17 Şubat 2016 Çarşamba

Anders Thomas Jensen Sineması


Yönetmenlik kariyerine 1996 yılında çektiği De nye lejere adlı kısa filmi başlayan Anders Thomas Jensen, aynı zamanda senaristlik ve oyunculuk da yapmaktadır. Henüz üçüncü kısa metraj filmi Valgaften ile Oscar’da En İyi Film ödülünü alan Jensen, bu ödül sonrası uzun metraj filmini çekmek için gereken cesareti bulur. Danimarkalı yönetmen kısa filmleri de dâhil olmak üzere aynı oyuncularla çalışarak, genel olarak benzer türlerde gezinerek ve en önemlisi ise takıntılı olduğu mevzuları her filmine başarılı şekilde yedirerek tipik bir Jensen filmografisi oluşturmuştur. Jensen’in eğer bir filmini izlemişseniz zaten kontrolsüz bir şekilde kendinizi diğerlerini izlerken bulmanız ve her seferinde de daha çok mest olmamanız işten bile değil. Filmlerinde kullandığı mistik mekânlardan, her filminde sürekli tıkınan bir karakterden, dinin hedef tahtasına oturtulmasından ve tavuk gibi daha birçok takıntılı olduğu şeyler vardır Jensen’in sinemasında. Genelde kara mizah çizgisinde var olan filmlerinde bilimi, felsefeyi ve tabii ki dini yerleştirme şekli tam olarak bir başarıdır. Jensen’e başarıyı getiren bu filmleri kısaca hatırlayacak olursak…


1) Mænd & Høns
-2015


Hızlı başladığı uzun metraj yönetmenlik kariyerine on yıl ara verdikten sonra sanki hiçbir şey olmamışçasına aynı ekip, aynı tür ve tabii ki aynı ruhla çıkagelir Jensen.  15. İf İstanbul Bağımsız Filmler Festivali seçkisinde bulunan Mænd & Høns, yönetmenin meslekte piştiği ve tarzını iyice oturttuğu yapım olarak filmografisinin üst sırasına yerleşmekte bana kalırsa. Birbirinden enteresan beşkardeşi aynı evin içerisine yerleştirerek ortaya koyduğu gizemi çözdürmeye çalışan yönetmen, yarattığı karakterler ve kurduğu dramatizasyon ile övgülere boğulası bir film. Özellikle Josef’den dinlediğimiz uzun felsefi ve bilimsel açıklamalar, İncil’deki ayetlerin analizlerini dinlediğimiz sahneler tam anlamıyla mükemmel. Tıpkı bir Nuh’un gemisi misali olan evde türlere, türler arası geçişe ve hayata dair söyledikleriyle izlenilesi bir film Mænd & Høns.


2) Adams Æebler-2005


Yine ağırlıklı olarak tek mekânda geçen film bu kez de kendine bir kiliseyi mesken edinir. Kiliseyi toplumun cehalet zamanlarını yaşayan toprakların bir alegorisi, rahibi ise İsa metaforu olarak düşünülmesi gerektiğini söylemek gerek. Zaten rahip İvan’ı dikkatli bir şekilde takip ederseniz tipik bir İsa figürü çizdiğini hemen fark edersiniz. Jensen, Adams Æebler’da İvan üzerinden Hristiyanlığı, Khalid üzerinden İslamiyeti, Adam üzerinden de Nazileri eleştiri oklarına tabi tutar. Ve en önemlisi ise tüm bunları yaparken kara mizahı başarı ile filmine yedirir. Absürtlüğün din eleştirisi üzerine giydirildiği sahneler ile film, büyük laflar söyleyen, üstenci yapımlara hiciv nasıl yapılır dersi verir bir nevi.


3) De Grønne Slagtere-2003


Arkadaş olan Swen ile Bjarne’nin birlikte açtıkları kasap dükkânında planlanmadan gelişen olaylar filmi tam bir korku türüne taşıyacak düzeydedir. Fakat Jensen, filminde yine absürtlüğü o kadar başarılı yerleştirir ki seyirciye mükemmel bir kara komedi sunar. Jensen’in zıtlıklar üzerinden en çok beslendiği film, bunu da başarı haznesine yazdırır. İnsanları öldürerek etlerini satan Swen ve havyansever, vegan Eigil çatışmanın iki ucu iken Bjarne de ikisi arasındaki denge unsuru görevini görür. Filmin en büyük hamlesi ise insanın kanını donduracak denli büyük bir meseleyi ince bir ayrıntı ile halletmesidir. Bu sahnede seyirci olarak hayretler içerisinde kalmamamız mümkün değildir. Bu da başarının en büyük ispatı değil de nedir?


4) Blinkende lygter-2000


Jensen’in ilk uzun metrajı Blinkende lygter, kendisine müthiş uyum sağlayan absürtlük zırhını üzerine henüz geçirmediği bir film. Daha çok macera-aksiyon türünde ilerleyen film, yine de bir Jensen yapımı sonuçta. Zira yine tek mekanda geçen film karakterlerini bir alana hapsederek üstesinden gelmesi gereken çatışmayı da müthiş kurar. Yüklü bir para ile sırra kadem basan ekibimiz, hayallerini gerçekleştirme çabasına girer. Filmin başında gangster bozuntusu havalarında gördüğümüz karakterlerin hepsinin çocukluğuna inerek travmalarına şahit ediliriz. Blinkende lygter, bu önemsiz adamların nasıl da hayatta önemli hale gelebileceklerini gösterir.


5) Valgaften-1999


Oscar’da En İyi Kısa Film ödülünü alan Valgaften, bize dair çok şeyler barındıran bir filmdir. Zira film Türk ve Müslüman muhabbetini çok geçiren, arka fonda bizim ezgilerimizin duyulduğu ama en önemlisi ise kapanışı Ankaralı Turgut’un parçası ile yapan bir yapım. Hiç durmadan konuşulan ve hepsinin de şovenizm üzerinden ilerlediği bir film Valgaften. Son anda oy kullanmaya yetişmeye çalışan karakterimizin dinledikleri karşısında önce isyan etmesi sonra ise her şeyin anlamsız olduğunu anlaması on bir dakika gibi kısıtlı bir zamanda oldukça inandırıcı bir şekilde anlatılır. Jensen, ırk ve ulus kavramını, milliyetçiliğin nasıl algılandığını sorgulayan eşsiz bir filme imza atmıştır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder