15 Eylül 2018 Cumartesi

O AN: You Were Never Really Here


Göbekten Bağlı Bir Anne-Oğul İlişkisi

İlk filminden bu yana dikkatleri üzerine çeken İskoç yönetmen Lynne Ramsay’ın yeni filmi You Were Never Really Here prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Ramsay’a En İyi Senaryo ödülünü Joaquin Phoenix ise En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Ramsay’ın özellikle bir önceki filmi We Need to Talk About Kevin ile ne kadar güçlü karakterler yarattığı görülmüştü. Kevin karakterinin annesi ile arasındaki aşırı sevgiden kaynaklı ortaya çıkan nefret ve intikam duygularıyla örülü ilişki, filmi izleyen neredeyse herkesi derinden sarsmıştı. Bu kez ise Ramsay, filminde şiddetin dozunu azaltmasa da anne- oğul ilişkisine farklı bir yerden yaklaşıyor.

Joe karakterinin ve annesinin filmin parçalı, kesik kesik kurgusu sayesinde fikir sahibi olduğumuz geçmişi evdeki baba nedeniyle tam anlamıyla bir kâbusa dönüşmüştür. Joe, çocukken yaşadığı tüm bunlara ek olarak gençlik yıllarında da Körfez Savaşı’na katıldığında gördüklerinden dolayı ağır hasarlı bir bireydir. Annesi ile yaşadığı ortak geçmiş ise onları birbirine fazlasıyla bağlamış, başka evlerde bir ilişki sürmeye bile yeltenmemişlerdir. Açıkçası Joe, annesi ile arasındaki göbek bağını kesememiş bir karakterdir. Joe da birçok sorunlu erkek karakter gibi memeden kesilememiş, özgürlüğüne kavuşamamış bu nedenle de sağlıklı bir birey olamamıştır. Joe’nun yaptığı işin sertliği bu durumu asla değiştirmez. Zira Joe’nun işvereninden yeni işinin ayrıntılarını öğrenirken büyük bir itinayla şekerleme yemesi ve renkleriyle ilgili yorum yapması bu durumun en büyük kanıtı. Yine bir başka kiralık katil karakter Leon’un lıkır lıkır süt içtiği unutulmamalı. Fakat bu göbek bağı filmin unutulmaz sahnelerinden birinde kesilir nihayet.

Yaşatmak İçin Yaşamak

Joe, hayattaki tek varlığı, yaşama sebebi, yol arkadaşı, sırdaşı, tek sevdiği kadının, annesinin ne yazık ki bir nevi ölümüne neden olmuştur. Zaten intihar düşüncesiyle yanıp tutuşan, birçok kez bizzat bizim şahit olduğumuz intihara yeltenen Joe, annesini yalnız başına göndermek istemez. Ne de olsa bugüne kadar gözünün önünden ayırmamıştır. Joe, adeta bir kundağa sarıp sarmalar gibi hazırlamıştır annesini. Ve adeta bebeğini kucağında taşıyan anne gibi hatta ölmüş İsa’yı taşıyan Meryem (Michelangelo Buonarroti'nin Pieta heykeli) gibi taşır annesini göle girerken. Bu esnada Joe’nin kollarındaki annesinin iyice Joe’nin göbek hizasında olduğunu görmek mümkün. Ve Suya tamamen girer girmez Joe’nin annesini bırakması, bugüne kadar kopmayan göbek bağını koparır. Her yaptığı işte olduğu gibi yine içinden geriye doğru saymayı da ihmal etmez Joe. Jonny Greenwood ‘un muhteşem müziğine eşlik eden bu sesler, derinlerden gelip gittikçe etkisini arttırır. Zira yeni bir başlangıcın geriye sayımıdır aslında bu.

Bir ana rahmine benzeyen gölde başlayacak doğumun geriye sayımı. Ortada bir doğum değil de ölüm var gibi gözükse de Joe cephesinde durum farklıdır. Zira annesiyle birlikte gitmeyi tasarlayan Joe, son anda annesi gibi suyun derinliklerine dalmakta olan Nina’nın hayaliyle karşılaşınca anlar ki onun ölmesi Nina’nın da ölmesidir. O derinlere batarsa Nina da onunla batacaktır. Bu nedenle Joe, annesinin saçları gibi sapsarı saçları olan Nina’yı kurtarabilmek için ceplerini boşaltarak tekrar hayata doğru kulaç atar. Ve tabii onunla birlikte Nina’nın hayali de… Joe, ölen annesinin yerine Nina’yı koyar böylece.  Annesi ölmüş fakat Joe’nun hayatına Nina doğmuştur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder