdini çok rahat anlatır. Hatta Kubrick, bu seyirciyi fazlasıyla
geren filminin kurgusuna çizgi film karakterlerini öylesine güzel yerleştirir
ki… Halıdaki simetrik şekiller, sistematik
bir şekilde devam eden sesler, gerilim yaratan çizgi kahramanlar, sadece
görünerek çok laf eden imgeler The Shining denilince ilk akla gelenlerdendir.
3)2001: A Space Odyssey-1968
1964 yılında çekimlerine başlanan 2001: A Space Odyssey, Arthur Clarke'ın 2001, 2010, 2060 ve 3001 ismindeki
bilim kurgu serisi kitaplarının ilkinden uyarlanır. Filmin çekimleri başladığı
sırada daha uzaydan görüntü bile alınmadığı, Ay’a bile adım atılmadığı zamanlar
yaşanmaktadır. Çekildiği dönem için oldukça üst düzey bir işe imza atan Kubrick,
filmini anlamaya çalışan seyircilerine ‘’Anlamaya çalışmayın, anlayamazsınız.’’
demiştir. Film insanlığın doğuşundan uzaya gidişine kadar süren milyonlarca yıl
arasında başarı ile geçiş yapan, insanlığa çok büyük bir miras niteliğinde
yapımdır. Evrim ile ilgili tutarlı yaklaşımıyla da bir sinema filminin
seyirciye neler sunabileceğinin en büyük örneğidir 2001: A Space
Odyssey.
4)Eyes Wide Shut-1999
Filmin senaryosu Traumnovelle(Dream Story) romanından
uyarlanır. Filmin çekimleri 400 gün sürer ve bu nedenle Guiness Rekorlar
Kitabı’na girer. İlluminati mevzusunu odağına oturtan Kubrick, son filminde
yine birçok çevreyi söyledikleriyle rahatsız etmiştir. Hatta bu filmin
bitiminden dört gün sonra kalp krizi geçirerek ölmesi birçok şaibeli
söylentilere de neden olmuştur. Eyes Wide Shut, çoğu izleyicinin düz bir okuma
yaptığı gibi bir evlilik, ilişki, aşk ya da cinsellik gibi mevzularını
irdeleyen bir yapım değildir. Bunların hepsi filmin asıl meselesini makyajlamak
için kullanılan öğelerdir sadece. Film tam anlamıyla tabiri caizse bir ABD
alegorisidir. Bu alegoriyi yaratırken de İlluminati’nin tüm sembollerini
ustalıkla yedirir filmine Kubrick. Eyes Wide Shut, bugüne kadar yapılmış en
büyük İlluminati filmidir aynı zamanda.
5) Full Metal Jacket – 1987
Hep okuduğu romanlardan sonra filmlerini çekmeye karar veren
Kubrick, Full Metal Jacket için de The Short Timers adlı eseri okuduktan sonra
harekete geçer. Sıra dışı, alışılmışın dışında bir savaş filmi olan Full Metal
Jacket, askerliğin, Vietnam Savaşı’nın Kubrickvari yorumlanışı bir nevi. Film
ilk bölümde savaşa yetiştirilen askerlere nasıl bir eğitim verildiğini, insanlardan
nasıl bir ölüm makinesi yaratıldığını, ikinci bölümdeyse bu ölüm makinelerinin
savaşın ortasına bırakılışlarından sonra gerçekleşenleri gözler önüne
seriyor. İnsanın içindeki iyi ile
kötünün bitmek bilmeyen çekişmesine Joker adlı karakter üzerinden odaklanan
Kubrick, çatışmasını da genelde bu hem komünist, ateist olan hem de
kapitalizmin savaşına ortak olan Joker üzerinden kurar. Nerde durduğunu, ne
istediğini tam olarak bilemeyen 2001: A Space Odyssey’deki evrimini
tamamlayamamış insanlık vardır karşımızda.