15 Eylül 2018 Cumartesi

Murtaza: Bitmeyen Bekleyiş


Yaşlı bir çiftin, yalnız ve umutsuz bekleyişleri…

Daha önce birçok başarılı yerli yapımda yardımcı yönetmenlik yapan Özgür Sevimli, ilk uzun metrajıyla oldukça temiz bir iş ile 36. İstanbul Film Festivali’nde seyircinin karşısında ilk kez görücüye çıktı. Anadolu temalı sergi çalışmalarıyla, şiirleri ve hikâyeleriyle de tanınan Sevimli’nin, ilk gözbebeği olan Murtaza’da edebiyat alanındaki yetkinliğini ve Anadolu ile ilgili yaptığı araştırmaların da ekmeğini yediği çok belli. Zira film, ustalıkla gözlemlenmiş Anadolu insanına yakından bakan, bu bakışı da biz seyircilere aktarırken adeta bir şiir dinliyormuşuz hissiyatı yaratan bir yapım.

Sevimli, sadece yerli sinemamızda değil tüm sinema tarihinde eşine az rastlanan, oldukça riskli bir mevzuya odaklanıyor. Yaşlı bir çiftin, yalnız, umutsuz bekleyişlerine bizi ortak eden Murtaza, filmine mekân olarak Malatya’nın bir köyünü seçiyor. Çocukları olmasına rağmen yalnız olan çiftimiz, sadece çocukları tarafından yalnız bırakılmalarının dışında da derin bir gizem ve buna bağlı olarak da hüzün barındırmaktadırlar. Bu gizemlerin bazılarını Sevimli, bize ucundan birazcık açıklarken, bazılarını açıklama gereği dahi duymuyor. Filmin her anında kafamızdaki soru işaretleri katlanarak artmaya devam ediyor.

Yalnızlık, Yılların Yaşanmışlığı ile Birleşirse

Cezmi Baskın’ın hayat verdiği Murtaza,  tabiri caizse her bir taraftan gizemlerle örülen, seyirci olarak anlayıp, empati kurmanın zor olduğu hatta imkansız olduğu bir karakter. En yakın arkadaşı, oğlu, kızı ve karısı ona neden kızgın ve kırgın? Neden herkesi kendine bu denli uzaklaştırdı? Neden böylesine etrafına duvarlar örüp, insanlardan uzaklaştı? Tüm bu soruların yanıtının filmde yanıtlanacağını beklemek büyük bir yanılgı oluyor. Zira filmde bu soruların çok küçük bir kısmı açıklanıyor sadece. Böylesine gizemli bir başkaraktere neredeyse tüm film boyunca eşlik edecek Sabure (Meral Çetinkaya) karakteri ise görmeyen gözleriyle, zaten bilmediğimiz ve bilmemizin de istenmediği geçmişe daha da yabancılaşmamıza neden oluyor.

Murtaza’yı izlerken Michael Haneke’nin Amour ve Pete Docter ile Bob Peterson’un Up filmini sürekli anımsadığımı fark ettim. Amour’da bir tane çocuklarının da onlardan ayrı yaşadığı yaşlı çiftimiz, kapılarını çalan hastalıkla birlikte hayatlarının en zorlu dönemecine giriyorlardı. Up’ta ise mutlu bir evlilik ile başlayan beraberlik, yine hastalık ile tanışıyor bu da ayrılıkların en acısını bu yaşlı çiftimize yaşatıyordu. Her ne kadar Amour’da ölüme birlikte gitmeyi tercih eden çiftimizin tercihi ile Up’taki çok farklı olsa da aradaki sevgi ve bağlılık hissiyatı fazlasıyla benzerdi. Up’ta çocukları olmadığı için, Amour’da ise varlığı ile yokluğu çok da ayırt edilemeyen çocuklarından dolayı yalnızdır çiftlerimiz. Bu yalnızlık, yılların yaşanmışlığıyla da birleşince…

Yalnızlaşan İnsanlığa Ağıt

İşte Murtaza’daki çiftimiz de iki çocukları ve torunları tarafından ziyaret edilmeyen, aranmayan ebeveynlerdir. Tarlalarındaki mahsulü toplamak için bile işçi tutmak zorunda kalan çiftimiz için bu durumun yaşattığı acı, tahmin edeceğimizden çok daha fazladır. Ne de olsa köy gibi bir yerleşim yeri yalnız yaşamayı, çekirdek aileleri çok da içselleştirmemiştir. Geçmişin gizemleri, yalnızlığın derin hissiyatı gibi altından kalkılmaz yüklere bir de ailenin kız çocuğu Selvi’nin ani ölümü eklenince her şey daha da zorlu bir yola sapar. Murtaza, zaten fazlasıyla dertli olan karısı Sabır’dan bunu saklamayı tercih eder.

Oldukça içine kapanık, çok az konuşan, geçmişin yükünün, dertlerinin, pişmanlıklarının altında ezilmiş Murtaza ile Sabır karakterleri, bu derinlikli rollerinin altından hakkıyla kalkan Çetinkaya ve Baskın’a çok şey borçlu. Başarılı oyunculukları, incelikle yaratılmış karakterleri, gizem perdesini hafiften sürekli havalandıran senaryosu, minimalist anlatımı, etkileyici kadrajlarıyla Murtaza, Sevimli’nin ilk işi olarak oldukça dikkat çekici. Sevimli’nin bu başarısı artarak devam eder mi bilinmez ama Murtaza, özellikle finaliyle şimdiden unutulmaması gerekenler arasında yerine almalı bana kalırsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder