ELİ KANLI BURJUVAZİ
Sinema dünyasında seyirciyi rahatsız eden yönetmenleri
sıralayacak olursak Mihael Haneke’yi sıranın ilk başına koyarız. Özellikle
burjuvazi ile çok büyük problemleri olan Haneke, her filminde oklarını hiç
acımadan üstlerine yağdırır. Son filmi Amour olmak üzere The White Rıbbon,
Funny Games, Benny’s Video, The Seventy Continent seyirciyi geren filmlerin
başında gelir. Ama bu filmlerden biri var ki hepsinden bir adım önde olur her daim;
Funny Games, hem A Clockword Orange filmine akrabalığı ile hem de filmi izleyen
üst sınıfı sadece rahatsız etmekle kalmayıp, korkulu rüyalar görmelerine sebep
olmasıyla farkını ortaya koyar. Her anında burjuvaziyle kedinin fare ile oynadığı
gibi oynayan, bu filmde bir sahne var ki
tabiri caizse burjuvaziyi yerin dibine sokar.
Beyazlar içerisindeki psikopat Paul ve Peter üst orta sınıf
ailemizin evine misafir olalı saatler olmuş, gerilim oldukça yükselmiş, saat
gece yarısına yaklaşmıştır. Paul ile Peter’in artık oyun oynamaktan canları
sıkılır ve harekete geçerler. Bir
ailenin en büyük hazinesi, yaşama sebebi olması gereken şeyin evlat olduğunu
bilen Paul ve Peter hedefe Georgie’yi koyarlar. Tek bir kurşun ile onu yere
serer Peter. Georgie’nin kanları televizyon ekranını ve duvarı kaplar. Bu
olaydan sonra Paul ve Peter evdeki misafirliklerine kısa bir mola vermek için
evi terk ederler.
Ann, televizyonun yanındaki köşede kanlar içerisinde cansız
yatan oğluna göz ucu ile bile bakmadan, çalışır durumdaki televizyonu kapatır. Haneke’nin
tüm filmlerindeki burjuvaziyi en sert eleştirdiği yer de bence burası olur. Bir
anne, evladı daha yeni gözlerinin önünde öldürülmüşken, bırak gidip sarılmayı
orada yokmuş gibi nasıl davranır? Zira tek dertleri kendilerini nasıl
kurtaracakları olur. Giden gitmiş kalan sağlar bizimdir mantığı ile düşünürler.
Georgie’ye bunu yapanlardan daha insanlıktan yoksun kişilerdir bence Ann ve
George. En azından Peter ve Paul bunu yapıyorlar. Ama Ann ve George mükemmel
bir maske ile kendilerini gizlerler. Ne acı! Uzunca bir süre hiçbir şey
yapmadan öylece durur ve dinler Ann. Hiç ses gelmeyince Paul ve Peter’in
gittiğine tamamen emin olur ve televizyon sehpasının köşesinde ellerinin bağlı
olduğu bandı kesmeye çalışır. Haneke bu üst sınıf ailenin çözüm konusundaki
yetersizliklerine o kadar çok değinir ki bu sehpa köşesi ile bant kesme fikri
yine de en kabul edilebilir olanıdır. Şayet cep telefonunun fön makinesi ile
kurutulmaya çalışılması ya da polisin numarasını bilmemeleri seyirciye saç baş
yoldurtacak cinsten hareketler olur. Daha sonra eli ve ayağındaki bantlar
sebebi ile zorlanarak kalkar ve mutfağa yönelir Ann. Mutfakta bir bıçak yardımı ile bantlardan
kurtulur. Bu sırada salonda yerde yatan George, nefessiz kalacak şiddette
ağlamaya başlar. Ann’in hiç göstermediği insanlık halini biraz olsun gösteren
George’yi de Ann gelip hemen susturur. Zira sakin olmak gerekir, aşırı tepkiler
göstermek bulundukları sınıfta çok yadırganır. Bir süre birbirlerine sarılıp,
ağlaştıktan sonra başlarının çaresine bakmaya başlarlar.
Haneke, Amerikalıların da bu filmi izlemesini çok ister.
Altyazılı film izlemeyi sevmeyen Amerikalılar için, hiç üşenmeden tam on yıl
sonra İngilizce olarak bire bir aynı filmi çeker. Tek fark oyuncular ve dil
olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder