27 Ocak 2016 Çarşamba

Stanley Kubrick Sineması


Aslen fotoğrafçı olan Stanley Kubrick, izlediği filmlerden çok daha iyisini çekeceğine inanarak yönetmen olmaya karar verecek kadar çılgın bir adamdır. Günde beş saat kitap okuyan, senaryo yazmak için karşısına filmini çekmeye değer göreceği bir romanın gelmesini bekleyen bir kitap kurdudur. Ki bu nedenle de tüm ömrüne sayılı film sığdırır. Zira film çekme isteğini içinde doğuracak roman ancak o kadar karşısına çıkmıştır. Her çektiği filmiyle izleyenlerin çoğunda hazımsızlık yaratan Kubrick, her zaman tepkileri üzerine çekecek hareketler yapar. Tüm kariyeri boyunca yasaklı, dışlanan, hedefe oturtulan adam olur.  Kubrick sinemanın mükemmeliyetçi, sivri dilli, tehditkâr, cesur, sınır tanımaz çocuğu olur hep.


1)A Clockwork Orange-1971


Anthony Burgess'in distopik hikâyesi ''Clorcwork Orange’’ bireyin özgürlüğünün nerede başlayıp nerede bittiğini sorgulayan bir yapıttır. Yazıldığı dönem için oldukça iddialı bu yapımı Kubrick, sadece dokuz yıl sonra beyazperdeye uyarlar. Böylece bu fazlasıyla rahatsız edici, keskin bir sistem eleştirisine sahip, sivri diliyle zehir saçan yapıtın bir de perdede gözler önüne serilmesi birçok ülkenin yasakçı yüzünü göstermesine sebep olur. Film, İngiltere’de otuz yıl olmak üzere birçok ülkede yasaklanır. Hala da bazı ülkelerde gösterimi yasak olan bu film, emin olun izleyen tüm üst sınıfa mensup insanı yıllarca uykusuz bırakmıştır. Bethoveen’in muhteşem eserlerini dinlediğimiz bu olağanüstü yapım kendisinden sonra çekilen birçok iddialı filme esin kaynağı olur.


2)The Shining-1980


Stephen King romanından uyarlanan The Shining korku-gerilim türüne yeni bir soluk getirmiştir. Bugüne kadar eleştirmenler tarafından en çok konuşulan, hakkında belgesel çekilen film, çok derin bir alt metne sahiptir. Kızılderili soykırımına çektiği dikkatle değme politik filmlere taş çıkaracak cesareti ve inceliği bünyesinde barındıran The Shining, renklerle, seslerle ve imgelerle derdini çok rahat anlatır. Hatta Kubrick, bu seyirciyi fazlasıyla geren filminin kurgusuna çizgi film karakterlerini öylesine güzel yerleştirir ki…  Halıdaki simetrik şekiller, sistematik bir şekilde devam eden sesler, gerilim yaratan çizgi kahramanlar, sadece görünerek çok laf eden imgeler The Shining denilince ilk akla gelenlerdendir.


3)2001: A Space Odyssey-1968


1964 yılında çekimlerine başlanan 2001: A Space Odyssey, Arthur Clarke'ın 2001, 2010, 2060 ve 3001 ismindeki bilim kurgu serisi kitaplarının ilkinden uyarlanır. Filmin çekimleri başladığı sırada daha uzaydan görüntü bile alınmadığı, Ay’a bile adım atılmadığı zamanlar yaşanmaktadır. Çekildiği dönem için oldukça üst düzey bir işe imza atan Kubrick, filmini anlamaya çalışan seyircilerine ‘’Anlamaya çalışmayın, anlayamazsınız.’’ demiştir. Film insanlığın doğuşundan uzaya gidişine kadar süren milyonlarca yıl arasında başarı ile geçiş yapan, insanlığa çok büyük bir miras niteliğinde yapımdır. Evrim ile ilgili tutarlı yaklaşımıyla da bir sinema filminin seyirciye neler sunabileceğinin en büyük örneğidir 2001: A Space Odyssey.


4)Eyes Wide Shut-1999


Filmin senaryosu Traumnovelle(Dream Story) romanından uyarlanır. Filmin çekimleri 400 gün sürer ve bu nedenle Guiness Rekorlar Kitabı’na girer. İlluminati mevzusunu odağına oturtan Kubrick, son filminde yine birçok çevreyi söyledikleriyle rahatsız etmiştir. Hatta bu filmin bitiminden dört gün sonra kalp krizi geçirerek ölmesi birçok şaibeli söylentilere de neden olmuştur. Eyes Wide Shut, çoğu izleyicinin düz bir okuma yaptığı gibi bir evlilik, ilişki, aşk ya da cinsellik gibi mevzularını irdeleyen bir yapım değildir. Bunların hepsi filmin asıl meselesini makyajlamak için kullanılan öğelerdir sadece. Film tam anlamıyla tabiri caizse bir ABD alegorisidir. Bu alegoriyi yaratırken de İlluminati’nin tüm sembollerini ustalıkla yedirir filmine Kubrick. Eyes Wide Shut, bugüne kadar yapılmış en büyük İlluminati filmidir aynı zamanda.


5) Full Metal Jacket – 1987


Hep okuduğu romanlardan sonra filmlerini çekmeye karar veren Kubrick, Full Metal Jacket için de The Short Timers adlı eseri okuduktan sonra harekete geçer. Sıra dışı, alışılmışın dışında bir savaş filmi olan Full Metal Jacket, askerliğin, Vietnam Savaşı’nın Kubrickvari yorumlanışı bir nevi. Film ilk bölümde savaşa yetiştirilen askerlere nasıl bir eğitim verildiğini, insanlardan nasıl bir ölüm makinesi yaratıldığını, ikinci bölümdeyse bu ölüm makinelerinin savaşın ortasına bırakılışlarından sonra gerçekleşenleri gözler önüne seriyor.  İnsanın içindeki iyi ile kötünün bitmek bilmeyen çekişmesine Joker adlı karakter üzerinden odaklanan Kubrick, çatışmasını da genelde bu hem komünist, ateist olan hem de kapitalizmin savaşına ortak olan Joker üzerinden kurar. Nerde durduğunu, ne istediğini tam olarak bilemeyen 2001: A Space Odyssey’deki evrimini tamamlayamamış insanlık vardır karşımızda.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder