15 Eylül 2018 Cumartesi

O AN: I, Tonya


Bir Başarısızlık Hikâyesi

Doksanlı yıllarda Amerika’nın en tanınan kişilerinden biri olan artistik buz patencisi Tonya Harding’in hayatına odaklanan I, Tonya için yönetmen Craig Gillespie’in şimdiye kadarki en kusursuz işi diyebiliriz hiç kuşkusuz. I, Tonya her şeyden önce klasik bir sporcu biyografisi değil asla. Henüz üç yaşındayken tanıdığımız Tonya Harding’in gittikçe yükselen ve zirveye oturan bir başarı hikâyesi yok karşımızda. I, Tonya aslında bir başarısızlık öyküsü. Üstelik Tonya’yı (Margot Robbie) bu başarısızlığa sürükleyen şartları ve yaşanılan talihsiz olayları, yanlış tercihleri karakterlerin bire bir ağzından öğreniyoruz.

Elbette her birinin kendince anlattıklarını duyunca akıllara bir nebze Akira Kurosawa’nın Rashômon filmi gelmiyor değil. Mokumentary tarzındaki bu sahneler, paralel kurgu, hareketli kamera, dinamik plan-sekans tercihiyle birleşince filmin seyirciyi yakalamaması neredeyse mümkün değil. En çok da dördüncü perdenin sık sık yıkılması zaten merak uyandırıcı hikâyeyi daha da canlandırıyor. Tonya’nın ve Jeff’in sıklıkla kameraya bakarak bire bir bize konuştuğu bu anlar, kilit öneme sahip mevzuların altını çiziyor. Lakin filmin en vurucu ve bir nevi anti-kahraman olan Tonya ile özdeşlik kurulabilecek sahnelerinden biri ise sözlerin anlamını yitirdiği tek sahnedir.

Makyajın Saklayamadığı Duygular

Hayatında karşısına çıkabilecek tüm zorlukları aşıp olimpiyatlarda yarışmaya hak kazanan Tonya’yı, kulisteki ışıklı makyaj aynasının önünde otururken arkadan görürüz önce. Tonya’nın kadraj içinde kadraj içinde kadraja sığdırılmış olması onun o anki haleti ruhiyesine daha derinlemesine bakacağımızın sinyalidir. Daha sonra ise tıpkı Tonya’nın kameraya yani biz seyircilere bakarak konuştuğu anlarda olduğu gibi bakar bize. Zira kamera tam da aynanın olduğu yere yerleşmiştir. Fakat bu kez konuşmaz Tonya. Ama duygularını karşımızda apaçık yaşamaktan da geri durmaz. Tonya, aşırı makyajlı suratı ile karşımızdadır. Hayli tedirgin ve korkan halini saklamak amacıyla kendine makyajdan bir maske oluşturmak istemiştir. Fakat yine de başarılı olamadığına kanaat getirmiş olacak ki makyaja devam eder. Fakat ne kadar makyaj yaparsa yapsın Tonya, üzüntüsünü, korkusunu gizleyemediğini fark eder.

Margot Robbie bu anlarda kusursuz bir oyunculuk ortaya koyar. Tamamen yüzüne odaklanmış kameranın karşısında hiç konuşmadan mimikleriyle karakterin ruh durumunu ortaya seren Robbie’nin Oscar adaylığı daha da anlam kazanır. Gülümseme ile gözyaşlarının birbirine karıştığı sahneyi izlerken yine kulis masasının başında derin bir acıyla boğuşan Black Swan filminde Natalie Portman’ın hayat verdiği Nina’nın çaresizliğini hatırlamak mümkün. Bu anımsayış bile birazdan piste çıkacak olan Tonya’nın akıbeti hakkında fikir verir aslında. O aynanın karşısında hem kendiyle hem de tüm yaşadıklarıyla yüzleşen Tonya’nın kolu bacağı kırılır adeta. Ne bacaklarında ne de ruhunda derman kalır. Tonya adeta hayatı boyunca yaşadığı tüm acılarla yüzleşmiş her şeyden kopmuş, daha piste çıkmadan teslim olmuştur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder