MUTLULUĞA KANAT AÇMAK
Bundan tam altı yıl önce, sinema dünyasına henüz on dokuz
yaşında bir yönetmen girdi. Genç ama donanımlı, tecrübesiz ama yenilikçi Kanadalı
Xavier Dolan, her yıla bir film sığdırarak şimdiden beş tane filme imza attı.
Her filminde –Tom at The Farm filmi hariç- kendini aşan bu dahi çocuk sürekli
yeni teknikler denemekte de oldukça ısrarcı olduğunu gösterdi. Zira
otoritelerin, naftalin kokan görüşleri, kuralları onu bağlamıyordu. O kuralları
yerle bir etmekten, arabesk ya da kitsch olmaktan çekinmedi; her daim içindeki
sese kulak verdi. İşte bu başına buyruk, cesur yönetmeni kollarını açıp sarıp
sarmalayanlar kadar ona tüm kapılarını sıkıca kapayanlar da oldu. Bolca seveni
ve sevmeyeni olan Dolan, son filminde yine otoriteleri zıvanadan çıkaracak bir
deneme yaptı. 16:9 formatta çekilmesi gereken filmi 1:1 formatında çekerek
sanırım en büyük golünü attı gelenekçi yapıya.
Film üç tane birbirinden sorunlu karakterin bir araya
gelmesiyle gelişen olayları mercek altına alır. Tam da karakterlerin ruh haline
uygun olarak kasvetli, sıkıntılı bir dünya yaratan 1:1 ekran formatı kullanır
Dolan. Filmde sadece karakterlerin mutlu olduğu iki sahnede ekran formatı 16:9
olur. Zaten bu iki sahneden biri gerçekten yaşanırken diğeri sadece bir
hayalden ibarettir. Filmin en can alıcı anı, bence gerçekten karakterlerimizin
mutlu oldukları sahnedir. Sinema tarihinin unutulmayacak bu sahnesi, Oasis
grubunun, Wonderwall şarkısı eşliğinde başlar.
Önce Steve’in kaykay üzerindeki, Diane ve Kyle’nin bisiklet
pedalındaki ayaklarını görürüz. Daha sonra ise hayatlarından kesitler izleriz.
Üçünün hayatının da rayına girdiği, her şeyin yolunda gittiği anlardır bunlar.
Steve’in 1:1 formattaki ekranı iki kolu ile açarak 16:9 formatına getirmesi ile
devam eder sahne. Steve’in kaykay üstünde, Diane ve Kyle’nin ise bisiklet
üstünde olduğu sahnede üçü de fazlasıyla mutlu gözükür. Bu nedenle o kasvetli
ekran tıpkı karakterlerin ruh halleri gibi kısa bir süreliğine açılır,
ferahlar. Bu mutlu ana Steve öncülük yapar. Daha sonra ise marketten alışveriş yaptıkları
arabayı sürerken Steve daha da çoşar; arkadan gelen arabalara aldırmadan, yolun
ortasından alışveriş arabasının üzerinde gitmeye devam eder. Diane ve Kyle’nin, onu uyarmasının pek bir
etkisi olmaz. Çünkü bu sahnenin tek yönlendiricisi Steve’dir. Steve kuralları
tanımadığını bu hareketiyle yine gösterir. Daha sonra alışveriş arabasındaki
yiyecekleri arkasındaki taşıtlara atması ise o an, onu engelleyip, kısıtlayacak
her şeyi ardında bıraktığını gösterir. Bu kadar cesurca bir harakete Steve
kadar yakın olmayan Diane ve Kyle -yolun kenarından, güvenli bölgeden gitmeleri
bunu ispatlar-da ilk tedirginlikten sonra anın tadını çıkarmaya başlarlar. Steve’nin
‘özgürüm’ diye bağırması sahnenin zirveye tırmandığı an olur. Sonrasında yemek yapma
sırasında, gevezelik yaparlarken çalan kapı, her şeyi yerle bir etmeye yetecek
bir haber getirir. Kapıyı açan Diane, gelen haberle birlikte sarsılır ve tam da
onun yüzüne odaklanan kadraj gittikçe küçülür. Tabiri caizse dünya yavaş yavaş
Diane’nın başına yıkılır. Kahramanlarımızın hayatı Diane’nin hayaline kadar o
sıkıcı, kasvetli 1:1 formatına geri döner.
Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü alan Mommy filmi,
sinematografisi, denediği farklı teknik ve biçimiyle, oyunculuklarıyla Dolan’ın
en son harikası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder