29 Temmuz 2018 Pazar

Ertem Eğilmez Sineması



Kamera arkasına geçerek hayat verdiği başarılı filmleriyle, Yeşilçam döneminin unutulmaz ustalarından biri olan Ertem Eğilmez, sayısız filme yönetmenlik ve yapımcılık yaparak adını ölümsüzlerin arasına yazdırmış bir isim. İlk filminden son filmine kadar başarısından neredeyse hiçbir şey kaybetmeyen, her zaman döneme damgasını vuran yapımlara imza atan Eğilmez, Arzu Film’in vazgeçilmez isimlerinden biri olduğu için de çok şanslıydı elbette. Kariyeri boyunca Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, İlyas Salman, Kemal Sunal, Tarık Akan, Ayşen Gruda ve daha önünde saygıyla eğileceğimiz birçok isimle birlikte çalışma şansına erişen Eğilmez, onları kusursuz yönetimiyle, gönüllerimize baş tacı etmiştir. Her zaman filmlerinde toplumun sorunlarına eğilmiş, bu sorunları kimi zaman güldürerek kimi zamanda ağlatarak irdelemiştir. Her dönem ülkemizi, insanlarımızı esir alan problemleri incelikle filmlerine yerleştiren, toplumun tüm dertlerine ayna tutan bu saygın isim, kuşkusuz eserleriyle hep yaşamış, böylece ölümsüzlüğe erişmiştir. Her biri birbirinden nitelikli filmografinin ne yazık ki hepsini tek tek incelemek güç. Lakin bu eşsiz külliyatın en çok hafızalarımıza kazınan beş filmine yakından bakmak isterim.

 1)Canım Kardeşim - 1973

Canım Kardeşim, şimdilerde herkesin evinde olan televizyonun henüz yeni yeni evlere alınmaya başladığı, oldukça lüks bir tüketim eşyası olduğu bir dönemde geçer. Filmin, esas meselesi ise elbette televizyonun değil, televizyondan çok daha önemli olan beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların bile bir kesim tarafından ulaşılamaz olduğudur. Çekildiği dönemde hak ettiği ilgiyi göremeyen, zamanla değeri anlaşılan, olağanüstü bir başyapıt olarak Yeşilçam tarihine geçmiştir Canım Kardeşim. Çoğu filmi ile güldüren ama güldürürken de düşündüren Eğilmez, bu kez ağlatırken düşündürmeyi tercih eder. 

Yoksul bir ailenin küçük çocuğunun (Kahraman Kıral) lösemi olması ve son günlerini abisi (Tarık Akan) ve abisinin arkadaşı (Halit Akçatepe) ile televizyon hasreti çekerek yaşamasını anlatan yapım, döneminin en önemli toplumsal gerçekçi filmlerinden biri olmayı sonuna kadar hak etmekte. Yerli sinemanın en önemli kilometre taşlarından biri olan Canım Kardeşim'i izlerken gözyaşları eşliğinde bileklerinizi sıkarak öfkenizi kontrol etmekte zorlanacağınızı tahmin etmek zor değil.


2)Hababam Sınıfı - 1975 - 1976 - 1977

Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eserinden uyarlanan, Yeşilçam’a damgasını vuran Hababam Sınıfı, günümüzde de devam filmleri çekilecek kadar verimli bir yapım olmuştur. Lakin hiçbir devam filmi –buna 1981 yılında İlyas Salman’ın başrolünde olduğu da dâhil olmak üzere- Eğilmez’in yönetmenliğiyle hayat bulanların, tabiri caizse tırnağı bile olamamıştır. Özel bir okulun son sınıfında okuyan öğrencilerin yaptığı haylazlıkları karşısında ilkeli bir müdür yardımcısının onlarla baş etmeye çalışması üzerinden ilerleyen film, aslında ülkemizdeki bozuk eğitim sistemini taşlar. Okulun sahibinden, öğretmenlerin durumundan, verilen derslerin didaktikliğinden tut da birçok durumu mizah duygusuyla eleştiren Hababam Sınıfı, önemli bir misyonu yerine getirir böylece. Çekildiği dönem itibariyle aşk filmlerinin, melodramların revaçta olması böylesine anlamlı bir serinin salonlarda yer alabilmesine bile imkân vermezken, nasıl olur da çocuk, genç, yaşlı, yoksul, zengin tüm kesimden insanların gönlünü kazanmıştır? Aslında filmi izleyen hepimizin kafasında bu sorunun cevabı az çok yanıtlanır.  Hababam Sınıfı, tam da bizden bir şeyler taşıyordu çünkü. Öyle değil mi? Hepimizin okul hayatından izler olan bu filmi adeta canımızdan bir parça gibi sahiplenmiştir her izleyici.

Sinema salonlarında gösterilmesinden neredeyse kırk yıl geçmesine rağmen hala gülebildiğimiz, ekranda karşımıza çıktığında defalarca izlemiş olmamıza rağmen tekrardan izlediğimiz ölümsüz bir başyapıt olarak tacı asla kimseye bırakmayan bu yapımı yeni neslin de tanımasını da tüm kalbimle dilerim.


3)Arabesk - 1988

Ertem Eğilmez’in son filmi olan Arabesk, Yeşilçam’ın nadir olan absürt komedilerinden biridir. Eğilmez’in hasta yatağında çektiği film, o güne kadar çekilmiş klişelerle dolu tüm Yeşilçam filmlerine –Eğilmez’in kendi filmleri de elbette dâhil olmak üzere- nanik yapıyor Arabesk. Zengin kızı Müjde (Müjde Ar) ile yoksul Şener’in (Şener Şen) asla felaketlerden kurtulmayan aşkları, daha önce izlediğimiz ve bu kadar da olmaz, dediğimiz tüm klişelerden inatla besleniyor. Zenginlik ve itibar düşkünü baba, kötü kalpli patron, yenilgiyi kabul edemeyen ikinci adam, bitmek bilmeyen yanlış anlaşılmalar, görünmez kazalar ve elbette arabesk müzikler…  Herhangi bir Yeşilçam filminde karşımıza çıkacak tüm felaketleri yaşayan zavallı Müjde ile Şener’in aşklarını izlemek ilk defa bu filmle hüzünlü değil inanılmaz komik oluyor. Ar ile Şen’in kendi seslerinden sürekli dinlediğimiz arabesk şarkılar da belki ilk defa bu kadar kulağa hoş gelip, seyirciyi mutlu ediyor.

Filmde dinlediğimiz şarkıların sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı, bestelerini ise Atilla Özdemiroğlu’nun yaptığı bu başyapıtın niyeti, asla yerli sinema geleneğiyle alay etmek değil, güldürürken eleştirmektir. Keşke her eleştiri bu kadar eğlenceli, samimi ve etkili olsa değil mi?


4)Namuslu - 1984

Şener Şen’in sayısız kez hayat verdiği yardımcı karakterlerden sonra ilk kez başrolde izlediğimiz bu muhteşem başyapıt, çekildiği dönemde artık ayyuka varmış bir sorunu(rüşvet, dolandırıcılık vs) perdeye yansıtır. Devlet dairesinde mutemet olarak çalışan fazlasıyla namuslu Ali Rıza Bey, bir gün tüm dairenin maaşını hırsıza kaptırırsa ne olur? Elbette herkesin dürüstlüğü unuttuğu, namuslu olmanın fazlasıyla demode sayıldığı zamanlarda, böylesine bir şeye kimse ama kimse inanmaz. Karısı ve çocukları da dâhil olmak üzere herkes Ali Rıza’nın parayı kendisinin gasp ettiğine kesin gözüyle bakar. Kendisini bir türlü ifade edemeyen Ali Rıza, bir süre sonra bu kokuşmuş, değer yargılarını unutmuş, tiksindirici topluma, tam da onların anlayacağı bir dille derslerini verir.

Namuslu olmak ile namussuz olmanın birbirine karıştığı, ülkeyi dolandıran bir yığın insanın başımıza çöreklendiği, riyakârlığın kol gezdiği bir topluma ayna tutan bu önemli eserin bana Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki Hayri İrdal karakterinin başına gelenleri anımsattığını söylemek isterim. Romanı okuyanların ne demek istediğimi anladığını sanıyorum.


5)Banker Bilo – 1980

Yine çekildiği dönemin en büyük sorunlarından birine bu filmle el atar Eğilmez. Bankerliğin bir çılgınlık haline ulaştığı, birçok insanın dolandırıldığı ülkemizde yönetmenimiz bu durumu da yine oldukça sivri bir dille eleştirir. Birbirinin üzerine basarak zengin olma, sınıf atlama tabiri caizse yırtma derdindeki birçok insanın ne kadar zavallı ve er geç yenilgiye mahkûm oldukları gözler önüne serilir. Ülkemizden akın akın ekmek parası uğruna insanların Almanya’ya çalışmaya gittiği yıllarda, içerisinde Bilo’nun (İlyas Salman) da olduğu bir grup köylünün dolandırılması ve sonrasında Bilo’nun fazlasıyla saf olmasından dolayı, köylüsü Maho (Şener Şen) tarafından kandırılması öylesine naif anlatılır ki…

Eğilmez, Banker Bilo’da da tıpkı Namuslu filminde olduğu gibi başkarakterini, en sonunda toplumun diliyle konuşturarak, gerçekleri göstermeyi tercih eder. Almanya’ya çalışmaya gitmek, bankerlik, dolandırıcılıktan kazanç sağlamak gibi ülkemizin kapanmayan yaralarını deşen Banker Bilo, kuşkusuz hala çok şey söylemekte.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder