Amerikan Film Enstitüsü tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen, Oscar ödüllü Martin Scorsese’nin sinema tarihine adını büyük harflerle yazdırdığını kimse inkâr edemez sanırım. Kariyeri boyunca kısa film, belgesel, uzun metraj ve tv dizisi olarak birçok projeye imza atmış bu yorulmak bilmeyen adamın yeni filminin de yolda olduğunu söylemek isterim. Sinema tarihine adını kazımış filmlere yönetmenlik yapmış Scorsese’nin filmografisi içinden beş tane film seçmek oldukça zor. Yönetmenin geriye kalan filmlerinin de hepsinin ayrı ayrı değerli olduğunu belirterek sinema tarihine adeta kutup yıldızı gibi yol gösteren beş tanesine doğru bir gezintiye çıkalım isterim.
1) Taxi Driver – 1976
Martin Scorsese’nin bana kalırsa filmografisinin göz bebeği olan Taxi Driver, yarattığı karakterle de sinema tarihinde parlayan bir yıldızdır. Travis Bickle adlı taksi şoförü ile Scorsese, bir nevi modern Don Kişot’u yaratıyor. Vietnam Savaşı’ndan yeni dönmüş Travis, her ne kadar normal hayata karışmaya çalışsa da bunda başarılı olamıyor. Zira Travis asla sürüye katılıp da uçurumdan aşağı yuvarlanacak bir karaktere sahip değildir. Travis, sürüden ayrılanı kurdun kapacağını bilse bile sonuna kadar bildiğini okuyan, New York sokaklarının delikanlısıdır. Bu bozulmamış, temiz ve saf duygularla hayatı yorumlayan adam, Travis ile tanışmalısınız bir an önce.
2) Raging Bull – 1980
Scorsese’nin siyah-beyaz çekmeyi tercih ettiği Raging Bull, aynı zamanda gerçek bir hayat hikâyesine dayanıyor. Ortasiklet bir boksör olan Jack La Motta’nın özel hayatından ringlerdeki kariyerine kadar tüm yaşamını perdeye yansıtan Scorsese, tüm zamanların en iyi filmlerinden birine imza atıyor. Boksör filmlerinin ilham perisi, akıl hocası olan Raging Bull’un her anı sinema öğrenmek isteyenler için adeta ders niteliğindedir. Geçen yıllar içerisinde onlarca boks filminin önüne geçemediği bu efsane film, senaryosu, kurgusu(Oscar kazanmıştır), sinematografisi, oyunculuklarıyla tam anlamıyla bir başyapıttır. Özellikle Robert De Niro’nun oyunculuğu ile şahlanan film, boks filmlerinden hoşlaşmayanların bile kalbini kazanacaktır.
3) Goodfellas – 1990
Mafya filmleri denilince aklınıza sadece Godfather geliyorsa hayatımızda koca bir boşluk vardır. Bu boşluğu dolduracak film ise Goodfellas’tır kuşkusuz. Robert De Niro’nun hayat verdiği karakter ile devleşen Goodfellas, mafya dünyasına yakından bakan en önemli filmlerden biridir. Yeri geldiğinde mafya dünyasının kirli ve pis ilişkilerini eleştiren yeri geldiğinde ise o gizemli dünyaya seyircinin ilgi duymasına neden olan filmle, Scorsese gerçekten ters köşe yapıyor herkesi. Gerçek bir hayat hikâyesinden kendisinin senaryolaştırdığı Goodfellas, unutulmazlar arasında çoktan yerini almıştır.
4) After Hours – 1985
Unutulmaz bir kara komedi After Hours, tek bir gecede tüm serüvenini yaşatıyor. Lakin bu tek bir gece seyirci için bitmek bilmez, gittikçe daha da içinden çıkılmaz zamanlara uzanıyor adeta. Kafede tanıştığı kız ile Soho’ya giden bir adamın tıpkı bir labirentin içine girmişçesine bir türlü evine gidemeyişi, kaçmaya çalıştıkça daha da karmaşanın içine girdiği bir film After Hours. Her anı absürd olaylarla, sürprizlerle bezeli After Hours, seyirciyi nefessiz bırakıyor adeta. Scorsese’nin belki de tek gerçeküstü öğelere başvurduğu bu filmin Kafkavari esintiler de hissettirdiğini söylemek gerek. Sıradan bir hayat yaşayan ama bilinçaltında oldukça sıra dışı şeyler barındıran Paul Beckett, bol sürprizli bir gece sunuyor biz seyircilere. Scorsese’nin Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldüğü After Hours’u izlemek için hala geç değil.
5) Hugo – 2011
Usta yönetmen Martin Scorsese’nin sinema tarihine armağan ettiği en önemli filmlerinden biri kuşkusuz Hugo’dur. Belki çoğu kişinin ilk beşine girmeyecek olan bu film, sadece sinema tarihine saygı duruşunda bulunmasıyla bile takdiri hak ediyor. Sinemanın başlangıcına büyülü bir fenerle ışık tutan Scorsese, bana kalırsa kariyerinin en önemli işine imza atıyor. Gencinden yaşlısına herkesin ilgiyle izleyeceği bir şekilde filmini tasarlayan Scorsese, sinemanın o eşsiz, büyülü bahçelerinde, zorlu patika yollarında gezdiriyor bizleri. Üç boyutlu çektiği tek filmi olan Hugo, başrollerinde çocuk oyuncuların olmasıyla da Scorsese’nin ilki olma ünvanını taşıyor. Eğer sinemaya, sinemanın doğuşundan bu yana tarihine meraklıysanız Hugo sizin için mükemmel bir atmosfere sahip engin bir bilgi deryası. Emin olun Hugo’yu izledikten sonra sinemaya bakış açınız çok daha farklı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder