3 Şubat 2016 Çarşamba

Ethan Coen ve Joel Coen Sineması


Sinemanın en uzun soluklu yönetmen çiftlerinden biri Coen Kardeşler’dir. Kariyerlerine 1984 yılında Blood Simple filmiyle başlayan kardeşler iki üç yıl arayla sinemamıza birbirinden başarılı yapımlar armağan ederler. Filmlerinde Ethan’ın daha çok senaristlik, Joel’in yönetmenlik yaptığı kariyerlerinde auteurliğin en önemli temsilcilerinden biri olurlar. Kara film, kara mizah ve western türlerine önemli eserler miras bırakan Coenler, çocuk yaşta super8 kamerasıyla ile başladıkları macerada epey yol almışlardır.

1)The Big Lebowski-1998


Genelde filmlerinde ağırlığı tek bir kişiye yüklemeyip çok karakterli filmler yapan Coenler,  özellikle The Big Lebowski’de sinema tarihine iki unutulmaz karakter armağan ederler. Tam anlamıyla bir loser olan Dude (Jeff Bridges) ve Vietnam savaşının etkisinden kurtulamamış, biraz şovenist, politik doğrucu Walter Sobchak (John Goodman) kolay kolay yaratılamayacak karakterlerdir. Dude ve Walter’ın başrolü birlikte omuzladıkları filmde başlarına gelenler ya da başlarına getirdikleri birbirinden absürd maceralar seyirciye enfes bir ziyafet sunar.  Film, kendini ciddiye alan, mühim meseleler söylemeye çalışıp da iki kelimeyi bir araya getiremeyen yapımların yanında önemli olanın büyükmüş gibi yapmak olmadığını asıl meselenin samimiyet olduğunu öyle güzel anlatır ki… Filmin en başında Dude’nin uzun bir süre sadece gevezelik yapması (iç ses olarak) daha ilk andan hayatı o kadar da ciddiye almayın ve kemerlerinizi gevşetip bu filmi öyle izleyin demektedir bir nevi.


2)Barton Fınk-1991


Barton Fink yine hayran olunası iki karakteri odağına alan filmlerden biridir. Barton Fink (John Turturno) ve Charlie Meadows (John Goodman) yolları bir otel odasında kesişen birbirinden renkli iki karakterdir. Birlikte performanslarına şahit olduğumuz sahneler kuşkusuz filmin en nefis anları olur. Üretim sıkıntısı yaşayan yazar Fink ile kiralık katil Charlie’nin sohbet ettikleri (edemedikleri) sahneler oldukça ironiktir. Zira Fink, Charlie’i hiç konuşturmaz hep kendi konuşur. Fink konuştuğunda da Charlie onu pek dinlemez. Lakin bu anlaşılmaz ikili bir araya gelmekten de asla vazgeçmezler. Coenlerin sinema sektörüne pabuç gibi dillerini gösterdikleri film, eleştirilmesi gereken ne varsa söyleyip, eteğindeki taşları döker. Çoğu zaman sesler üzerinden gerilim yaratan film, asıl çatışmasını hiç açılmayacak bir kutu üzerinden muhteşem bir ustalıkla kurar. Gerçekle rüya arasında sıkışıp kaldığımız Barton Fink, iki saatlik muhteşem bir gösteri sunmaktadır izleyicilerine.


3)Fargo-1996


Gerçek bir hayat hikâyesinden beyazperdeye uyarlanan Fargo, aynı zamanda Oscar tarafından da ciddiye alınmış bir filmdir. Coenler’in en unutulmaz film noir yapımına imza attıkları Fargo, türe özgün dokunuşlarda yapar; kasvetli ortamlarda geçen film noir türü, beyazlar içerisinde aydınlık bir ortama konuk olmuştur. İşgüzar Jerry karakterinin içinde bulunduğu sıkıntıdan çıkmak için güya incelikle hazırladığı planı eline yüzüne bulaştırması üzerinden ilerler film. Barton Fink’te nasıl hiç açılmayan bir kutu aklımızda kalırsa bu filmde de hiç harcanmayacak paralar içimize dert olur. Masumiyeti simgeleyen karlar üzerinde işlenen cinayetler tertemiz şehri kan lekeleri ile kirletir. Lakin bunları öyle büyük bir asaletle, incelikle işler ve öyle muhteşem müzikler kullanır ki yönetmenlerimiz, filmin sonunda hissettiğimiz büyük bir tatmin duygusu olur.


4)A Serious Man-2009


Coenlerin yine hayatı gereğinden fazla ciddiye almamak gerektiğini anlattıkları bir başka filmleridir A Serious Man. Hayatta yaşanılan şeyleri bir sebebe bağlamanın ne kadar gereksiz olduğu öyle ironik anlatılır ki… Başı dertten kurtulmayan, hayatında hiçbir şeyin yolunda gitmediği radikal Musevi Larry üzerinden felsefi bir meseleyi tartışmaya açar film aslında. Tüm sorulan soruları sonunda yanıtsız, öylece bırakarak aslında en büyük cevabı da verir A Serious Man. Coenlerin en iyi kara mizah türündeki filmlerinden biri olan bu yapım dünyada tüm olan bitenlerin kimsenin çok da umurunda olmadığını büyük bir cesaretle söyler.


5)The Man Who Wasn’t There-2001


Coen kardeşlerin, A Serious Man filmiyle çok büyük akrabalıkları olan yapımları The Man Who Wasn’t There’dir. Bu filmdeki karakterimizi Albert Camus hayranları çok yakından tanıyacaklardır. Zira Camus’un Yabancı eserindeki Meursault karakteri filmin Ed’i ile çok büyük benzerlikler gösterir. Yine kaybeden ama bunu hiçbir şekilde mesele haline getirmeyen bir adam vardır karşımızda. Ed, hayatı ciddiye almadıkça ya da ahlaki kuralların aksi davranışlarını izledikçe seyirci olarak bizler oldukça geriliriz. Zaten Coenlerin yapmak istedikleri de tam olarak budur. Beethoven’ın muhteşem eserlerini bir piyano resitaline gitmişçesine dinlediğimiz film siyah beyaz çekimiyle de tam o yıllarda filmi hissiyatı yaratır. İncelikle hazırlanmış mekânları, kusursuz görüntü yönetimi ile yönetmenlerimizin vazgeçilmez filmlerindendir The Man Who Wasn’t There.

 Inside Llewyn Davis-2013(Bonus)


Llewyn Davis, onun hayatına bir şekilde dâhil olan kedi ve müzik bu filmin başrol oyuncularıdır. Tozlu raflarda unutulmuş bir zaman aralığını ve o zaman aralığında kendini dünyanın merkezinde gören Davis gibileri insanlığa hatırlatan bir film Inside Llewyn Davis. Folk şarkıcısı Dave Van Ronk’un hayatından perdeye uyarlanan film aynı zamanda 60’lı yıllarda doğan folk müziğine bir saygı duruşu niteliğindedir.  Davis’in uzun bir yolculuktan sonra kendini bulmasına şahit olduğumuz film, seyirciye bahşettiği müzikleriyle hazine olarak görülebilir. Kim istemez ki zaman makinesiyle geçmişe giderek masumiyetini kaybetmemiş müziğin muhteşem esintilerini dinlemeyi? İnanın bu hiç de zor değil. Coen kardeşler bu isteğinizi Inside Lıewyn Davis yapıtlarıyla gerçekleştirmekteler.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder