“Eşitlik bir fikir
değildir; bir pratiktir. Diğer insanlara ya da diğer hayvanlara nesne muamelesi
yapmadığımızda onu pratiğe dökmüş oluruz.”
Carol J. Adams, “Etin
Cinsel Politikası”
Güvercinler mezatlarda satışa sunulurken aracı tarafından
“manken gibi” tarzı yakıştırmalarla tanıtılıyor filmde de gördüğümüz üzere.
Zira erkek egemen toplumda kadının yeri ne ise hayvanın yeri de odur. Erkek
kadın üzerinde kurduğu hegemonyayı, onu cinsel bir meta olarak görmesini,
kendini ondan üstün görme halini hayvanlara da aynen yansıtır. İstisnaların kaideyi
bozmayacağını belirtmekle birlikte yüzyıllardan bu yana avlananlardan tut da
mezbaha çalışanlarından kasaplara, sirk eğitmenlerinden güvercin besleyenlerine(!)
kadar hepsinin erkek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik çoğu zaman da
bunların bazıları hayvanseverlik ile açıklanır. Tıpkı kadını dövüp, satıp,
öldüren erkeğin bunu sevdiği için yaptığını açıklaması gibi. “Güvercin
Hırsızları” da “bechdel” testinden sınıfta kalan ve türcü bir bakış açısıyla meselesini
anlatan bir film olarak tüm bunları destekleyen bir yerde durmaktadır.
Dedesi ile birlikte yaşayan Mahmut, güvercinleri
yakalayarak, onların kanatlarını bağlayıp esaret altına alarak, küçücük
yerlerde hapsederek, çalarak, satarak en hafif tabirle zulmederek hayatına
devam eden bir karakterdir. Tesadüf eseri tanıştığı sekiz yaşındaki İsmail’in
hayalini gerçekleştirmek için güvercinleri daha çok çalmaya ve satmaya başlar.
Peki, bir türün özgürlüğünü gasp edip acı çektiren birinin başka birine iyilik
yapması mümkün müdür? Mahmut’un yaptığı tek yanlışı hırsızlığa indirgemek asıl
zulmü perdelemekten başka bir şey olmasa gerek. Ayrıca hayvanların bir nesne
olarak görüldüğünün de açık ispatıdır bu.
“Güvercin Hırsızları”
vesilesiyle tüm bu minvaldeki filmler adına tekrar sormak gerekiyor:” Bir
cinsiyetin ya da türün diğeri üzerindeki tahakkümüne filmlerle daha ne kadar
alkış tutulacak? Son olarak Ankara Film Festivali’nde En İyi Film ödülü olmak
üzere hatırı sayılır sayıda ödülün sahibi olan “Güvercin Hırsızları”ının teknik
anlamdaki başarıları bu soruyu sormamıza engel değil sanırım.
Bu yazı ilk olarak 2019 yılı Haziran sayısında "Sinema Se7en"da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder