Boks, şiddeti sevin ya da sevmeyin birçok insanı cezbeden
bir konudur sinemada. Özellikle bir başarı öyküsü anlatan bu yapımlar,
çoğunluğun bildiği Rocky serisinden tut da Raging Bull’a kadar çok sevilmiş,
defalarca izlenilmiş, tutkuya dönüşen filmler olmuşlardır. Neredeyse her yıl
bir boks filmi yansır beyazperdeye. İşin hayret verici yanı ise, odağına boksu
alan filmler genelde çıtanın altına düşmez asla. Bu, şiddeti çok seviyoruz
anlamına da gelmez elbette. Çünkü bu filmler de hayata bir sıfır yenik başlamış
ya da zaman içinde iyice dibi bulmuş karakterlerin yükselme, zirveye oturma
öyküsünü anlatır. Bu da sinemada nefes almak, duygusal olarak tatmin olmak
isteyen seyirciyi fazlasıyla cezp eder. Tabii ki zamanla boks filmleri de
rutinlikten kurtulmak için türlü türlü hikâyeleri
işlemeye başlamıştır; kadın boksörlerden, bağımlı olmuş, ringlerden sürünerek
ayrılmışlara kadar hepsinin hayatı akmıştır perdeden. 2011 yılında ise Gavin
o’Connor, Warrior ile seyircinin duygularını sarsacak, onları tam da damardan
yakalayacak bir hamle yapar; iki kardeşi ringde karşı karşıya getirir. Ringin
kenarında da babayı konumlandırır. Şimdi bu sinema tarihinin unutulmaz anlarına
ev sahipliği yapan sahneyi konuşmamak olmaz sanırım. Ne dersiniz? Brendan ile
Tommy’nin hayatlarının en büyük sınavına çıktıkları o anları hatırlayalım mı?
Sahne
Brendan’ın omzunun üstünden Tommy’nin darmadağın olmuş halini görmemiz ile
başlar. Maçta dört raund geride kalmış, Brendan da Tommy de tükenmiş bir durumdadır.
Maçın kaderi bu raunda kalmıştır. Normal bir boks maçında bile yürekleri
hoplatacak olan bu durum, iki kardeş arasında yaşanıyordur. Bu uzun bakışma
anlarında O’Connor, ortam sesini kesmeyi ve kulaklara sadece müziği(The
National’ın About Today parçası) göndermeyi tercih ederek iki kardeş arasındaki
duygusallığın katlanarak bize de geçmesini amaçlar. Bir süre açı karşı açıyla
Brendan ile Toomy arasındaki bakışmalar, yüz ifadesi ile söylenenler,
hissiyatlar fazlasıyla verilir seyirciye. Ne var ki bu bir nebze de olsa
seyircinin nefes aldığı anlar çok da uzun sürmez; Brendan’ın Tommy’in kafasına
tekme attığı an ile birlikte ortam sesi tekrar gelir ve tüm haykırışlar, iç
sıkıntısı, gözyaşları geri döner. Yere düşen Tommy’e sarılan –aslında dövüşteki
bir hamledir bu aynı zamanda- Brendan, kardeşi ile konuşmaya başlar. Aynı anda
hem ortam sesi hem de tekrar çalmaya başlayan parça da dâhil olmak üzere
hiçbirine kulak vermeyiz. Zira tek duymak istediğimiz bu iki kardeşin diyaloğu
olur neticede. Belki de Brendan ile Tommy’nin bugüne kadar yapmadıkları kadar
anlamlı bir konuşma geçer aralarında. Üstelik ringlerde dövüşçülerin
birbirlerine ettikleri nefret dolu söylemlerden de çok uzaktır konuşulanlar.
Bir ‘’Seni seviyorum’’ ancak bu kadar anlamlı olabilir bir filmde belki de. Ve
omza dokunan bir el sayfalarca kitaba sığamayacak kadar çok şey anlatır elbette.
Tommy pes etmiştir. Brendan taraftarları sevinç çığlıkları atarak kutlama
yapmaya başlarlar. Ne var ki Brendan için bunların hiçbir önemi yoktur. O
hayatının en büyük maçını kardeşinin gönlünü kazanarak almıştır. Onun için de
maçta kazanan ya da kaybeden olmak hiç ama hiçbir anlam ifade etmez. Maçı
bitirdiklerini söyler muhtemelen antrenörüne. Ve gerisini hiç umursamadan
kardeşini kollarının arasına alarak oradan çıkarır. Maçın başında aslan gibi
kükreyen Tommy de o vahşi kürkünü üstünden atmış tıpkı bir kedi misali abisinin
kanatları altına sığınmıştır. Bu anlarda babanın yüzündeki ifade de oldukça
derindir. Film Tommy ile Brendan’ın yorgun ama umutlu hallerinin zihinlere
kazındığı kare ile son bulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder