ATEŞTEKİ GÖZYAŞLARI
Ülkemiz sinemasının en önemli yönetmenlerinden Nuri Bile
Ceylan’ın Altın Palmiyeli Kış Uykusu, sinema ile pek ilgilenmeyenlerin bile
ilgi odağı olmayı başarmıştı. 3 saat 16 dakikalık bu filmin büyük bir kısmı
edebi ve felsefi konuşmalardan ibarettir. Fakat genelde muhteşem görüntüler
eşliğinde dinlediğimiz konuşmalar içerisinden sıyrılan, eyleme bağlı sahneler de var filmde. Bunlardan
en çok konuşulanı ise hiç kuşkusuz İsmail rolünde izlediğimiz Nejat İşler’in
para yaktığı sahne olsa gerek. Sinema tarihinin unutulmaz sahnelerinden biri
olacağını düşündüğüm o anı şöyle bir hatırlayacak olursak…
Filmdeki benim için en vasıfsız karakter olan Nihal, yaptığı
hayır işlerine bir yenisini daha ekleyerek egosunu iyice tıka basa doyurmak
adına İsmaillerin evine gelir. İçi para dolu kabarık bir zarf da ona eşlik
eder. Tam da her şey planladığı gibi seyreder bir ana kadar. Ne zaman ki İsmail
eve gelir işte o zaman Nihal’in kendini
avutmak için oynadığı oyun bozulur.
İsmail, Nihal’in getirdiği bir tomar parayı eline alarak
önce şöyle bir bakar, parayı tartar sonra oğlu, kendisi ve kardeşinin yaşadığı
travmaları dile getirir. Ve bu paranın yaşadıkları acıların telafisi olacağını,
tam da denk geldiğini söyler. Tabii İsmail’in söyledikleri tamamen ironi.
Aslında paranın yaşadıklarımızı telafi etmesi mümkün değil demek ister. İsmail
bu tarz konuşmaya devam eder. Nihal’e, ‘bu parayı getirirken benim pis bir
sarhoş olduğumu hesaba katmamışsın’ demeyi, ‘benim bu parayı kabul etmeyecek
gururlu bir insan olduğumu hesaba katmamışsın’a tercih eder. Sonra da
izleyicilerin hiç beklemediği bir şey yapar; tüm parayı ateşe atar. Nihal de bu
davranışı hiç beklemiyor olacak ki; önce ufak bir çığlık atarak sonra da
hırsından ağlayarak tepki verir. Zira
Nihal’in hayali gerçekleşmemiş; gururunu okşayan övgüler, minnet sözleri
söylenmemiş, aksine tabiri caizse tokatlanmış, haddi bildirilmiştir. Sahnenin
en can alıcı yeri ise küçük İlyas’ın ateşte yanan paralara ve babasına baktığı
sahne olur tartışmasız. Ama İlyas’ın karakterini film boyunca anlayan seyirci
onun babasını yargılamadığını tam tersi onayladığını düşünür. Çünkü İlyas
babasından daha gözü kara bir karaktere sahiptir. Ne var ki İsmail her zaman
olduğu gibi yine oğlunun gözü önünde yaşananlardan dolayı utanır, üzülür.
İsmail’in oğluna dönüp baktığı gözlerinin dolduğu anlar sahnenin umutsuzluğunu
bir kat daha arttırır. Zira bu sahnede gözler, kelimelerden daha çok şey
anlatır.
Gerçek hayatta asla yaşanmayacak kadar gerçeküstü bu sahne
Ceylan’ın da ifade ettiği gibi ancak masallarda ya da romanlarda yaşanacak bir
olaydır. Zaten Ceylan, Budala adlı eserden etkilenir bu sahnede. Karanlık bir odada sadece ateşin ve masanın
üzerindeki lambanın aydınlattığı bu sahne yaşananların karamsarlığına uyum
sağlar. Nihal’in hiç konuşmadığı, İsmail’in de konuşmaktan ziyade bir şeyleri
anlatmak için eylemi seçmesi filmin geri kalanı ile farklılığını ortaya koyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder