Yönetmenlik kariyerine 1996 yılında çektiği De nye lejere
adlı kısa filmi başlayan Anders Thomas Jensen, aynı zamanda senaristlik ve
oyunculuk da yapmaktadır. Henüz üçüncü kısa metraj filmi Valgaften
ile Oscar’da En İyi Film ödülünü alan Jensen, bu ödül sonrası uzun metraj
filmini çekmek için gereken cesareti bulur. Danimarkalı yönetmen kısa filmleri
de dâhil olmak üzere aynı oyuncularla çalışarak, genel olarak benzer türlerde
gezinerek ve en önemlisi ise takıntılı olduğu mevzuları her filmine başarılı
şekilde yedirerek tipik bir Jensen filmografisi oluşturmuştur. Jensen’in eğer
bir filmini izlemişseniz zaten kontrolsüz bir şekilde kendinizi diğerlerini
izlerken bulmanız ve her seferinde de daha çok mest olmamanız işten bile değil.
Filmlerinde kullandığı mistik mekânlardan, her filminde sürekli tıkınan bir
karakterden, dinin hedef tahtasına oturtulmasından ve tavuk gibi daha birçok takıntılı
olduğu şeyler vardır Jensen’in sinemasında. Genelde kara mizah çizgisinde var
olan filmlerinde bilimi, felsefeyi ve tabii ki dini yerleştirme şekli tam
olarak bir başarıdır. Jensen’e başarıyı getiren bu filmleri kısaca hatırlayacak
olursak…
1) Mænd & Høns -2015
Hızlı
başladığı uzun metraj yönetmenlik kariyerine on yıl ara verdikten sonra sanki
hiçbir şey olmamışçasına aynı ekip, aynı tür ve tabii ki aynı ruhla çıkagelir
Jensen. 15. İf İstanbul Bağımsız Filmler
Festivali seçkisinde bulunan Mænd & Høns, yönetmenin
meslekte piştiği ve tarzını iyice oturttuğu yapım olarak filmografisinin üst
sırasına yerleşmekte bana kalırsa. Birbirinden enteresan beşkardeşi aynı evin
içerisine yerleştirerek ortaya koyduğu gizemi çözdürmeye çalışan yönetmen,
yarattığı karakterler ve kurduğu dramatizasyon ile övgülere boğulası bir film.
Özellikle Josef’den dinlediğimiz uzun felsefi ve bilimsel açıklamalar,
İncil’deki ayetlerin analizlerini dinlediğimiz sahneler tam anlamıyla mükemmel.
Tıpkı bir Nuh’un gemisi misali olan evde türlere, türler arası geçişe ve hayata
dair söyledikleriyle izlenilesi bir film Mænd & Høns.
2) Adams Æebler-2005
Yine ağırlıklı olarak tek mekânda geçen film bu
kez de kendine bir kiliseyi mesken edinir. Kiliseyi toplumun cehalet
zamanlarını yaşayan toprakların bir alegorisi, rahibi ise İsa metaforu olarak
düşünülmesi gerektiğini söylemek gerek. Zaten rahip İvan’ı dikkatli bir şekilde
takip ederseniz tipik bir İsa figürü çizdiğini hemen fark edersiniz. Jensen, Adams
Æebler’da İvan üzerinden Hristiyanlığı, Khalid üzerinden İslamiyeti, Adam
üzerinden de Nazileri eleştiri oklarına tabi tutar. Ve en önemlisi ise tüm
bunları yaparken kara mizahı başarı ile filmine yedirir. Absürtlüğün din
eleştirisi üzerine giydirildiği sahneler ile film, büyük laflar söyleyen,
üstenci yapımlara hiciv nasıl yapılır dersi verir bir nevi.
3) De Grønne Slagtere-2003
Arkadaş
olan Swen ile Bjarne’nin birlikte açtıkları kasap dükkânında planlanmadan
gelişen olaylar filmi tam bir korku türüne taşıyacak düzeydedir. Fakat Jensen,
filminde yine absürtlüğü o kadar başarılı yerleştirir ki seyirciye mükemmel bir
kara komedi sunar. Jensen’in zıtlıklar üzerinden en çok beslendiği film, bunu
da başarı haznesine yazdırır. İnsanları öldürerek etlerini satan Swen ve
havyansever, vegan Eigil çatışmanın iki ucu iken Bjarne de ikisi arasındaki
denge unsuru görevini görür. Filmin en büyük hamlesi ise insanın kanını
donduracak denli büyük bir meseleyi ince bir ayrıntı ile halletmesidir. Bu
sahnede seyirci olarak hayretler içerisinde kalmamamız mümkün değildir. Bu da
başarının en büyük ispatı değil de nedir?
4) Blinkende lygter-2000
Jensen’in
ilk uzun metrajı Blinkende lygter, kendisine müthiş uyum sağlayan absürtlük zırhını
üzerine henüz geçirmediği bir film. Daha çok macera-aksiyon türünde ilerleyen
film, yine de bir Jensen yapımı sonuçta. Zira yine tek mekanda geçen film karakterlerini
bir alana hapsederek üstesinden gelmesi gereken çatışmayı da müthiş kurar.
Yüklü bir para ile sırra kadem basan ekibimiz, hayallerini gerçekleştirme
çabasına girer. Filmin başında gangster bozuntusu havalarında gördüğümüz
karakterlerin hepsinin çocukluğuna inerek travmalarına şahit ediliriz. Blinkende
lygter, bu önemsiz adamların nasıl da hayatta önemli hale gelebileceklerini gösterir.
5) Valgaften-1999
Oscar’da
En İyi Kısa Film ödülünü alan Valgaften, bize dair çok şeyler barındıran bir
filmdir. Zira film Türk ve Müslüman muhabbetini çok geçiren, arka fonda bizim
ezgilerimizin duyulduğu ama en önemlisi ise kapanışı Ankaralı Turgut’un parçası
ile yapan bir yapım. Hiç durmadan konuşulan ve hepsinin de şovenizm üzerinden
ilerlediği bir film Valgaften. Son anda oy kullanmaya yetişmeye çalışan
karakterimizin dinledikleri karşısında önce isyan etmesi sonra ise her şeyin
anlamsız olduğunu anlaması on bir dakika gibi kısıtlı bir zamanda oldukça inandırıcı
bir şekilde anlatılır. Jensen, ırk ve ulus kavramını, milliyetçiliğin nasıl
algılandığını sorgulayan eşsiz bir filme imza atmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder