8 Temmuz 2020 Çarşamba

DONBASS



“Donbass”, bir set karavanında oyunculara makyaj yapıldığını izlediğimiz anlarla başlıyor. Daha sonra içeri giren set asistanı mı yoksa bir asker mi olduğunu kestiremediğimiz kişi tarafından dışarı çıkarılan oyuncular, tam da o anda bombalanan alanda rollerini icra ediyorlar. Bombalanmanın gerçek fakat geriye kalan her şeyin mizansen olduğunu anlıyoruz nihayetinde. Bu prolog sahnesi ile savaşa dair bize sunulan her şeyin bir nevi iyi oynanmış ve planlanmış bir kurgu olduğunu söyleyerek başlıyor yönetmen Sergei Loznitsa filmine. Film boyunca da sürekli var olan bir senaryodan, rol yapmaktan, sirk gösterisi yapmaktan, oyunculuktan dem vuruluyor. Loznitsa, kamerasını konumlandırdığı Donbass bölgesindeki halkın da dış dünyanın da bir kurmacaya mahkûm bırakıldığını, bir yalanı yaşadıklarını iddia ediyor. Yalnız işin enteresan kısmı şu ki: Loznitsa’nın bizzat kendisi eleştirdiği şeyin aynısını yapıyor. Novorossiya Federal Devleti’nde yaşanılanları Ukrayna hükümetinin resmi dilinin rehberliğinde anlatıyor. Bir nevi kendi kaderini tayin etmek isteyen bir halkın bölgedeki direnişini suçüstü yapmaya çalışırken asıl kendini ele vermiş oluyor.


Kurmaca olan “Donbass”ın birçok anında hem Oleg Mutu’nun aktüel kamerası hem de Loznitsa’nın belgesel film konusundaki derin tecrübesi yer yer gerçek görüntüler izliyormuşuz hissiyatı uyandırıyor. Birçok epizod ile birbirine bağlı olan filmde özellikle Donbass bölgesindeki bir yerleşim yerinde sığınaklarda yaşayan halkın görüntülerini izlediğimiz epizod tam anlamıyla belgesel görüntü gibi sunuluyor. Böylece Loznitsa, yarattığı bu dünyayı izleyiciye adeta gerçekmiş gibi sunarak seyirciyi manipüle ediyor. Ki Loznitsa’nın, “Donbass”ın  prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde ödüllendirilmesinin başka bir açıklaması olamaz sanırım.


“Donbass”ın  Mutu’nun hayran olunası görüntü yönetiminin de katkısıyla muhteşem bir sinematografiye sahip olması takdir edilesi bir iş elbette. Peki, bir filmin başarısını sadece bu belirler mi? Loznitsa’nın hâlâ devam etmekte olan bir iç savaşa dair tarafsız bir tavır sergilemesi mi doğrudur yoksa safını belli edip diğer tarafı yargılayarak savaşı körüklemesi mi? Takdir sizin.

Bu yazı ilk olarak 2019 yılı Ocak sayısında "Sinema Se7en"da yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder