Teknoloji alanında yaşanan gelişmelerin karşısında sinema da
bu gidişatı perdeye yansıtmaya başladı haliyle. Perdedeki yolculuğuna figüran
olarak başlayan telefonlar, şimdilerde filmlerin etkin karakterlerinden biri
olacak kadar yol kat etti. Nerve ve 13
Sins gibi korku-gerilim filmlerinde etkin olan cep telefonları bile oldukça
sinir bozucuyken Cebimdeki Yabancı, akıllı telefonu başkarakterlerinden biri
yaparak sınırları zorluyor. Zaten filmin orijinal olan yanı da bu oluyor. Zira
bugüne kadar tek mekânda geçen ve bitmek bilmez diyaloglar eşliğinde
karakterlerin bir bir çözülmesi sinemanın çokça tanık olduğu bir durum. 12
Angry Men ile başlayan bu süreç The Exterminating Angel, Clue, Carnage,
Sieranevada ve The Party gibi filmlerle devam etmekte. Tek mekânda geçen ve açıldıkça
çeşitlenen hikâyeler, adeta bir matruşka gibi çoğalıp filmin içine sığmaz olur.
Bir de filmin neredeyse tamamının bir yemek ziyafeti
eşliğinde vuku bulması var tabii. Peki, neden yemek masası? Bu soru Cebimdeki
Yabancı’dan önce çekilmiş birçok film için de geçerli aynı zamanda. Zira tüm
filmin meselesi olmasa da ana hikâyeyi besleyen en önemli mevzuların su yüzüne
çıktığı yemek sahneleri daha çok kuşkuyu, gerilimi, seksi ve şiddeti akla
getirir. August: Osage County, Yeraltı, The Cook, the Thief, His Wife & Her
Lover, American Beauty, Only God Forgives gibi filmler, en çok yemek
masasındaki sahneleriyle akıllara yer etmiş filmlerden sadece birkaçı.
Cebimdeki Yabancı ise aslında bu filmlerdeki sahnelerin tüm
filme sirayet etmiş hali bir nevi. Her ne kadar filmin en önemli aracı adından
da anlaşılacağı üzere cebimizdeki yabancı yani akıllı telefonlarımız olsa da
yemek yeme de bir o kadar önem arz ediyor. Yemek yemenin şehvet duygusuyla bir
alakası olduğu ne de olsa su götürmez bir gerçek. İşte sırf bu nedenlerden
dolayı akıllı telefonların, iştah kabartacak yemeklerin arz-ı endam ettiği
masaya konulması önemli bir detay. Kameranın tam da bu anda sahneye tanrısal
bir bakış açısıyla bakması da çok anlamlı. Zira karakterlerin telefonlar
nedeniyle içine düştükleri çaresizliğin altı çizilir böylece. Tabii bu akıl
almaz oyunun oynanmasında yemeklerin baş döndürücü etkisinin yanında tutulmakta
olan Ay’ın karakterlerimiz üzerindeki etkisini de yadsımamak gerek.
Telefonlara gelen bildirimlerin yüksek sesle okunması ya da
gelen aramalara hoparlör açılarak cevap verilmesiyle öğrenilen gerçeklerin
şiddetine paralel olarak kamera da hareketleniyor her geçen dakika. Gecenin
ilerleyen saatlerinde Pandora’nun Kutusu’ndaki gerçekler etrafa bir bir
saçıldıkça kamera, masanın etrafında daha hızlı dönmeye başlıyor. Öğrenilenlerin
ağırlığına eşlik eden durmak bilmez diyalogların ve yorulmak bilmez kameranın
katkısı filmin adeta can damarı niteliğinde. Ayrıca sadece masanın olduğu odayı
değil de balkondan mutfağa, banyodan yatak odasına kadar evin her bir köşesi oldukça
etkili kullanılarak da temponun düşmesine asla izin verilmediği de dikkatlerden
kaçacak gibi değil.
Perfetti Sconosciuti’den senarist Murat Dişli’nin ufak
dokunuşları ve birkaç hınzır hamlesi dışında nerdeyse birebir uyarlanan Serra
Yılmaz imzalı Cebimdeki Yabancı, Çağlar Çorumlu’nun herkese çalım attığı
performansı ile akıllara kazınıyor.
Bu yazı ilk olarak 2018 yılı Mart sayısında "Arka Pencere Mecmua"da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder