31 Temmuz 2018 Salı

Michael Haneke Sineması



Avusturyalı Michael Haneke, sinema tarihinin en rahatsız edici ve sert filmlerine imza atan yönetmenlerinden biridir. Kendi deyimiyle’’Kimsenin kolayca ve içi rahat bir şekilde seyredemeyeceği’’ filmler yapan yönetmen modern toplumun insanlarına takıntılıdır.  Filmlerinden özellikle üst orta sınıf Avrupalı kent soylusu ailelerle uğraşan Haneke, sadece bu sınıfı eleştirmekle kalmaz birçok defa da filmleriyle tabiri caizse hadlerini bildirir. Mesafeli kamerası, soğuk atmosferi, yabancılaştığınız karakterleri, müziksiz durgun sahneleri ve acımasız alt metni, oldukça güçlü senaryoları ile Haneke filmlerinin her biri unutulmaz yapımlardır. Eğer ki yönetmenin filmlerini izleyebilecek kadar yürekliyseniz, Haneke filmografisi değme akademilere taş çıkartacak denli başarılı bir sinema eğitimi vaat eder size.

1)Amour-2012

Haneke son filmi Amour ile sanırım ilk kez seyircisine kısmen de olsa özdeşlik kuracağı karakterler yaratır. Hayatlarının son demlerindeki Anne ve Georges ile bizleri tanıştırır. Tanıştırması ile birlikte de bizi Anne ile Georges’in çaresizliğe düştükleri dipsiz kuyu misali dünyalarının tam da ortasına bırakır. Aşk ve huzur kokan eve hastalığın çökmesiyle kasvet hakim olur. Bu evde neredeyse iki saat boyunca çiftimizin yaşadığı yürek burkan, iç sıkıntısı yaratan hayatlarına tanıklık ederiz. En zoru ise Georges ile Anne’nin verdiği son karardır elbet. Haneke seyirciye istesen de istemesen de bu sona tanıklık edeceksin der.  Haneke’yi tanıyan seyirci de bunu göze almıştır sonuçta.



2)Funny Games-1997

Haneke’nin burjuvaziyi eleştirmekten bir adım öteye gittiği burjuvaziden bildiğin intikam aldığı film olur Funny Games. Burjuvazi ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan, onların tüm çirkinliklerini yüzlerine vurarak çaresiz kılar onları. Üstelik onlara oynadığı oyun çok şiddetlidir ki burjuvazinin, böylesi saldırıların kendilerinin başlarına gelebileceğini düşünerek aldıkları önlemlerin hepsi boşa çıkar. Çünkü Haneke her şeyi fazlasıyla basit algılayan birçok karmaşık durumun içinden çıkamayan ve çıkamadıkça da komik duruma düşen üst orta sınıfın karşısına kafası zehir gibi çalışan adaletsizlik karşısında hıncı büyümüş bu nedenle acımasızlaşmış iki kişi çıkarır. Yer yer izlemekte zorlanılan bu film hem söyledikleri hem de bunları aktarma şekli ile takdire şayan bir film olmuştur.



3)Der siebente Kontinent -1989

Michael Haneke’nin ‘’Buzlaşma’’ ya da ‘’Kent’’ üçlemesinin ilk filmi olan Yedinci Kıta filmi, yönetmenin sonraki filmlerinde de temel alacağı gibi küçük burjuvaların hayatına odaklanır. Üst orta sınıf çocuklu bir ailenin sistemin dişlileri tarafından sıkıştırılmış hayatlarını yaşarken izlemeye başladığımız film, ailenin çaresizliğini anlayıp bu duruma kendilerince doğru olduğuna inandıkları yöntemle son vermelerini anlatır. Tam da sistemin onlara dikte ettirdiği gibi nesnelere bağımlı, yemek yemek ve tv izlemekle harcanan zamanları yaşayan, kapitalist sistemin iyi bir neferi nasıl olunacağını öğrenen ve uygulayan, paylaşım ve bağlılık kavramlarından tamamen uzaklaşmış bir kent soylusu aile vardır karşımızda. Hiçbir şekilde katharsis oluşturamayacağımız mekanik insanlar olan üç karakter tıpkı yaşadıkları hayatta olduğu gibi pek konuşmadan ve duygulanmadan radikal bir karar alır ve yine mekanik bir şekilde bu kararı uygularlar. Oldukça duygusuz bir film olan Yedinci Kıta, Haneke’nin derdini belki de en sert ve en net anlatan filmlerinden biridir.



4)Das weiße Band - Eine deutsche Kindergeschichte-2009

Beyaz Bant filmi ismi gibi masumiyeti değil aksine kötülüğü odağına alan bir filmdir. Yönetmenin en kasvetli, en soğuk, en kötücül filmlerinden biridir. Birinci Dünya Savaşı öncesi Almanya’nın durumunu irdeleyen film, terörizmin nasıl doğduğunun, katliamcı bir ırk haline gelecek insanların temelinin neye dayandığını gözler önüne serer Haneke bu filmde.  Konvansiyonel sinemada olduğu gibi asla kimin neden köyde gerçekleşen kötülükleri yaptığını anlayamayacağımız bir film Beyaz Bant. Zira yönetmenin derdi bu değildir; Haneke, kötülüğün doğuşuna odaklanır, nedenine değil. Haneke, kamerası ve yarattığı atmosfer ile de filmin soğuk duruşunu ve sert tavrını korur. Asla katharsisi yaşayamayacağımız bu film, Haneke’nin seyircide en çok yabancılaştırma yarattığı filmi olur kuşkusuz.



5)Benny’s Video-1992

Yine Avrupalı üst orta sınıf bir aile var karşımızda ve onların ergenlik dönemindeki erkek çocukları. ‘’Duygusal Buzlanma’’ üçlemesinin ikinci filmi Benny’s Video, bu kez yine bir aile yaşantısını yerden yere vurur. Kamera çekimi yapmaya meraklı ve odasının her köşesinden kayıt alan bir siteme sahip Benny, gerçek ile video kayıtları arasındaki ayrımı yapamayacak kadar gerçeklik algısını yitirir. Kayıt ile gerçek hayat arasında kendini kaybeden Benny, insanlıktan çıkar. Filmin en iç acıtan yanı ise Benny’nin yaptıklarından daha çok ailesinin takındığı tutum olur.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder