Hollanda asıllı Paul Verhoeven, her ne kadar Hollywood’da
kariyerini sürdürse de her zaman birçok yanıyla bozguncu çocuk rolünü üstlenmiş
bir isimdir. Hollywood sinemasının birçok genel geçer kuralını, klişesini uygulamamakta
direnmiştir yıllarca. Belki de bir Amerikalı olmadığı için özellikle Amerika’nın
kültürünü seyirciye alt metinlerle empoze ettirmeye çalışan yaklaşımlara boyun
eğmemiştir hiçbir koşulda. Hal böyle olunca filmlerinde kullandığı şiddeti ve
cinselliği bahane ederek ona yüklenen ve suçlayan bir kesim ile hep karşılaşmak
zorunda kalmıştır. Lakin o inatla aslında Amerika’nın saçma sapan kanunlarının
şiddeti körüklediğini, kendisinin tam da bu durumu eleştiren filmler yaptığını
dile getirmiş ve hala da dile getirmektedir.
Özellikle bilim-kurgu türünde kitlelerin çok büyük beğeniyle
karşılayıp, sarıp sarmaladığı filmlere, karakterlere hayat veren Verhoeven,
güçlü, biraz da tehlikeli kadınlar yaratarak, birçok kadın yönetmenden daha
feminist bir duruş sergilemekten de geri durmamaya devam etmektedir. Şiddeti
tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren, asla bu konuda tıpkı cinsellik mevzusunda
olduğu gibi elini korkak alıştırmayan, bu çılgın yönetmenin absürtlüklerle
filmlerini renklendirme konusunda da kimse eline su dökemez. Ne dersiniz bu
kural tanımaz, başına buyruk, oyun bozucu admaı filmleriyle daha yakından
tanımak istemez misiniz? İşte tam da onun adıyla hafızalara kazınan ve
kazınacak beş film ile Verhoeven:
1)Elle (O Kadın) – 2016
Paul Verhoeven, 78 yaşında olmasına rağmen onunla ilgili
bilinen tüm yakıştırmaları bir kez daha üstelik fazlasıyla haklı çıkaracak olan
Elle’i yaratmıştır. İlerleyen yaşı ile birlikte yumuşayan, çizgisinin dışına
çıkan yönetmenlerin aksine Verhoeven, tabiri caizse dişlerini daha da bilemiş
bir şekilde karşımızda arzı endam etmekte Elle ile. Geçmişimde tarifi mümkünsüz
bir travma yaşamış, çevresinde eski kocası, oğlu, annesi de dahil olmak üzere
çok da ona destek olacak birileri olmayan, yalnız yaşayan Michèle Leblanc tüm
bunların aksine oldukça güçlü hatta haşin, yırtıcı bir kadındır. Zira yaşadığı
tecavüzü bile soğukkanlılıkla karşılar. Peki, kabullenir mi? İşte bu sorunun
yanıtı filmin kendisinde saklı.
Isabella Huppert’in tek kelimeyle dudak uçuklatan
performansı ile ayyuka çıkan film, Verhoeven’in şiddet ve seks ağırlıklı sert
tarzı ile tamamlanıyor. Verhoeven’in güçlü kadınları içerisinde belki de en üst
sıraya tırmanacak Michèle başta olmak üzere tüm karakterlerin de fazlasıyla
derinlikli olduğu filmin Fransız oyuncularla ve Fransızca olması da ayrıca çok
doğru bir seçim olmuş.
2)Zwartboek (Kara Kitap) – 2006
Verhoven, İkinci
Dünya Savaşı’na o lanetli yıllara kamerasını çevirdiği filmi, doğduğu
topraklarda çekmeyi tercih eder. Zwartboek, savaş yıllarında geçmesine rağmen
ne cephede ne de toplama kamplarında geçer. Nazilere tamamen bir teslimiyet
sergileyen Hollanda’da geçen film, kaçarak hayatını kurtarmaya çalışan Yahudiler
ve Hollandalı direnişçiler ile onların karşısına konumlandırdığı işgalci Nazi askerleri
çemberinde ilerler . Bu iki karşı kutbun ortasına ise başkarakter
Rachel/Ellis’i (Carice Van Houten) yerleştirir.
Tüm sevdikleri Nazi askerleri tarafından gözlerinin önünde
öldürülen Rachel’in hem yaşama savaşı hem de direnişçilerle birlikte giriştiği
tehlikeli oyunlar, seyirci olarak nefesimizi tutarak izleyeceğimiz bir filmi
ortaya çıkarıyor. Verhoeven’in yine bir güçlü kadın karakterinin omuzlarında
yükselen Zwartboek’i, savaşın anlamsızlığı ve acımasızlığından çok daha
fazlasını söylüyor. Nefretin, güç sarhoşluğunun, hırsların ve ihanetin
öncelikle her insanın teslim olduğu bir durum olduğunu, bu durumun Nazi ya da
herhangi bir Avrupalı olsa da değişmediğini tokat gibi suratlara çarpıyor. Ve
en önemlisi iyi ya da kötü insan genellemesinin zavallılığını gözler önüne
sererek, her insanın iyi ve kötü yönleriyle var olduğunu net bir şekilde ortaya
koyuyor.Her insanın izleyip, kendini sorgulaması gereken çarpıcı bir yapım
demekten başka ne denilebilir ki?
3)Basic Instinct (Temel İçgüdü) – 1992
1992 yapımı Paul Verhoeven’ın Basic İnstinct filmi ülkemizde
Temel İçgüdü adıyla gösterime girmişti. O günden bu yana da yasaklanma, sansür,
sansasyonlarla anılan bir film olagelmiştir. Sinema salonlarında
gösterildiğinde gösterimi bir süre yasaklansa da gişe rekoru kıran filme,
televizyonda da sansürlenerek gösterilse de ilgi azalmamıştı. Bir kesim
tarafından sadece erotik yanlarıyla anılsa da çok başarılı bir cinayet filmidir
aynı zamanda Basic İnstinct.
Michael Douglas ile Sharon Stone gibi başarılı oyuncuların
cesur sahneleri ile hatırlanan film ile en çok özdeşleşen an Sharon Stone’nin
frikik verdiği sahne olsa da film, asla bir sahneye sığdırılamayacak kadar
derinlikli, düşündürücü ve oldukça zorlayıcıdır. Sinema tarihinin görüp
görebileceği en zeki, seksi, hırslı ve tehlikeli kadınlarından biri ile
tanışmamızı sağlayan bu Verhoeven harikası, klasik sinemanın cinsiyet üzerinden
yaptığı kodlamaları alaşağı eder. Zira kadını yarım akıllı, güzel ve aptal,
seksi ve bilgisiz gibi yakıştırmaların hepsini unutturacak bir kahraman arzı
endam eder sahnede. Filmi izleyen tüm erkeklerin, Catherine Tramell ve onun
gibi kadınların şerrine yakalanma korkusu yaşamadıklarını kim inkâr edebilir?
4)Total Recall (Gerçeğe Çağrı) – 1990
Verhoeven’in 2084 yıllarında geçen bilim-kurgu filmi, Philip
K. Dick’in “Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz” adlı kısa hikâyesinden
uyarlanmıştır. Elbette bu uyarlanma, Verhoeven’in kendi tarzına uygun bir yol
izlenmiştir. Yani Verhoeven kendi tarzını, biçimini Dick’in hikâyesi ile
birleştirerek, böylesine özgün bir esere imza atmıştır. Total Recall, günümüz
koşulları, imkânları ile değerlendirilmemeli elbette. Film, gösterime girdiği
zamanlar açısından tam anlamıyla baş döndürücü bir etki yaratır. Özellikle efektler
konusunda seyirciyi kendine hayran bırakan film, kısa zamanda kült mertebesine
erişmiştir. Akademi tarafından En İyi Görsel Efekt (Özel Başarı) Ödülü’ne layık
görülen Total Recall, Arnorld Schwarzenegger’in oyunculuğuyla hafızalara
kazınmıştır.
Verhoven’in absürtlük, şiddet, cinsellik gibi durumlardan
fazlasıyla beslendiği filmin B Film sularında da kendine yer bulmaya çalıştığı
kesin. Lakin her ne kadar B Film’in birçok özelliğine sahip olsa da Total
Recall, bir B Film olamayacak kadar da birçok yönden oldukça nitelikli. Her ne
kadar çoğu kişinin aklında üç memeli kadın görüntüsü ile kalsa da çok daha
fazlasını barındırmakta.
5)Robocop (Robot Polis) – 1987
Verhoeven’in bir diğer bilim-kurgu filmi olan Robocop, aynı
zamanda tekinsiz bir distopyada geçmektedir. Kar amacıyla dünyayı, hunharca
inşa ettikleri şehirlerle tam bir cehenneme çeviren birkaç tekel ve bu
şehirlerde hayatta kalmak için ölen ve öldürülen insancıklar… Aslında bu filmde
yaşanılanlar artık biz seyircilere pek de uzak şeyler değil. Zaten yönetmenimiz
de tamamen bir hayal dünyası inşa etmek istememiştir. Bugünün dünyasına,
yaşanılanlara bir eleştiri maiyetinde bu filmi yaratır Verhoeven. Ne var ki her
zamanki gibi ne yaparsa yapsın eleştiri oklarına hedef olmaktan yine
kurtulamamıştır. Zira direnişe geçilmemesi, her koşulda ne sebeple olsun yine
de iktidara hizmet edilmesi gerekli gibi bir mesaj verdiği iddia edilmiştir.
Gerçekten de başkarakter Robocop üzerinden böyle bir durum yaratılmaktadır.
İnsan-robot birleşimi bir mutant karakter yaratması ve bunu
seyirci kitlesinin fazlasıyla sevip, benimseyeceği bir noktaya getirmesiyle
yakalanan başarıyı asla yadsıyamayız. Şiddetin yine adeta pervasız bir şov
yaptığı filmin devem ve remake ile bir efsaneye dönüştüğünü de söylemeye gerek
yok sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder