Hollywood dışında çekilen birçok filmle birlikte zamanla orta
yaş kadın temsilleri büyük bir evrim geçirmiştir. Sebastián Lelio’nun Gloria, Kleber
Mendonça Filho’nun Aquarius, Atsuko Hirayanagi’nin Oh Lucy!, Ivan I.
Tverdovskiy’nin Zoologiya ve Paul Verhoeven’in Elle isimli filmi bunlardan en
önemlileridir. Orta yaşın üstündeki kadın karakterlerin aşk ve seks hayatlarını
perdeye taşıyan, statükoların gölgesinden uzak bir hayat yaşamalarına odaklanan
bu filmler, Hollywood’u da yavaş yavaş etkisi altına almaya başlıyor gibi. Zira
Nancy Meyers’in Aşkta Her Şey Mümkün ve İlişki Durumu Karmaşık filmleri de Hollywood
sinemasında görmeye alıştığımız orta yaş kadın temsillerini büyük oranda ters
yüz etmekteydi. Bill Holderman’in yönetmen koltuğunda oturduğu Kitap Kulübü de
tam bu örnekte bir iş. Her ne kadar üst orta sınıf beyaz kadınlar çıksa da
karşımıza, ilerlemiş yaşlarına rağmen toplumun dayattığı kalıba girmemeleriyle önemlidirler.
Evliliği rutine binmiş olan Carol (Mary Steenburgen), aşka
kapılarını kapamış çapkın Vivian (Jane Fonda), kocasını yakın zamanda kaybetmiş
olan Diane (Diane Keaton) ve yıllar önce kocasından boşanmış yargıç Sharon (Candice
Bergen)… Bu birbirinden oldukça farklı olan kadınlarımız gençliklerinden bu
yana kitap kulübü adı altında her ay seçilen bir kitabı okuyarak üzerine
konuşurlar. Sıradaki kitap Vivian’ın tavsiyesiyle E. L. James’in erotik romanı
Grinin Elli Tonu’dur. Vivian hariç seksten de aşktan da el etek çekmiş
karakterlerin kitap ile olan münasebetleri oldukça sarsıcı olur tahmin
edileceği üzere. Romandaki Christian ile Anastasia arasında yaşanan sıra dışı
ilişki her birinin ayrı noktalardan aklını başından alır. Toplumun onlara
dayattığı saygın bir yargıç, tontiş bir anneanne, tatminkâr bir eş olma
misyonlarını yerine getirirken bilinçaltına ittikleri arzuları tekrar kendini
gösterir. Öyle ki bu kez kitabı sadece yorumlamakla kalmaz bire bir uygulamaya
geçerler.
Fakat filmin yaptığı en güzel hamle, romanın yapısını
tersine işlemesi nedeniyle gelir. Romanda seks hayatının dizginlerini elinde
tutan erkek karakterin çekiminde hareket eden Anastasia’nın tersine Carol,
Vivian, Diane ve Sharon da oldukça özgür ve deneyimlidirler. Ne de olsa gençlik
yılları çiçek çocuklar döneminde geçmiş kadınlardır karşımızdakiler. Her ne
kadar bazı arzuların üstü örtülmüş olsa da onlar seksi özgürce yaşamış bir
nesilden gelmektedirler. Zaten filmde Sharon karakterinin gençlik yıllarından
verdiği örnek her şeyi açıklar: “Bizim
zamanımızda dansa gider, hamile kalırdık.” Aslında toplum cinselliğin
yaşanması konusunda daha muhafazakâr bir dönem yaşamaktadır artık. Karakterlerimiz
de bu döneme ayak uydurmuşlardır. Zaten kendilerinden sonraki nesil, oldukça
renksiz ve sıkıcıdır. Bunu Diane’nin evli ve çocuklu olan iki kızından çok net
anlayabiliyoruz. Fazlasıyla muhafazakâr bir hayat yaşayan bu kadınlar (Amerikan
toplumunun temsili olarak düşünebiliriz), annelerini de tam da toplumun
beklediği klasik büyükanne kalıbının içine sokmaya çalışırlar. Fakat Eros’un oku
çoktan yaydan çıkmıştır.
Bu yazı ilk olarak 2018 yılı Temmuz sayısında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder