13 Eylül 2018 Perşembe

2017’nin En İyi Çıkış Yapan Yönetmenleri



Yıl sonu yaklaştıkça yılın en iyi ve en kötü filmleri konuşulmaya, listeler yapılmaya başlandı. Birçok festival ödüllerini verdi ya da vermeye devam ediyor. Gözler yaklaşmakta olan Oscar törenine çevrildi. Peki, bu yılın çok konuşulan, sevilen, ödüllere boğulan filmlerin arkasındaki çiçeği burnunda yönetmenleri kimler? Henüz yolun başında olan yeni yetme yönetmenlerden adını 2017 yılına altın harflerle yazdıran on yönetmene bakalım mı?

1) Julia Ducournau - Grave  (Mezar)

Henüz ilk uzun metrajlı filminde adından hayli söz ettirmeyi başaran Ducournau, başta Cannes Film Festivali’nde aldığı Jüri Özel Ödülü olmak üzere adeta ödüllere boğuldu. Sıradışı bir büyüme hikâyesine imza atan Ducournau, birçok filme yaptığı gönderme ile sinefilliğine hayran bıraktığı gibi yarattığı baş döndüren atmosfer ile de yeteneğini konuşturdu. Bir kadın olarak da elbette feminist damarı epey kuvvetli bir iş yaptığını belirtmeye bile gerek yok diye düşünüyorum. Yılsonu listelerinde birçok sinemaseverin başköşesinde kendine yer bulan Raw’ın yaratıcısı Julia Ducournau’nun bir sonraki işini merak etmek bile tarif edilmez bir duygu olsa gerek hayranları için.

2) Jordan Peele – Get Out (Kapan)

Aslen oyuncu olan Peele,  ilk yönetmenlik denemesinde şaşılacak bir ilgiye ve beğeniye mazhar oldu. Özellikle güçlü senaryosuyla dikkatleri çeken Get Out, ABD’deki siyahilere yönelik ırkçılık üzerinden yarattığı alegori noktasında ise hayli şaşırtıcı olmayı başarıyor. Zira bugüne kadar birçok filmin temel meselesi olan ırkçılık hiç bu kadar farklı bir noktadan ele alınmamıştı belki de. Alışılagelmişten sıkılan seyirci ve eleştirmenlerin radarına giren filmiyle Peele, birçok festivalin yanında Oscar’a kadar tırmanmayı başardı aslında. Her ne kadar Oscar adayları henüz belli olmasa da bu gerçeği görmemek imkânsız. İlk film ile Oscar yarışına katılmak herkese nasip olmaz değil mi?

3)Greta Gerwig – Lady Bird (Uğur Böceği)

2006 yılından beri oyunculuk yapan Greta Gerwig, 2012 yapımı, kocası Noah Baumbach’ın yönettiği, senaryosunu ise birlikte kaleme aldıkları Frances Ha’daki baş döndüren performansıyla birçoğumuzun radarına girmiş hatta bazılarımızın aklını başından almıştı. Bu kendine has tarzı ile kalpleri kazanan Gerwig, 2008 yılında Joe Swanberg ile beraber yönetmen koltuğuna geçmesini saymazsak ilk yönetmenliği ile yeteneğinin bir sınırı olmadığını ispatladı aslında. Oyunculuk, senaristlik, yönetmenlik… Kim bilir daha bilmediğimiz ne maharetleri var bilemiyoruz. Lakin bildiğimiz hatta emin olduğumuz bir şey var ki: Gerwig oyunculukta da senaristlikte de yönetmenlikte de oldukça güçlü bir yeteneğe sahip. Açıkçası bunların hiçbirinin birbirinden ayrılması mümkün değil. Kamera önünde sergilediği performans ile perdede nasıl döktürüyorsa kamera arkasında da o kadar incelikli bir göze, ustalıklı bir üsluba sahip. Bu yeteneği de tahmin edileceği üzere görülmekte geç kalınmadı. Ödüllerle arşınladığı yolun sonunda, kendisine değilse de eseri olan filmine Oscar’da bir ödül çıkabilir. Ama şimdiden emin olduğumuz en büyük ödülü ise Altın Küre Müzikal-komedi dalında En İyi Film ödülü.

4) Ildikó Enyedi - Teströl és lélekröl (Beden ve Ruh)

Macaristanlı 63 yaşındaki Enyedi, hatırı sayılır bir filmografinin de sahibidir aslında. Lakin tüm dünya tarafından asıl tanınırlık kazanması ise Teströl és lélekröl ile olur. Bu yıl Berlin Film Festivali’ne tabiri caizse damga vuran film ve yaratıcısı Enyedi, beklenmedik bir çıkış yapmıştır. Budapeşte’den esen naif hikâyesi ile seyirciyi adeta sarhoş eden film, birçoğumuzun yıl sonu listelerinin baş köşesine yerleşmeyi başardı. Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nden FIBRESCI, Altın Ayı gibi en önemli ödülleri kazanan  Teströl és lélekröl, bu yıl Macaristan’ın Oscar’da Yabancı Dilde En İyi Film adayı olarak son dokuza kaldı. Ve tüm bunların yanında burada sayamayacağımız bidolu başarının sahibi olan filmin yaratıcısı Ildikó Enyedi, belki bu çıkışı yapmak için en çok bekleyenlerden ama olsun. Geç olsun da güç olmasın demişler değil mi?

5)Sean Baker - The Florida Project

2000 yılında başladığı yönetmenlik kariyerinde ilk dikkat çekici işini 2015 yılında cep telefonu kamerası ile çektiği Tangerine ile yapan Baker, bu yıl bu maharetini zirveye taşımayı başardı. Tangerine’nin yarattığı şok etkisini henüz atlatamayan seyirciye bu yıl da The Florida Project’i armağan eden Baker, az çok kendine has sinemasının da çatısını kurmuş oldu. Senaryodan değil de daha çok anlık gelişmelerden beslenen, dinamik bir sinema dili olan Baker’in adını dosta düşmana son filmiyle duyurduğu, üstüne üstlük heybesini de ödülle doldurduğu su götürmez bir gerçek.

6) Carla Simón – Estiu 1993 (93 Yazı)

Henüz otuzlu yaşlarında olan Katalan yönetmen Simón, ilk kurmaca uzun metrajı ile filmi izleyen seyircinin kalbinin en müstesna yerine kaçak giriş yaptı. Otobiyografik öğeler taşıyan film, sırf bu mesele nedeniyle Simón’u daha da benimsememize neden oldu. Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film ödülü başta olmak üzere birçok ödül kazanan Estiu 1993, İstanbul Film Festivali’nde de Jüri Özel ödülü kazandı. Lakin sadece Belin ya da Türkiye, İspanya değil filmin gösterildiği her yerden kulaklara övgüler geldi gelmeye de devam edecek gibi gözüküyor.

7) Robin Campillo - 120 battements par minute (Kalp Atışı Dakikada 120)

Üçüncü uzun metrajına imza atan Campillo, asıl çıkışını 120 Battements par minute ile yapar. Cannes Film Festivali’nde FIBRESCI, François Chalais Ödülü, Jüri Özel Ödülü ve Quir Palmiye Ödülü’nü kazanan film,  gösterildiği tüm festivallerden neredeyse eli boş dönmemiştir.  Bir zamanlar bizzat Act-Up Paris’te görev almış olan yönetmen Robin Campillo, AIDS’e karşı farkındalık yaratmaya çabalayan bu aktivist örgütün hikâyesini anlatıyor. Cannes ana yarışma jürisinin başındaki Pedro Almodovar’ın en çok etkilendiği ve hatta basın toplantısı sırasında gözyaşlarını tutamadığı film, aynı zamanda Fransa'nın Oscar adayı olarak seçildi.

8)William Oldroyd – Lady Macbeth

İlk uzun metraj ile gelen bir diğer başarı da Oldroyd’a ait. Bir dönem filmi gibi zor bir işin altından kalkan Oldroyd, takdir edilmeyi da fazlasıyla yaşadı. Alışılmadık bir çizgide ilerleyen bu dönem filmi, Oldroyd’in dikkatleri üzerine çekmesini sağladı. Yılın çok konuşulan filmlerinden biri olan Lady Macbeth, belki listedeki diğer yönetmenlerin filmleri kadar ödül toplamasa da ilgiyi üzerinden bir an bile eksiltmediği de dikkatlerden kaçmamalı.

9)Onur Saylak – Daha (More)

Ülkemizin başarılı oyuncularından Onur Saylak’ın ilk yönetmenliğinin ürünü Daha, Hakan Günday’ın sevilen romanından uyarlandı. Film prömiyerini yaptığı Karlovy Vary’de gerçekleştiren ve oldukça övgü dolu eleştirilerle karşılaşan Daha, yerli sinemamız adına da büyük bir kazanç oldu. İlk tecrübesinde böylesine bir çıkış yapmasını beklemeyen bir çoğumuzu ters köşe yapan Saylak’ın yönetmenlik yolunda yolunun açık olmadığını artık kimse iddia edemez sanırım.

10)Ceyda Torun – Kedi (Cat)


Bir kedi belgeseli ne kadar iddialı olabilir ki sorusuna çarpıcı bir yanıt verdi Ceyda Torun bu yıl. Ülkemizden önce yurt dışında gösterime giren belgesel adeta gişeleri salladı. Amerika’da çok çok sevilen Kedi, büyük bir başarı yakaladı gişede. Ülkemizde gösterildiğinde de aynı şekilde genel olarak sevilen film, Torun’un fazlasıyla yolunu açtı. Özellikle Amerika’da ismini duyuran Torun’un bir sonraki yapımının kısa zamanda geleceğini tahmin etmek güç değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder