13 Eylül 2018 Perşembe

O AN: 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile


Romanya Gerçeğine Aralanan Ufacık Bir Aralık

Christian Mungiu’nin ikinci uzun metrajı olan 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile (4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün) ilk bakışta kabaca bir kürtaj draması olarak nitelendirilebilir. Fakat Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan filmin derdi sadece kürtaj yasağını ve onun getirdiği sonuçları perdeye taşımak değildir elbette. Mungiu, Çavuşesku dönemini yaşamış biri olarak o dönemin sancılarını perdeye yansıtmak ister. Romanya’nın geçmişte de şimdi de var olan kokuşmuşluğuna ufacık bir perde aralamak ister. Üstelik bu perdeyi aralarken görüş açımıza iki genç kadını koyar.

Bu genç kadınlardan biri kürtajın yasak olduğu bir ülkede hamile kalır ve gizli yollardan kürtaj olmaya karar verir. Dört aylık –yoksa beş aylık mı demeliyiz?- hamile olan Gabita, Otilia’nın da desteğiyle bu işin üstesinden gelir. Elbette bu süreçte sadece yanlarına kâr kalan yaşadıkları stres olmaz. Steril olmayan ortamlarda, bin türlü yerden borç bularak, gizli-saklı bir şekilde, saklanıp bunu yapmak zorunda olmaları bir yana kadın oldukları için de asla atlatamayacakları isteklere ve muamelelere maruz kalırlar. Kürtaj olan Gabita kadar bu süreçte değişip dönüşen Otilia da aynı acıları yaşar. Bu iki genç kadının yaşadıkları hafızalarından kazınmayacak acılı bir büyüme hikâyesidir aynı zamanda. Peki, tüm film boyunca özellikle Otilia’nın peşinden koşturduktan, onun uyanışına şahit olduktan ve Gabita’nın acısını iliklerimizde hissettikten sonra geriye ne kalır? İşte o da filmin asla unutulmayacak final sahnesinde saklı.


Farklı Yollar Aramak…

Otilia, Gabita’yı otelin terasında bulur. Dışarıda oturuyordur Gabita. Zira içerideki yemek salonunda bir düğün vardır. Kameranın açısını öyle ayarlamıştır ki Mungiu, konulan kurallara, genel geçer uygulamalara direnmiş (evlilik dışı ilişkiye girmiş, kürtaj olmuş) kadınlar ile tam da aksi yönde yolunu çizenlerin (evlenenlerin) görüntülerini tek bir kadrajda izleriz. Gabita ile Otilia, arkadaki evlenen, eğlenen insan manzarasının dışında yer alır. Her ne kadar Gabita geçmişi deşmeye devam etmeye çalışsa da Otilia hemen önünü keser bu hamlenin. Yaşanılanları geride bırakmak ister. Gerçekten bırakmak mümkün müdür bilmek zor.

Lakin bu iki kadının önlerine gelen ya da menüde sunulan, bir nevi yemeğe mecbur bırakılan, alternatifi olmayan envai çeşit etten oluşan yemeği yemeyerek sağlam duruşlarını devam ettirdiklerini ve hayatlarının her döneminde dikte ettirilenin tersine farklı yollar arayacaklarını hissettirirler. Bu muhteşem hissiyatın sonrasında şimdiye kadar sahnede duyduğumuz düğün sesinin yerini ortam sesinin alması ve başkarakter Otilia’nın yola ama aynı zamanda da kameraya, böylelikle biz seyircilere baktığı an ise tüyler ürpertici bir etkiye sahip değil midir? Otilia bu bakışıyla mücadele yoluna biz seyircileri de çağırır aslında. Öyle değil mi?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder