Yılsonu yaklaştıkça yılın en iyi ve en kötü filmleri
konuşulmaya, listeler yapılmaya başlandı. Birçok festival ödüllerini verdi.
Gözler yaklaşmakta olan Oscar törenine çevrildi. Peki, bu yılın çok konuşulan, sevilen,
ödüllere boğulan filmlerin arkasındaki mimarlar yani yönetmenler kimdir? İşte
bu yılın öne çıkan, isimleri sıkça duyulan yönetmenlerden on tanesi. Kiminin
ilk yönetmenlik denemesi kiminin ise değil, kimi müzisyenlikten kimi
yazarlıktan yönetmenliğe geçti. Ama hepsi de bu yılın en iyi çıkış yapan
yönetmenleri oldular.
Sebastian
Schipper-Victoria
1968 Almanya doğumlu Sebastian Schipper, 1999 yılında
başladığı yönetmenlik deneyiminde bu yıla kadar üç film yönetir. Lakin Schipper
bu yıla kadar daha çok oyuncu olarak tanınır; Schipper oldukça çok sevilen 1996
yapımı English Patient, 1998 yapımı Run
Lolo ve 2010 yapımı Three filmleri başta olmak üzere birçok film ve dizide
oynar. Bu yıl çektiği Victoria filmi ile
ise fazlasıyla hak ettiği yönetmen sıfatını kazanır. Berlin Film Festivali’nde
En İyi Görüntü Yönetimi dâhil olmak üzere üç dalda ödüle layık görülen Victoria
filmi, yine katıldığı diğer festivallerden de ödülleri kucaklar. Bu ödüller
tabii ki en çok filmin yönetmeni Schipper’i öne çıkarır.
László Nemes- Son of Saul
1977 Macaristan doğumlu Nemes, kısa filmlerin ardından bu
yıl ilk kez bir uzun metraj olan Son of Sual’i çeker. Yönetmenin bu ilk
deneyimi değme tecrübeli ellerden çıkan yapımları geride bırakır. Film sinema
dünyasında resmen bomba etkisi yaratır. Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel
Ödülü başta olmak üzere birçok festivalde en iyi film, en iyi yönetmen
ödüllerini kucaklar. Ve tabii ki Macaristan’ın Oscar adayı olur. Ne yalan
söyleyelim ödüle en yakın isimlerden de biri olarak görülür. Böylesine bir
filmin yönetmeninin ilgiden uzak olacağını düşünmüyorsunuz değil mi? Nemes,
dünyanın öteki ucundaki sinemasever ya da sinema eleştirmeni herkesin dilinden
düşmeyen bir yönetmen olur bu yıl.
Miroslov
Slaboshpitsky- The Tribe
1974 Ukrayna doğumlu Slaboshppitsky de ilk yönetmenlik
denemesi ile zirveye tırmanan yönetmenlerden. Her ne kadar kısa metrajları ile
adını duyurmuş bir isim olsa da asıl tanınması The Tribe ile olur.
Slaboshpitsky hem bu ilk filminin konusu hem de bu mevzuyu anlatma tercihi ile
sadece adını duyurmakla kalmaz sinemada yarattığı eserle çığır açar.
Slaboshpitsky, cesareti ve yeteneği ile dikkatleri ziyadesiyle üzerine çeker.
John Maclean-Slow
West
İngiltere doğumlu Maclean kariyerindeki ödüllü kısa filmler
ve müzik videolarının ardından bu yıl ilk uzun metrajı Slow West’i çeker.
Aslında bir müzisyen olan Maclean, şuan dağılmış olan İngiliz indie rock grubu
Beta Band’in solistlerinden biridir. Zaten sinema ile de yönetmenlikten önce
film müzikleri yaparak tanışır. Oldukça da başarılı soundracklere imza atan
Maclean son olarak el attığı yönetmenlikte de başarıyı yakalar. Hatta bugüne
kadar yaptığı işlerden daha çok ilgi görür. Slow West, indie western türünde tabiri caizse özellikle
western severleri büyüler.
Can Evrenol- Baskın:
Karabasan
1982 İstanbul doğumlu Evrenol, sanat tarihi okur. 2007’de
kısa filmler çekmeye başlar. Son olarak 2013 yılında çektiği kısa filmi Baskın
çok beğenilince 2015 yılında filmi uzun metraja uyarlar. Zaten oldukça olumlu
geri dönüşler alınan kısa filmin uzun versiyonu da çok sevilir. Özellikle korku
filmi konusunda kısır döngünün içinden çıkamayan ülkemiz için Baskın: Karabasan
çok büyük ilgi uyandırır. Baskın: Karabasan ile Fantastik Film Festivali’nde En
İyi Yönetmen ödülünü alan Evrenol, bu yıl ilk çıkışını yapan yönetmenler
arasında da en genç olanı unvanını da hak eder.
Deniz Gamze Ergüven-
Mustang
1978 Türkiye doğumlu Ergüven bir yaşından sonra gittiği
Fransa’da büyür. Edebiyat ve Afrika tarihi okuyan yönetmen, sinema serüvenine
2004 yılında çektiği Liberables adlı belgesel ile başlar. 2006 yılında ise bol
ödüllü kısa metraj Bir Damla Su’yu çeker. Kısa filmi ve belgeseli ile oldukça
başarılı bulunan Ergüven bu yıl ülkesinde çektiği Mustang filmi ile gerçek
çıkışını yakalar. Film Fransa’nın Oscar adayı olmasının yanında katıldığı her
festivalden neredeyse ödülle dönen bir yapım olur. Bu yıl Deniz Gamze Ergüven
adını duymayan, Mustang’e ödül vermeyen festival yok sanırım. Lakin yurtdışında
çok sevilen Mustang’in ülkemizde çok da eleştiriye tabi tutulduğunu da
belirtmek gerek sanırım.
Damian Szifron- Wild
Tales
1975 Arjantin doğumlu Szifron yönetmenlik hayatına 2015’e
kadar tv dizileri, kısa filmler ve iki uzun metraj sığdırır. Bu yıl ise Wild
Tales adlı filmi ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu oldukça sıra dışı yapımı
ile Szifron, filmi ile ülkesi adına Oscar adaylığının yanında dünyanın dört bir
tarafındaki festivallerden sayısız ödül alır.
Alex Garland- Ex
Machina
1970 İngiltere doğumlu Garland, aslında bir yazardır.
Ülkemizde de yayınlanan Dördüncü Boyut ve Kumsal adlı romanların yazarı
Garland, bu yazarlık yeteneğini senaryo yazmaya da kanalize eder. Ve oldukça
sevilen filmler de olmak üzere birçok filmin senaristliğini yapar; 28 Days
Later senaristlik yaptığı en önemli filmlerden biridir. Fakat Garland, asıl
başarısınI hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yaptığı Ex Machina ile
yakalar. Garland’ın bu ilk yönetmenlik denemesi festivaller tarafından çok
fazla ödüllendirilmese bile bu yılın olay yaratan filmlerinden biri olduğu
gerçeğini değiştirmez; film en çok izlenilen, konuşulan filmlerden biri olur.
Garland, Ex Machina ile kesinlikle çok büyük çıkış yakalar.
David Robert
Mitchell-It Follows
1974 Amerika doğumlu Mitchell, American Sleepower adlı ilk
uzun metrajından sonra bu yıl It Follows adlı filmi çeker. It Follows ile deyim
yerindeyse tüm dünyayı korkutur. Bu başarılı korku filmi hem sinematografi
anlamında hem de seyirciyi korkutma anlamında tam not alır. Aldığı ödüllerle de
bunu ispatlayan Mitchell, hayatının en
büyük çıkışını yaparak 2015 yılına adını yazdırır.
Alfonso Gomez-Rejon-
Me and Earl and The Dying Girl
1972 Teksas doğumlu yönetmenin daha önce ilki bir korku
filmi olan deneyimine bu yıl çektiği Me and Earl and The Dying Girl ile devam
eder. Lakin bu ikinci yönetmenliği ona büyük bir başarı sağlar. Film Sundance
Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü olmak üzere birçok festivalde ödül alır. Bu
genç jenerasyona fazlasıyla hitap eden film tabii ki hedef kitlesini de oldukça
tatmin eder. Böylece Rejon, genç kuşağın yönetmen listesine bu yıl giren isim
olur.