10 Temmuz 2020 Cuma

BOOK CLUB



Hollywood dışında çekilen birçok filmle birlikte zamanla orta yaş kadın temsilleri büyük bir evrim geçirmiştir. Sebastián Lelio’nun Gloria, Kleber Mendonça Filho’nun Aquarius, Atsuko Hirayanagi’nin Oh Lucy!, Ivan I. Tverdovskiy’nin Zoologiya ve Paul Verhoeven’in Elle isimli filmi bunlardan en önemlileridir. Orta yaşın üstündeki kadın karakterlerin aşk ve seks hayatlarını perdeye taşıyan, statükoların gölgesinden uzak bir hayat yaşamalarına odaklanan bu filmler, Hollywood’u da yavaş yavaş etkisi altına almaya başlıyor gibi. Zira Nancy Meyers’in Aşkta Her Şey Mümkün ve İlişki Durumu Karmaşık filmleri de Hollywood sinemasında görmeye alıştığımız orta yaş kadın temsillerini büyük oranda ters yüz etmekteydi. Bill Holderman’in yönetmen koltuğunda oturduğu Kitap Kulübü de tam bu örnekte bir iş. Her ne kadar üst orta sınıf beyaz kadınlar çıksa da karşımıza, ilerlemiş yaşlarına rağmen toplumun dayattığı kalıba girmemeleriyle önemlidirler.


Evliliği rutine binmiş olan Carol (Mary Steenburgen), aşka kapılarını kapamış çapkın Vivian (Jane Fonda), kocasını yakın zamanda kaybetmiş olan Diane (Diane Keaton) ve yıllar önce kocasından boşanmış yargıç Sharon (Candice Bergen)… Bu birbirinden oldukça farklı olan kadınlarımız gençliklerinden bu yana kitap kulübü adı altında her ay seçilen bir kitabı okuyarak üzerine konuşurlar. Sıradaki kitap Vivian’ın tavsiyesiyle E. L. James’in erotik romanı Grinin Elli Tonu’dur. Vivian hariç seksten de aşktan da el etek çekmiş karakterlerin kitap ile olan münasebetleri oldukça sarsıcı olur tahmin edileceği üzere. Romandaki Christian ile Anastasia arasında yaşanan sıra dışı ilişki her birinin ayrı noktalardan aklını başından alır. Toplumun onlara dayattığı saygın bir yargıç, tontiş bir anneanne, tatminkâr bir eş olma misyonlarını yerine getirirken bilinçaltına ittikleri arzuları tekrar kendini gösterir. Öyle ki bu kez kitabı sadece yorumlamakla kalmaz bire bir uygulamaya geçerler.


Fakat filmin yaptığı en güzel hamle, romanın yapısını tersine işlemesi nedeniyle gelir. Romanda seks hayatının dizginlerini elinde tutan erkek karakterin çekiminde hareket eden Anastasia’nın tersine Carol, Vivian, Diane ve Sharon da oldukça özgür ve deneyimlidirler. Ne de olsa gençlik yılları çiçek çocuklar döneminde geçmiş kadınlardır karşımızdakiler. Her ne kadar bazı arzuların üstü örtülmüş olsa da onlar seksi özgürce yaşamış bir nesilden gelmektedirler. Zaten filmde Sharon karakterinin gençlik yıllarından verdiği örnek her şeyi açıklar: “Bizim zamanımızda dansa gider, hamile kalırdık.” Aslında toplum cinselliğin yaşanması konusunda daha muhafazakâr bir dönem yaşamaktadır artık. Karakterlerimiz de bu döneme ayak uydurmuşlardır. Zaten kendilerinden sonraki nesil, oldukça renksiz ve sıkıcıdır. Bunu Diane’nin evli ve çocuklu olan iki kızından çok net anlayabiliyoruz. Fazlasıyla muhafazakâr bir hayat yaşayan bu kadınlar (Amerikan toplumunun temsili olarak düşünebiliriz), annelerini de tam da toplumun beklediği klasik büyükanne kalıbının içine sokmaya çalışırlar. Fakat Eros’un oku çoktan yaydan çıkmıştır.

Bu yazı ilk olarak 2018 yılı Temmuz sayısında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder