Göbekten Bağlı Bir Anne-Oğul İlişkisi
İlk filminden bu yana dikkatleri üzerine çeken İskoç
yönetmen Lynne Ramsay’ın yeni filmi You Were Never Really Here prömiyerini
yaptığı Cannes Film Festivali’nde Ramsay’a En İyi Senaryo ödülünü Joaquin
Phoenix ise En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Ramsay’ın özellikle bir
önceki filmi We Need to Talk About Kevin ile ne kadar güçlü karakterler
yarattığı görülmüştü. Kevin karakterinin annesi ile arasındaki aşırı sevgiden
kaynaklı ortaya çıkan nefret ve intikam duygularıyla örülü ilişki, filmi
izleyen neredeyse herkesi derinden sarsmıştı. Bu kez ise Ramsay, filminde
şiddetin dozunu azaltmasa da anne- oğul ilişkisine farklı bir yerden
yaklaşıyor.
Joe karakterinin ve annesinin filmin parçalı, kesik kesik
kurgusu sayesinde fikir sahibi olduğumuz geçmişi evdeki baba nedeniyle tam
anlamıyla bir kâbusa dönüşmüştür. Joe, çocukken yaşadığı tüm bunlara ek olarak
gençlik yıllarında da Körfez Savaşı’na katıldığında gördüklerinden dolayı ağır
hasarlı bir bireydir. Annesi ile yaşadığı ortak geçmiş ise onları birbirine
fazlasıyla bağlamış, başka evlerde bir ilişki sürmeye bile yeltenmemişlerdir.
Açıkçası Joe, annesi ile arasındaki göbek bağını kesememiş bir karakterdir. Joe
da birçok sorunlu erkek karakter gibi memeden kesilememiş, özgürlüğüne
kavuşamamış bu nedenle de sağlıklı bir birey olamamıştır. Joe’nun yaptığı işin
sertliği bu durumu asla değiştirmez. Zira Joe’nun işvereninden yeni işinin
ayrıntılarını öğrenirken büyük bir itinayla şekerleme yemesi ve renkleriyle
ilgili yorum yapması bu durumun en büyük kanıtı. Yine bir başka kiralık katil
karakter Leon’un lıkır lıkır süt içtiği unutulmamalı. Fakat bu göbek bağı
filmin unutulmaz sahnelerinden birinde kesilir nihayet.
Yaşatmak İçin Yaşamak
Joe, hayattaki tek varlığı, yaşama sebebi, yol arkadaşı,
sırdaşı, tek sevdiği kadının, annesinin ne yazık ki bir nevi ölümüne neden
olmuştur. Zaten intihar düşüncesiyle yanıp tutuşan, birçok kez bizzat bizim
şahit olduğumuz intihara yeltenen Joe, annesini yalnız başına göndermek
istemez. Ne de olsa bugüne kadar gözünün önünden ayırmamıştır. Joe, adeta bir
kundağa sarıp sarmalar gibi hazırlamıştır annesini. Ve adeta bebeğini kucağında
taşıyan anne gibi hatta ölmüş İsa’yı taşıyan Meryem (Michelangelo
Buonarroti'nin Pieta heykeli) gibi taşır annesini göle girerken. Bu esnada
Joe’nin kollarındaki annesinin iyice Joe’nin göbek hizasında olduğunu görmek
mümkün. Ve Suya tamamen girer girmez Joe’nin annesini bırakması, bugüne kadar
kopmayan göbek bağını koparır. Her yaptığı işte olduğu gibi yine içinden geriye
doğru saymayı da ihmal etmez Joe. Jonny Greenwood ‘un muhteşem müziğine eşlik
eden bu sesler, derinlerden gelip gittikçe etkisini arttırır. Zira yeni bir
başlangıcın geriye sayımıdır aslında bu.
Bir ana rahmine benzeyen gölde başlayacak doğumun geriye
sayımı. Ortada bir doğum değil de ölüm var gibi gözükse de Joe cephesinde durum
farklıdır. Zira annesiyle birlikte gitmeyi tasarlayan Joe, son anda annesi gibi
suyun derinliklerine dalmakta olan Nina’nın hayaliyle karşılaşınca anlar ki
onun ölmesi Nina’nın da ölmesidir. O derinlere batarsa Nina da onunla
batacaktır. Bu nedenle Joe, annesinin saçları gibi sapsarı saçları olan Nina’yı
kurtarabilmek için ceplerini boşaltarak tekrar hayata doğru kulaç atar. Ve
tabii onunla birlikte Nina’nın hayali de… Joe, ölen annesinin yerine Nina’yı
koyar böylece. Annesi ölmüş fakat
Joe’nun hayatına Nina doğmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder