9 Temmuz 2020 Perşembe

CEBİMDEKİ YABANCI



Teknoloji alanında yaşanan gelişmelerin karşısında sinema da bu gidişatı perdeye yansıtmaya başladı haliyle. Perdedeki yolculuğuna figüran olarak başlayan telefonlar, şimdilerde filmlerin etkin karakterlerinden biri olacak kadar yol kat etti.  Nerve ve 13 Sins gibi korku-gerilim filmlerinde etkin olan cep telefonları bile oldukça sinir bozucuyken Cebimdeki Yabancı, akıllı telefonu başkarakterlerinden biri yaparak sınırları zorluyor. Zaten filmin orijinal olan yanı da bu oluyor. Zira bugüne kadar tek mekânda geçen ve bitmek bilmez diyaloglar eşliğinde karakterlerin bir bir çözülmesi sinemanın çokça tanık olduğu bir durum. 12 Angry Men ile başlayan bu süreç The Exterminating Angel, Clue, Carnage, Sieranevada ve The Party gibi filmlerle devam etmekte. Tek mekânda geçen ve açıldıkça çeşitlenen hikâyeler, adeta bir matruşka gibi çoğalıp filmin içine sığmaz olur.


Bir de filmin neredeyse tamamının bir yemek ziyafeti eşliğinde vuku bulması var tabii. Peki, neden yemek masası? Bu soru Cebimdeki Yabancı’dan önce çekilmiş birçok film için de geçerli aynı zamanda. Zira tüm filmin meselesi olmasa da ana hikâyeyi besleyen en önemli mevzuların su yüzüne çıktığı yemek sahneleri daha çok kuşkuyu, gerilimi, seksi ve şiddeti akla getirir. August: Osage County, Yeraltı, The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover, American Beauty, Only God Forgives gibi filmler, en çok yemek masasındaki sahneleriyle akıllara yer etmiş filmlerden sadece birkaçı.


Cebimdeki Yabancı ise aslında bu filmlerdeki sahnelerin tüm filme sirayet etmiş hali bir nevi. Her ne kadar filmin en önemli aracı adından da anlaşılacağı üzere cebimizdeki yabancı yani akıllı telefonlarımız olsa da yemek yeme de bir o kadar önem arz ediyor. Yemek yemenin şehvet duygusuyla bir alakası olduğu ne de olsa su götürmez bir gerçek. İşte sırf bu nedenlerden dolayı akıllı telefonların, iştah kabartacak yemeklerin arz-ı endam ettiği masaya konulması önemli bir detay. Kameranın tam da bu anda sahneye tanrısal bir bakış açısıyla bakması da çok anlamlı. Zira karakterlerin telefonlar nedeniyle içine düştükleri çaresizliğin altı çizilir böylece. Tabii bu akıl almaz oyunun oynanmasında yemeklerin baş döndürücü etkisinin yanında tutulmakta olan Ay’ın karakterlerimiz üzerindeki etkisini de yadsımamak gerek.


Telefonlara gelen bildirimlerin yüksek sesle okunması ya da gelen aramalara hoparlör açılarak cevap verilmesiyle öğrenilen gerçeklerin şiddetine paralel olarak kamera da hareketleniyor her geçen dakika. Gecenin ilerleyen saatlerinde Pandora’nun Kutusu’ndaki gerçekler etrafa bir bir saçıldıkça kamera, masanın etrafında daha hızlı dönmeye başlıyor. Öğrenilenlerin ağırlığına eşlik eden durmak bilmez diyalogların ve yorulmak bilmez kameranın katkısı filmin adeta can damarı niteliğinde. Ayrıca sadece masanın olduğu odayı değil de balkondan mutfağa, banyodan yatak odasına kadar evin her bir köşesi oldukça etkili kullanılarak da temponun düşmesine asla izin verilmediği de dikkatlerden kaçacak gibi değil.

Perfetti Sconosciuti’den senarist Murat Dişli’nin ufak dokunuşları ve birkaç hınzır hamlesi dışında nerdeyse birebir uyarlanan Serra Yılmaz imzalı Cebimdeki Yabancı, Çağlar Çorumlu’nun herkese çalım attığı performansı ile akıllara kazınıyor.

Bu yazı ilk olarak 2018 yılı Mart sayısında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder