15 Eylül 2018 Cumartesi

O AN: Bir Zamanlar Anadolu’da


Erkek Dünyasına Yansıtılan Işık

Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü Dardenne Kardeşler’in Le gamin au vélo ile paylaşan Nuri Bilge Ceylan’ın altıncı uzun metrajı Bir Zamanlar Anadolu’da, bir Anadolu kasabasındaki erkeklerin karanlık dünyasına götürür bizleri. Erkek dünyasını ise kıdemli olan Savcı Nusret, Doktor Cemal, Komiser Naci gibi her biri ayrı bir hikâye taşıyan karakterler ile Şoför Arap Ali, Kenan, muhtar ve hatta sadece hayalini gördüğümüz Yaşar gibilerle sunar. 

Ceylan’ın olay örgüsünden daha çok karakter donanımına önem verdiği Bir Zamanlar Anadolu’da filmini izlerken odağa alınan cinayetin aydınlanmasından daha çok diğer karakterlerin karanlık dünyaları ile bizleri buluşuruz. Geneli gece karanlığında geçen filmde karakterlerin karanlığını aydınlatmak için ise iki farklı aydınlatıcı kullanılır. Biri erkek dünyasından gelen araba farı diğeri ise kadın dünyasından gelen gaz lambasıdır. Cesedi bulmak için çorak topraklara tutulan jandarmanın aracının araba farı, hiçbir şeyi aydınlatamasa da muhtarın kızının çay servisi yaptığı tepsideki gaz lambası her şeyi turnusol kâğıdı gibi açık eder. Kısa süreliğine gördüğümüz ve neredeyse hiç konuşmayan iki kadın karakterden biri olan muhtarın kızı Cemile’nin odaya girip de tüm erkeklerin dünyasına ışık tuttuğu sahne, filmin en önemli dönemecine şahit eder bizleri.

Aynanın Karşısında Teslim Olmak

Elektriklerin kesilmesi nedeniyle karanlıkta kalan ve bu fırsat nedeniyle kendi içlerindeki karanlık dünyalarına çekilen erkekler, Cemile’nin elindeki tepsiyle içeri girmesiyle adeta baskına uğrarlar. Cemile’nin rüya gibi güzelliği, gaz lambasının ışığı nedeniyle daha da bir etkili hal alarak onu adeta bir huri konumuna taşır. Böylesine bir güç ile karşılaşan doktor, savcı, Ramazan, Kenan sanki Tanrı’nın huzurunda tüm yaptıkları açığa çıkmış da yakalanmışlar gibi şaşırır, utanır, afallarlar. Her birinin kendilerinden bile saklamaya çalıştıkları sırlarının ifşa olmasının suratlarında yarattığı etkiyi hissetmemek mümkün değildir. Kenan’ın kısa zaman önce işlediği suçu düşünmemeye çalışırken böyle bir ifşaya maruz kalması karşısında hüngür hüngür ağlaması ve öldürdüğü Yaşar’ın hayalini görmesi ise Kenan ile seyircinin en çok yakınlaştığı anlardan (oğlunun yüzüne taş attığı sahne de bir diğeri diyebiliriz) biridir. 

Her bir erkeği kendi suçlarıyla, unutmaya, bastırmaya, yok saymaya çalıştıkları izbe yanlarıyla baş başa bırakıp dışarı çıkan Cemile’nin son anda duvara yansıyan kocaman gölgesi ise asla es geçilmemeli. Zavallı gizlerini nuruyla aydınlatan kadının, enkaza dönüştürdüğü erkeklerin mekânından çıkarken gittikçe büyümesi, korkutucu derecede büyük bir güce dönüşmesi çok anlamlıdır. Kadın, erkek dünyasına tuttuğu ayna vesilesiyle daha da güçlenmiş, ilahi bir noktaya taşınmıştır. Ceylan’ın birkaç sahnede yer verdiği kadını böylesine kutsaması, filmin en önemli meziyetlerinden de biridir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder