1975 yılında, Steven Spielberg tarafından Peter
Bradford Benchley’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanır Jaws. Tüm
zamanların en iyi gerilimi olan bu film, bu yıl Teksas’da kırkıncı yılını özel
bir gösterim ile kutladı. Zaman geçtikçe unutulmayan aksine değeri daha da iyi
anlaşılan Jaws’ın devam serileri de çekilir ama aynı başarıyı yakalayamaz. Küçük
bir tatil kasabasının sahiline, katil bir köpek balığının misafir olması sonucu
gelişen olayların izlendiği Jaws, çocuk yaştaki izleyiciler için uzun vadeli
deniz korkusunun oluşmasına da sebep olur. Her tatilin eğlenceli ya da huzurlu
geçeceği ne malum… Öyle değil mi? Hayat boyu unutulmayacak maceraların
yaşandığı bir tatil, bazıları için daha çekici olabilir.
Masmavi suları, tertemiz kumsalı ile her yaz binlerce turistin geldiği
küçük ve sevimli bir kasaba olan Amity, Jaws filmine ev sahipliği yapar. Özellikle
yaz aylarında denize giren yüzlerce insan ile mükellef bir sofrayı andıran
sahil, bir köpekbalığı için bulunmaz nimet olur. Şerif Brody, kasabaya henüz
yeni gelmişken büyük bir sorun ile karşılaşır. Fazlasıyla meşakkatli olan bu
olayı halletmekle sorumlu kişi Brody’i, tam bir anti kahraman olarak
tanımlayabiliriz. Zira kendisi kasabanın ileri gelenlerine karşı iradesiz, fobileri
olan, çabucak paniğe kapılarak olayların etkisi altına giren biridir. Brody’nin
bu zorlu süreci nasıl yöneteceği konusunda izleyici olarak umutsuzluğa
kapılmamak elde değildir. Diğer yandan
sermaye kaygısı ile plajların kapanmasına engel olmaya çalışan belediye
başkanı, hayati önemi olan haberi arka sayfalara iteleyen meslek ahlakı olmayan
gazeteci, köpekbalığını avlamaya gönüllü taş fırın erkeği havalarındaki balıkçı
Quint, Quint ile güç gösterisinde yarışan güya eğitimli köpekbalığı bilimcisi
Hooper filmin kafa yapısını da açık eder; tam bir erkek egemen dünyanın içine
düşülür filmde. Üstelik hepsi de birbirinden problemli erkeklerdir bunlar. Kadınlar
ise çitleri aşarak çıplak denize girdiği
için köpekbalığına kurban giden genç kız, çocuğuna sahip çıkamayan anne, işini
yapmaya çalışan erkeğin dikkatini dağıtan eş olarak var olabiliyorlar ne yazık
ki. Ayrıca köpekbalığı ağzının açık halinin vajinaya benzediğini, bütün erkeklerin
onu yok etmeye çalıştığını da söylersem filmin bakış açısını tam olarak
anlatmış olur sanırım. Zaten film gelişme kısmından itibaren tamamen erkek
dünyasında geçiyor.
Filmin ikinci yarısında Brody, Quint ve Hooper’in teknede, bir yandan
köpekbalığına bir yandan da birbirlerine karşı verdikleri mücadeleyi izleriz.
Her ne kadar birbirleri ile anlaşamasalar da ortak amaçlarını gerçekleştirme
konusunda birlik olurlar. Ne var ki büyük, beyaz ve oldukça obur arkadaşı
haklamak hiç de kolay olmaz. Zaman ilerledikçe birbirleri ile daha fazla zaman
geçiren erkekler kaynaşır, hatta sırlarını paylaşmaya başlarlar. Sırlarını paylaşırken
bile birbirleri ile yaralarını yarıştırmaları komikken, Brody’nin kendinde bir
yara ve buna bağlı anlatacak hikayesinin olmaması onu iyiden iyiye izleyici
karşısında küçültür. Köpekbalığı ile ilgili bilgi ve deneyim açısından en
niteliksiz erkeğin Brody olduğu sürekli seyircinin gözüne sokulur. Brody’nin bu
durumundan çok rahatsız olan Quint’in, Brody’nin karısı ile olan bağını telsiz
kablosunu- aslında bunu göbek bağı olarak düşünebiliriz- keserek koparır. Bu
noktadan sonra Brody de daha güçlü bir profil çizer.
Köpekbalığı vahşeti çok az görülmesine rağmen her an gerilimi ayakta
tutmasıyla, ters köşe yapan finali ve kusursuz seyreden giriş, gelişme, sonuç
bölümüyle takdiri kesinlikle hak ediyor Jaws. Bakış açısının sorunlu olmasına
rağmen senaryonun ve senaryonun hayata geçirilmesinin kusursuz olduğu
yadsınamaz bir gerçek. Muhafazakar bir
çizgideki film, elbette akademi tarafından çok beğenilip, üç dalda Oscar kazanır. 2001 yılında Amerika
Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel,
tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film
Arşivi'nde muhafaza
edilmeye başlar. Doğal ışık kullanımındaki başarısı, günün şartlarına göre
oldukça inandırıcı köpekbalığı tasarımı olağanüstü. Bir an bile köpekbalığı
karikatüre dönüşmez. Her göründüğü anda seyircinin yüreklerini ağzına getirmeye
yeter. Sıkıntıdan macera arayan tatilciler, özellikle sahilde tatil
yapıyorsanız, toplaşıp bu filmi izlememeniz için neden göremiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder