1973 Yunanistan doğumlu Yorgos Lanthimos, reklam,
video sonrasında ise oyun yöneterek yolunu adımlamaya başlar. Son filmi The
Lobster’a kadar ülkesinde yoluna devam eden Lanthimos, kuşkusuz en saf
filmlerine burada imza atmıştır. Lanthimos, vatandaşı Theo Angelepoulos gibi
sistemin çarkına takılmamak için çok fazla mücadele vermeyerek henüz beşinci
filmini İngiltere’de çeker. Her ne kadar malzeme değişse de hala yapan eller
aynı olduğu için kurabiyesi çok lezzetlidir. Ama tadında, bir şeylerin eksik
olduğunu hangimiz inkâr edebiliriz. Öyle değil mi?
Söylentilere göre yeni filmi de yolda olan
Lanthimos’un bu kez o dispotik dünyasını geçmişe götürmekteymiş. Bir dönem
filminde Lanthimos’un o muhteşem dispotik dünyasının nasıl bir bütün
oluşturacağını merak etmemek imkânsız sanırım. Yeni yapımının İngiltere
kraliçelerinden Queen Anne’nin hayatına odaklanan The Favorite isminde bir film
olacağını söyleyerek şöyle geriye doğru uzanalım.
1)Kynodontas-2009
Oscar’da yabancı dilde en iyi filme aday olan Kynodontas,
kuşkusuz yönetmenin filmografisinin en iyisidir. Her yönetmenin bir zirve
noktası vardır. Önce o zirveye tırmanır sonra da her ne kadar daha yükseğe
çıkmaya çalışsan da en fazla çevresinde dolanır ya da tekrar aşağı inersin.
İşte Lanthimos’un zirvesi Kynodontos’dur. Üç tane çocuğu ile yaşayan bir
ailenin evine konuk olduğumuz film, tıpkı evde yaşayan üç yetişkin çocuk gibi
bizi de pek dış dünya ile karşı karşıya getirmez. Evet, evdeki üç çocuk bugüne
kadar asla dışarı çıkmamıştır. Filmin isminden de anlaşılacağı gibi ancak köpek
dişleri düştüğünde dış dünyaya adım atacakları söylenmiştir onlara. Çok büyük
bir merakla o günün gelmesini bekleyen çocuklara tüm nesnelerin isimleri de
ters bir dille öğretilmiştir. Lanthimos’un yarattığı alternatif dünyalarda her
şeyi ters yüz ettiğini bildiğimiz için bu olay da hiç şaşırtıcı gelmez
elbette. Lanthimos’un tartışmasız en
sert filmi olan Kynodontas’ı izlerken sağlam bir sinir sistemine sahip olmanız
gerektiğini eklemek isterim.
2)The Lobster-2015
Yönetmenin Yunanistan dışında çektiği ve tüm
dünya tarafından tanındığı, ödüllere boğulduğu film olan The Lobster,
yaşayabilmek için iyi bir eş olabilmenin ya da asla eş olmamanın zorunlu olduğu
bir distopya çizer. İki bölümden oluşan filmin ilk yarısı ya 45 gün içerisinde
kendine uygun bir eş bulacağın ya da istediğin hayvana dönüştürüleceğin bir
otelde, ikinci yarısı ise eş olmanın yasak olduğu bir ormanda geçmektedir.
Filmde öncesinde devletin sonrasında ise ona karşı mücadele veren illegal
oluşumun faşizmine tanık oluruz. Film bir yandan bu kadar sert ve eleştirel
olsa da bir yandan da mizah yönünden oldukça zengindir. İnsanın tüylerini diken
diken eden bir sahne de seyircisini kahkahayla güldürmekten çekinmeyecek kadar
da egolarından sıyrılmış olduğunu gösterir Lanthimos. Lanthimos’un sistemi
karşısına alıp da ona arsız bir çocuk gibi türlü komiklikler yaptığı The
Lobster onun tüm işleyişini eleştirir böylece.
3)Alpeis-2011
Lanthimos, Kynodontas’dan sonra da absürtlükte sınır
tanımadan yoluna devam eder Alpeis ile. Bu kez de ölen kişilerin para ile
yerlerine geçerek yakınlarının hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam
ettirmelerini sağlayan insanların yaşamına uzatır kamerasını. Bir süre sonra
fazlasıyla sistematik bir şekilde ilerleyen işleyiş kendini yaptığı işe fazla
kaptıran birinin ayak diremesiyle bozulmaya başlar. Alpeis filminde bir süre sonra yardımcı
olanlar mı yoksa yardıma ihtiyacı olanlar mı daha zavallı, birbirine karışır.
Her şeyin ters yüz olduğu filmde popüler kültürün kişileri sıradanlaştırmasına
ve birey olarak toplumdaki yerlerimizin aslında ne kadar da vasıfsız olduğuna
da şahit oluruz.
4-Kinetta-2005
Aynı otelde üç
karakterin yollarının kesişmesinin hikâyesi olan Kinetta, neredeyse hiç diyalog
barındırmaz. Bu farklı farklı takıntıları olan üç karakteri tek başlarına ya da
bir aradayken takip ettiğimiz filmde fonda Yunan şarkıları neredeyse hiç
susmaz. Bir nevi diyalogların yerini müzik alır. Lanthimos’un son üç filminde
yaratacağı alternatif evreni tam olarak oluşturamadığı ama alıştırmalar yaptığı
bir film diyebiliriz Kinetta için. Yönetmenin tek başına çektiği ilk film olması
nedeniyle önem arz ettiği ama henüz yönetmen gözünün toy olduğu bir gerçek.
5- O kalyteros mou filos-2001
Lanthimos’un, Lakis Lazapoulos ile
birlikte çektiği ilk filmi, diğer filmleriyle neredeyse hiç akrabalık taşımayan
bir romantik komedidir. Ülkemizde yönetmenin bu filmi neredeyse hiç
bilinmemektedir. Gerçi bir ortaklık filmi olduğu için bilinmemesi ya da
Lanthimos ile özdeşleştirilmemesi haklı bir durum. Yine de ilk uzun metraj
deneyimi olduğundan dolayı filmi anmak gerektiğini düşünmekteyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder