31 Temmuz 2018 Salı

Asghar Farhadi Sineması



Asghar Farhadi, sansürün, engellerin hâkimiyetinde olan İran’da, sinema yapmaya çalışan birçok meslektaşı arasından sıyrılan bir isim. İran’daki birçok meslektaşı gibi yasaklarla mücadele etmek adına alışılagelmiş, klasik sinema kodlarını bozarak bambaşka bir tarz yakalamıştır. Klasik sinemada her şeyi gören, duyan seyircinin egemenliği Farhadi filmlerinde tabiri caizse kör, sağır bir meczuba dönüşmektedir. Farhadi, birçok şeyi, farklı açılardan perdeye aktarsa da ne kendi inandığı doğruları ne de seyircinin öğrenmek istediklerini tam olarak aşikâr eder. Ne Jodaeiye Nader az Simin’deki Termeh’in kararını, Razieh’in gerçekten başına ne geldiğini ne de Le passé’de Marie ile Amir’in kararından ne de Samir’in karısının gerçekten neden intihar ettiğinden emin olabiliriz. Farhadi, adeta bir minyatürde olduğu gibi anlatmak istediği hikâyeyi her yönüyle, her açıdan sunar. Fakat minyatürdeki can alıcı noktaları her daim saklar.

Hikâye anlatma konusunda biz seyircilere böyle bir bilinmezlik sunan Farhadi, imgeler üzerinden ise oldukça renkli bir dünya sunar. Adeta metaforlar, alegoriler üzerinden tabiri caizse şov yapar. Neredeyse her filminde İran’ın çökmekte olan, çatlayan sistemini, taşınmak üzere olan, taşınan evler, boyanan ama bir türlü bu boyama işlerinin bitirilip de etrafın toparlanamadığı evlerle, duvarları çatlayıp, boşaltılan evlerle ifade eder. Jodaeiye Nader az Simin’de Alzheimer olan ve bırakılıp gidilemeyen baba da İran’ı temsil eden güçlü bir metafordur. Hafızasını kaybetmiş bu adam, filmin başkarakteri tarafından bir türlü geride bırakılıp, gidilemez.

Müziğe, onun seyircinin duygularına yaptığı kaçak girişe izin vermeyen Farhadi, müziğe kapadığı kapıları daha nice kolaycılığa da kapamaktan geri durmaz. Hareketli kamerası ile karakterler arası bizleri adeta nefessiz bırakacak denli koşturmaları, bir matruşka gibi zamanla çözümlenmesi gereken hikâyenin daha da dallanıp budaklanmasını sağlayan senaryosu, kadraj içinde kadrajlarıyla karakter analizine girişen sahneleri, derinlikli karakterleri, özellikle de güçlü kadınları ve daha saymakla bitmeyecek meziyetleriyle keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir Farhadi sineması.

1) Jodaeiye Nader az Simin (Bir Ayrılık) - 2011

Jodaeiye Nader az Simin, Farhadi sinemasının kuşkusuz zirve noktası olmuştur. Bu filmden öncekilerde hep değindiği kadın-erkek ilişkilerine Jodaeiye Nader az Simin’de ayrıntılı olarak bakılmaktadır. Sadece kadın-erkek ilişkileri değil alt sınıf- üst sınıf, laik-dindar, geçmiş-gelecek, duygu-akıl ve daha nice ikililikler filmin bel kemiğini oluşturuyor. Farhadi bu ikililikler arasında hiçbir an tarafını belli etmeden, hepsini eteğindeki taşları döker gibi perdeye yansıtıyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna, kimin haklı kimin haksız olduğuna ise bizim karar vermemizi istiyor. Lakin Farhadi sinemasında, özellikle de Jodaeiye Nader az Simin’de bunu yapmak hayli zor. Zira Farhadi, kartları önümüze açsa da net bir şekilde kartları görmemize asla izin vermiyor.

Simin ile Nadir’i mahkemede boşanma davaları esnasında görmemizle başlayan film, bu sahnesiyle daha ilk andan biz seyircileri hâkim yani karar verici konuma sokuyor. Fakat bir yandan daha iyi koşullarda yaşamak için yurtdışına gitmek isteyen Simin ile alzahemir olan babasını bırakmak istemeyen Nadir arasında taraf olmak ne mümkün. Bir de tüm bu kararsızlığın ortasına bomba gibi düşen eve gelen yardımcı kadın üzerinden başlayan sorunlar ayyuka çıkıyor. Düğüm düğümü, çıkışsızlık çıkışsızlığı doğuruyor zaman ilerledikçe. Ve Farhadi her zamanki gibi bu düğümleri sökmek derdine düşmeden, bizleri de bilinmezlikler içerisinde bırakıyor. Oscar sahibi bu muhteşem sinema örneği, senaryosu, karakter çözümlemeleri,



2) Forushande (Satıcı) – 2016

Farhadi’nin, Arthur Miller’in Death of a Salesman adlı oyunundan esinlenerek hayat verdiği şimdilik son harikası Forushande, Oscar’da Yabancı Dilde En İyi Film heykelciğine ikinci kez sahip olmasını sağlamıştır. Film, elbette Miller’in oyunundan esinlenerek yazılan bir senaryoyu işlemiyor. Farhadi amatör tiyatro oyunculuğu yapan filmin kahramanları Rana (Taraneh Alidoosti ) ve Emad’ın (Shahab Hosseini ) sahneye koydukları oyun Death of a Salesman, ile filmin kurgusunu iç içe geçirerek kısmen aradaki benzerliklerin altını çizer. Forushande’ye bu hamle elbette Farhadi sinemasında daha önce şahit olmadığımız bir üslup kazandırıyor. Zira Farhadi lineer akan hikâyeler anlatmış, kurguda Forushande’ye kadar hiç oyuna gitmemiştir. Fakat hiç merak etmeyin, güçlü senaryolarıyla bizlere adeta bir destan sunan Farhadi, bu kurgu oyununun altından da alnının akıyla çıkararak, kendini aşma konusunda harikalar yaratmaya devam ediyor.

Farhadi’nin yine filmografisinin geriye kalanında pek de ellemediği bir mevzuya odaklandığı film, bir çiftin yaşadıkları üzerinden çetrefilli bir intikam hikâyesi sunuyor. Oturdukları ev hasar gördüğü için arkadaşlarının kısa süre önce boşalan evlerine taşınan Rana ile Emad’ı bu evde hayatlarının belki de en büyük sınavlarını verecekleri günler karşılıyor. Rana’nın ufak bir dikkatsizliği sonucu maruz kaldığı olay, ailede çatırdamalara, özellikle Emad’ın oturmamış olduğunu anladığımız kişiliğinin kendini ele vermesine kadar giden bir sürece bizleri şahit ediyor.
Farhadi’nin her zamanki gibi güçlü senaryosu, kemikleşmiş, başarılı oyuncuları, muhteşem mekân seçimi, baştan çıkarıcı kurgusu, adeta ilmik ilmik döşenmiş, filmin her anında dile gelen imgeleriyle Forushande, baş döndürüyor adeta.



3) Darbareye Elly (Elly Hakkında) – 2009

Farhadi sinemasının çok karakterli olduğu su götürmez bir gerçek. Bu karakterlerin filmin evreninde dağınık bir şekilde durması sebebiyle hepsini yavaş yavaş tanıyor, farklı mekânlarda bir araya geliyoruzdur. Lakin neredeyse tek mekânda geçen Darbareye Elly, bu anlamıyla e önemli farklılığını yaratıyor. Farhadi filmografisi içerisinde gerilim öğeleri ve bilinmezlik üzerinden en çok beslenen Darbareye Elly, Michelangelo Antonioni’nin başyapıtı L'avventura’dan güçlü esintiler taşıyor. Filme ismini de veren Elly karakterinin, filmin başkarakteri olmasını beklerken ortadan kaybolması ve bunun ardından karakterler arasında yaşanılan çözümlemeler adeta baş döndürücüdür.

Farhadi’nin yine filminin odağına aldığı üst orta sınıf laik İranlılar’ın üç günlüğüne çıktıkları tatillerine ortak oluyoruz. İran’da geçen bir film izlediğimizi neredeyse sadece saça zorla iliştirilmiş başörtülerinden anlayabileceğimiz rahat, entelektüel ve şakacı bir arkadaş grubuna dışarıdan iliştirilmiş Elly’nin varlığı da yokluğu da filmin çatışmasını kuran ana unsuz oluyor. Zira Elly’nin daha çekingen tavırları ve bir bilinmezlik kutusu olarak duran benliğiyle Elly, gruba hep eğreti biri olarak duruyor. Elly’nin kaybolması ile ise yavaş yavaş karakterlerin içerisindeki İranlı tarafların çıktığına, hatta yine Elly gibi dışarıdan hikâyeye dâhil olan Elly’nin nişanlısıyla ülkenin yapısına, gerçeklere de acımasızca bir dönüş yaşanıyor film. Deniz kenarında geçen hikâyede denizin tekinsizliği ve hiç susmayan dalga sesi gerilimi ayakta tutan en güçlü öğe. Farhadi filmografisinin en değerli parçalarından olan Darbareye Elly, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine.


4) Le passé (Geçmiş) – 2013

Farhadi ilk kez İran dışında, Fransa’da çekiyor Le passé’i. Daha evrensel bir meseleyi anlatmak istediği için böyle bir tercih yaptığını dile getiren Farhadi, elbette kendi sinemasına münhasır alışkanlıklarından vazgeçmiyor. Yine kadın-erkek arasındaki ilişkilerde baş gösteren sorunlar, çocukların omuzlarına bırakılan ağır yük, kör düğüme dönen olaylar, güçlü mü güçlü çatışmaları, adeta bir matruşka gibi her hamlede dallanıp budaklanan senaryo ve daha niceleriyle bu filmde tam anlamıyla bir Farhadi eseri. Filmin Fransa’da geçmesi sebebiyle Farhadi filmografisine aşina olanların ilk yadırgayacağı şey dil ve örtünmeyen kadınlar olsa gerek. Ha bir de hiç yüzünü göstermediği halde ruhi olarak filme katılan İran’ın hep iyi yönleriyle var olması da var elbette. Zira güzel yemekleriyle, anılarıyla katılıyor hikâyeye sadece İran.

Tüm bu benzerlik ve farklılıklardan bahsetmişken, Le passé’nin belki her filmde bir adım geride bıraktığı ama hep altı dolu, güçlü, kararlı, inatçı olarak çizdiği kadın profilini bir nebze sekteye uğrattığını söylemem gerek. Marie (Bérénice Bejo) yaşadığı aksaklıkları, çocuklarıyla bozulan ilişkilerini düzeltmek, evindeki tamirat işlerini halletmek, hatta ağrıyan kolundan dolayı tek başına sürmekte zorlandığı arabayı bile kullanmak için bir erkeğe ihtiyaç duyuyor. Zaten Marie’nin,  Ahmad’ı (Ali Mosaffa) Fransa’ya çağırmasının sebebi de boşanmak değil (Ahmad gelmeden de belgeler üzerinden boşanabilirlerdi.) yeni yapmak istediği evliliğinin önündeki pürüzleri temizletmektir. Lakin bu pürüzleri ortadan kaldırmak için yardımcı olmak isteyen Ahmad’ın her hamlesi, var olan pürüzleri büyütmekten ya da ufak bir sıyrık gibi olan yarayı koca bir yara haline getirmekten öteye gidemez. Elbette bu yaranın fark edilişi, filmdeki karakterlerin hepsinin hayatında farklı yönelişlere, kararlara, çark edişlere gebe kalır.


5) Chaharshanbe-soori (Cumartesi Ateşi) – 2006

İran’da yılın son Çarşamba gecesi kutlanan ve yeni yıl (Jafar Panahi’nin Badkonake sefid filmi de bir yeni yıl gününde geçmekteydi.) olarak kabul edilen bir günde geçen film, bu bir günü oldukça yoğun bir senaryo ile ilmik ilmik, asla duraklamadan, ustalıkla döşer. Yine üst- orta sınıf, laik bir ailenin sorunlarına yakından şahit olacağımız filmin çatışmasını da hiç kuşkusuz Farhadi’nin vazgeçilmez tercihi olarak alt sınıftan bir gündelikçinin hikâyeye dâhil olması yaratır. Chaharshanbe-soori, aslında tam anlamıyla farklı sınıflardan, farklı hayatlardan kadınların dünyasında geçer. Hikâyede, bu kadınlar arasında kilit rolde var olan erkek ise sadece bir araçtır. Zira her çeşit kadının yaşadığı zorlukları, aldatılışları, maddi sıkıntıları, toplumsal baskıya maruz kalışları sınırlı bir alanda, birkaç kadın üzerinden kusursuzca aktarır Farhadi.

Sınıflar arası ilişkilerden, kadın-erkek ilişkilerine, kadının toplumdaki yerinden, ülkenin tekinsizliğine (özellikle çarşamba gecesi patlayan havai fişekler ile yaratılır bu tekinsizlik duygusu) kadar birçok durumu aynı potanın içinde alnının akıyla eriten Chaharshanbe-soori, yine Farhadi sinemasına seyircisini hayran etmektedir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder