Nerdeyse tüm filmlerinde yönetmen, senarist ve oyuncu olan, yarattığı Şarlo karkateri ile tüm insanlığın gönlünü kazanan Charlie Chaplin, sinema tarihinin en önemli ismidir kuşkusuz. Sayısız filme imza atan Chaplin'in, kısa, orta ve uzun metraj birçok filmin yaratıcısı olarak ölümsüzlüğe kavuşmuş bir sinema dâhisi olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Her filmi birbirinden değerli olan bu, büyük insanın adını tüm dünyaya duyurduğu bazıları ABD Ulusal Film Arşivi’nde koruma altına alınan, her biri birbirinden kutsal altı filmiyle Chaplin, diyecek olursak…
1)The Great Dictator – 1940
Charlie Chaplin’in ilk sesli filmi olan The Great Dictator, aynı zamanda onun en cüretkâr filmi olma özelliğini de taşır. Dönemin en büyük diktatörü Adolf Hitler’i eleştiri oklarına tabii tutan Chaplin, böylece tarihin en korkusuz filmlerinden biri hatta filmine imza atmıştır. Zira Chaplin, savaşın hala devam ettiği, Hitler’in iktidarda olduğu yıllarda bu filmi çekmiştir. Üstelik ABD’nin daha Nazilere karşı savaşa girmediği yıllarda. Cesareti ve sorumluluk sahibi olma konusunda bu, eline su dökülmeyecek büyük insan Chaplin, sadece bu sebeple bile sinema tarihinin en önemli ismi olmayı hak eder. Chaplin, The Great Dictator ile sadece yapılanları eleştirmek ile kalmaz; henüz birçok kesim tarafından duyulmayan Nazilerin yaptıkları insanlık dışı suçlarını ifşa etmiştir. Bir film olmanın çok daha ötesinde olan bu yapım, Chaplin’i gerçek anlamda ölümsüzlüğe kavuşturan eseri olmuştur. Özellikle filmin son sahnesindeki dört dakika süren konuşması ile de hafızalara silinmemek üzere yerleşen The Great Dictator, Chaplin’in ABD Ulusal Film Arşivi’nin bana kalırsa en büyük konuğu olan filmi olma unvanını da taşımaktadır.
2)Modern Times – 1936
Charlie Chaplin’in Şarlo karakteri ile seyirci karşısına çıktığı son filmi olan Modern Times, aynı zamanda da son sessiz filmidir. Büyük Ekonomik Buhran’ı yaşamış bir kişi olarak Chaplin, bu zamanları büyük bir ustalık ve sorumlulukla beyazperdeye taşımıştır. Şarlo karakterinin makinelerle kurduğu benzersiz ilişki bir yandan güldürüp bir yandan da insanları derin düşüncelere yöneltir. Bu, eleştirilerini mizah üzerinden kullanan belki de dünyanın en başarılı insanı olan Chaplin, Modern Times ile insanlığa en büyük miraslarından birini sunmuştur. Bugün bile seyircinin büyük bir saygı ve hayranlıkla izlediği film, Chaplin’in ABD Ulusal Film Arşivi tarafından koruma altına alınan eserlerinden biridir aynı zamanda. Şarlo’nun kızıl bayrağı eline alarak işçilerle birlikte yürüdüğü sahneyi görmeden Chaplin izlemedim demeyin sakın!
3)Limelight – 1952
Charlie Chaplin’i Şarlo karakteri olarak izlemediğimiz nadir filmlerden biridir Limelight. Kaybeden bir şovmen olarak karşımıza çıkan Chaplin, oldukça hüzünlü bir hayat hikayesine sahiptir bu filmdeki karakterde. Bu, yalnızlık içerisinde unutulan, eski günlerinin anısıyla yaşayan Calvero ile onun karşısına çıkan hayatın baharında yolunu şaşırmış güzeller güzeli Thereza, bize oldukça hüzünlü bir öykü sunarlar. Seyirci olarak göz yaşlarına hâkim olamayacağımız Limelight, şöhret ile unutulmak arasındaki ince çizginin acımasız yüzünü ortaya koyar. Şöhret dünyasına getirdiği sert eleştiriler, hayat hakkında yaptığı yorumlarla her anı altın değerindeki Limelight, Chaplin’in belki de en dokunaklı, en hüzünlü filmidir. Ne duruyorsunuz? Mendillerinizi hazırlayıp, filmi izlemeye başlamadınız mı hala?
4)The Gold Rush – 1925
Charlie Chaplin’in de en sevdiği, en çok emek, para ve zaman harcadığı filmi olan The Golden Rush yine dönemin en önemli meselelerinden birine parmak basar. Zengin olmak için Alaska’ya altın aramaya gidenlerin düştükleri zor durumlara odaklanan film, insanoğlunun hırsları üzerinden müthiş bir insan eleştirisi de yapıyor aynı zamanda. İnsanoğlunun ne kadar gözünün dönebileceğini eleştirel bir bakış açısıyla perdeye yansıtan Chaplin, Şarlo karakterini yine iş başına geçirir. ABD Ulusal Film Arşivi’nde korumaya alınan filmlerden biri olan The Golden Rush’ın, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olduğunu kim inkar edebilir ki?
5)City Lights – 1931
Charlie Chaplin’in aslında bir aşk filmi gibi başlayan ama yine temelini sınıf meselesi üzerinden kuran City Lights’ın her anı yine can alıcı noktalarla doludur. Bu kez Şarlo karakterimiz, gözleri görmeyen bir çiçekçi kızla tanışır. Ve elbette tıpkı The Kid’de olduğu gibi hayatını bu kaybeden kişiye adamaya başlar. Sanki kendisi çok iyi bir hayat yaşıyormuşçasına bu umutlu, hayata karşı olumlu insan Şarlo, tüm hislerini, umudunu başkalarının mutluluğu için harcayacak denli inanılması güç bir karakterdir. Fakat bu iyi niyetli adamın yaptığı insanlık anlamındaki cömertlikleri elbette her aman olduğu gibi kendisine fazlasıyla da dönecektir. Lakin güzel olanı serseri Şarlomuzun bunları yaparken gerçekten karşılık beklememesidir. Birçok değerli yönetmenin de en sevdiği Chaplin filmi olan City Lights, yine taklitleriyle daha da büyüyen, kök salan bir filmdir. Siz siz olun, bu filmi izlemeden taklitlerine aldanmayın.
Bonus - The Kid – 1921
Charlie Chaplin’in bir diğer sistem eleştirisi içeren filmi olan The Kid, bir insanın sahip olduğu en önemli mirasın, sevgi, emek ve güven olduğunun altını çizer. The Kid zaten var olan ve çok sevilen Şarlo karakterinden bir tane daha yaratan enfes bir filmdir. Büyük Şarlo ile Küçük Şarlo’nun yokluk içerisindeki mutlu hayatlarına Chaplin’in uzattığı kamera, önce seyirciyi güldürürken hemen arkasından duygusal anlar yaşatan anlara götürür biz seyircileri. Küçük şeylerden mutlu olabilmeyi başaran, sevgi ile her şeyin aşılabileceğini gösteren filmlerden biri olan The Kid, Chaplin’in unutulmazları arasında yerini almıştır. Bu hakikatli film ülkemiz de takliti yapılan yapımlardan biridir. Yerli Şarlo, Kemal Sunal’ın başrolde olduğu film, ülkemizde oldukça sevilip, izlenilmişti. Elbette The Kid ile kıyaslamak bile haksızlık olacaktır. Lakin kendisinden yola çıkılarak çekilmiş filmlerin bile başarılı olmasını sağlayan bu filmin gücünü varın tahmin edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder