Erkek Dünyasına Yansıtılan Işık
Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel
Ödülü’nü Dardenne Kardeşler’in Le gamin au vélo ile paylaşan Nuri Bilge
Ceylan’ın altıncı uzun metrajı Bir Zamanlar Anadolu’da, bir Anadolu
kasabasındaki erkeklerin karanlık dünyasına götürür bizleri. Erkek dünyasını
ise kıdemli olan Savcı Nusret, Doktor Cemal, Komiser Naci gibi her biri ayrı
bir hikâye taşıyan karakterler ile Şoför Arap Ali, Kenan, muhtar ve hatta
sadece hayalini gördüğümüz Yaşar gibilerle sunar.
Ceylan’ın olay örgüsünden
daha çok karakter donanımına önem verdiği Bir Zamanlar Anadolu’da filmini
izlerken odağa alınan cinayetin aydınlanmasından daha çok diğer karakterlerin
karanlık dünyaları ile bizleri buluşuruz. Geneli gece karanlığında geçen filmde
karakterlerin karanlığını aydınlatmak için ise iki farklı aydınlatıcı
kullanılır. Biri erkek dünyasından gelen araba farı diğeri ise kadın dünyasından
gelen gaz lambasıdır. Cesedi bulmak için çorak topraklara tutulan jandarmanın
aracının araba farı, hiçbir şeyi aydınlatamasa da muhtarın kızının çay servisi
yaptığı tepsideki gaz lambası her şeyi turnusol kâğıdı gibi açık eder. Kısa
süreliğine gördüğümüz ve neredeyse hiç konuşmayan iki kadın karakterden biri
olan muhtarın kızı Cemile’nin odaya girip de tüm erkeklerin dünyasına ışık
tuttuğu sahne, filmin en önemli dönemecine şahit eder bizleri.
Aynanın Karşısında Teslim Olmak
Elektriklerin kesilmesi nedeniyle karanlıkta kalan ve bu
fırsat nedeniyle kendi içlerindeki karanlık dünyalarına çekilen erkekler,
Cemile’nin elindeki tepsiyle içeri girmesiyle adeta baskına uğrarlar.
Cemile’nin rüya gibi güzelliği, gaz lambasının ışığı nedeniyle daha da bir etkili
hal alarak onu adeta bir huri konumuna taşır. Böylesine bir güç ile karşılaşan
doktor, savcı, Ramazan, Kenan sanki Tanrı’nın huzurunda tüm yaptıkları açığa
çıkmış da yakalanmışlar gibi şaşırır, utanır, afallarlar. Her birinin
kendilerinden bile saklamaya çalıştıkları sırlarının ifşa olmasının
suratlarında yarattığı etkiyi hissetmemek mümkün değildir. Kenan’ın kısa zaman
önce işlediği suçu düşünmemeye çalışırken böyle bir ifşaya maruz kalması
karşısında hüngür hüngür ağlaması ve öldürdüğü Yaşar’ın hayalini görmesi ise
Kenan ile seyircinin en çok yakınlaştığı anlardan (oğlunun yüzüne taş attığı
sahne de bir diğeri diyebiliriz) biridir.
Her bir erkeği kendi suçlarıyla,
unutmaya, bastırmaya, yok saymaya çalıştıkları izbe yanlarıyla baş başa bırakıp
dışarı çıkan Cemile’nin son anda duvara yansıyan kocaman gölgesi ise asla es
geçilmemeli. Zavallı gizlerini nuruyla aydınlatan kadının, enkaza dönüştürdüğü
erkeklerin mekânından çıkarken gittikçe büyümesi, korkutucu derecede büyük bir
güce dönüşmesi çok anlamlıdır. Kadın, erkek dünyasına tuttuğu ayna vesilesiyle
daha da güçlenmiş, ilahi bir noktaya taşınmıştır. Ceylan’ın birkaç sahnede yer
verdiği kadını böylesine kutsaması, filmin en önemli meziyetlerinden de
biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder