17 Şubat 2016 Çarşamba

Yorgos Lanthimos Sineması

1973 Yunanistan doğumlu Yorgos Lanthimos, reklam, video sonrasında ise oyun yöneterek yolunu adımlamaya başlar. Son filmi The Lobster’a kadar ülkesinde yoluna devam eden Lanthimos, kuşkusuz en saf filmlerine burada imza atmıştır. Lanthimos, vatandaşı Theo Angelepoulos gibi sistemin çarkına takılmamak için çok fazla mücadele vermeyerek henüz beşinci filmini İngiltere’de çeker. Her ne kadar malzeme değişse de hala yapan eller aynı olduğu için kurabiyesi çok lezzetlidir. Ama tadında, bir şeylerin eksik olduğunu hangimiz inkâr edebiliriz. Öyle değil mi?

Söylentilere göre yeni filmi de yolda olan Lanthimos’un bu kez o dispotik dünyasını geçmişe götürmekteymiş. Bir dönem filminde Lanthimos’un o muhteşem dispotik dünyasının nasıl bir bütün oluşturacağını merak etmemek imkânsız sanırım. Yeni yapımının İngiltere kraliçelerinden Queen Anne’nin hayatına odaklanan The Favorite isminde bir film olacağını söyleyerek şöyle geriye doğru uzanalım.


1)Kynodontas-2009


Oscar’da yabancı dilde en iyi filme aday olan Kynodontas, kuşkusuz yönetmenin filmografisinin en iyisidir. Her yönetmenin bir zirve noktası vardır. Önce o zirveye tırmanır sonra da her ne kadar daha yükseğe çıkmaya çalışsan da en fazla çevresinde dolanır ya da tekrar aşağı inersin. İşte Lanthimos’un zirvesi Kynodontos’dur. Üç tane çocuğu ile yaşayan bir ailenin evine konuk olduğumuz film, tıpkı evde yaşayan üç yetişkin çocuk gibi bizi de pek dış dünya ile karşı karşıya getirmez. Evet, evdeki üç çocuk bugüne kadar asla dışarı çıkmamıştır. Filmin isminden de anlaşılacağı gibi ancak köpek dişleri düştüğünde dış dünyaya adım atacakları söylenmiştir onlara. Çok büyük bir merakla o günün gelmesini bekleyen çocuklara tüm nesnelerin isimleri de ters bir dille öğretilmiştir. Lanthimos’un yarattığı alternatif dünyalarda her şeyi ters yüz ettiğini bildiğimiz için bu olay da hiç şaşırtıcı gelmez elbette.  Lanthimos’un tartışmasız en sert filmi olan Kynodontas’ı izlerken sağlam bir sinir sistemine sahip olmanız gerektiğini eklemek isterim.


2)The Lobster-2015


Yönetmenin Yunanistan dışında çektiği ve tüm dünya tarafından tanındığı, ödüllere boğulduğu film olan The Lobster, yaşayabilmek için iyi bir eş olabilmenin ya da asla eş olmamanın zorunlu olduğu bir distopya çizer. İki bölümden oluşan filmin ilk yarısı ya 45 gün içerisinde kendine uygun bir eş bulacağın ya da istediğin hayvana dönüştürüleceğin bir otelde, ikinci yarısı ise eş olmanın yasak olduğu bir ormanda geçmektedir. Filmde öncesinde devletin sonrasında ise ona karşı mücadele veren illegal oluşumun faşizmine tanık oluruz. Film bir yandan bu kadar sert ve eleştirel olsa da bir yandan da mizah yönünden oldukça zengindir. İnsanın tüylerini diken diken eden bir sahne de seyircisini kahkahayla güldürmekten çekinmeyecek kadar da egolarından sıyrılmış olduğunu gösterir Lanthimos. Lanthimos’un sistemi karşısına alıp da ona arsız bir çocuk gibi türlü komiklikler yaptığı The Lobster onun tüm işleyişini eleştirir böylece.

 


3)Alpeis-2011


Lanthimos, Kynodontas’dan sonra da absürtlükte sınır tanımadan yoluna devam eder Alpeis ile. Bu kez de ölen kişilerin para ile yerlerine geçerek yakınlarının hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ettirmelerini sağlayan insanların yaşamına uzatır kamerasını. Bir süre sonra fazlasıyla sistematik bir şekilde ilerleyen işleyiş kendini yaptığı işe fazla kaptıran birinin ayak diremesiyle bozulmaya başlar.  Alpeis filminde bir süre sonra yardımcı olanlar mı yoksa yardıma ihtiyacı olanlar mı daha zavallı, birbirine karışır. Her şeyin ters yüz olduğu filmde popüler kültürün kişileri sıradanlaştırmasına ve birey olarak toplumdaki yerlerimizin aslında ne kadar da vasıfsız olduğuna da şahit oluruz.


4-Kinetta-2005


Aynı otelde  üç karakterin yollarının kesişmesinin hikâyesi olan Kinetta, neredeyse hiç diyalog barındırmaz. Bu farklı farklı takıntıları olan üç karakteri tek başlarına ya da bir aradayken takip ettiğimiz filmde fonda Yunan şarkıları neredeyse hiç susmaz. Bir nevi diyalogların yerini müzik alır. Lanthimos’un son üç filminde yaratacağı alternatif evreni tam olarak oluşturamadığı ama alıştırmalar yaptığı bir film diyebiliriz Kinetta için. Yönetmenin tek başına çektiği ilk film olması nedeniyle önem arz ettiği ama henüz yönetmen gözünün toy olduğu bir gerçek.


5- O kalyteros mou filos-2001


Lanthimos’un, Lakis Lazapoulos ile birlikte çektiği ilk filmi, diğer filmleriyle neredeyse hiç akrabalık taşımayan bir romantik komedidir. Ülkemizde yönetmenin bu filmi neredeyse hiç bilinmemektedir. Gerçi bir ortaklık filmi olduğu için bilinmemesi ya da Lanthimos ile özdeşleştirilmemesi haklı bir durum. Yine de ilk uzun metraj deneyimi olduğundan dolayı filmi anmak gerektiğini düşünmekteyim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder