Duvarları Kırarak İçerdeki Çocuğa Ulaşmak
Paul Thomas Anderson, Reynolds Woodcock isimli 50’lerin
Londra’sında ünlenmiş bir terzinin kız kardeşi ve sevgilisi Alma ile olan hayatını
perdeye yansıtır son filmiyle. Gotik romans türüne oldukça yakın duran Phantom
Thread, aynı zamanda da türün birçok klişesini alaşağı ederek dengelerle
oynamaktan da imtina etmez. Zira her ne kadar ihtişamlı bir malikâneye Reynolds
(Daniel Day-Lewis) gibi orta yaşı geçmiş karizmatik bir adam tarafından adeta
hapsedilmiş Alma’nın (Vicky Krieps) durumu çok klasik bir rota izlese de
zamanla durum değişir. Oldukça centilmen ama aynı zamanda bir diktatör olan
Reynolds’un sevgisinden çok hakaretlerine, ilgisizliğine değer görülen Alma,
konulduğu kaleden kaçmayı değil kalarak savaşmayı tercih eder. Burnundan kıl
aldırmayan bir diktatörü, dize getirerek kendine muhtaç birine dönüştürür Alma.
Üstelik tüm bunları oldukça naif ve kendinden emin bir şekilde yapar. Alma’nın
bu mücadelesinin son hamlesi ise unutulmayacak sahneler arasına girecek türden.
Alma, ilk günden aç adam olarak tanıdığı Reynolds’un hedef
alınacak en yumuşak yerinin midesi olduğunu çok iyi bilir. Aynı zamanda
Reynolds’un etrafına ördüğü kalın duvarlarının içinde aslında anne şefkatini
arayan, kırılgan bir çocuk olduğunu da. Zira doğrudan Reynolds’un ağzından
annesine ne kadar düşkün olduğunu, ceketinin içinde annesinin saçını ve
fotoğrafını taşıdığını dinlediği için kalenin içinde yaşayan hedefin
kırılganlığından adeta emindir. Reynolds, Alma’nın da anladığı üzere henüz
sütten kesilememiş, kendini gerçekleştirememiş bir erkektir. Reynolds’un yemeğe
olan düşkünlüğünün sebebi de budur zaten. Memesini emerek avunabileceği bir
anne olmayınca boşluğu yemek ile doldurmayı deniyordur Reynolds. Tüm bunları daha
önceki denemelerinde de fark eden Alma, kale duvarlarını kırıp içerdeki çocuğa
ulaşmak ister. Bunu da ancak mideden geçerek yapabilir.
Biraz Yola Gelmen Gerekiyor Sadece
Alma, ormandan imtina ile topladığı mantarları hazırlamaya
başlar. Bu esnada çizim yaparken arada kafasını kaldırıp Alma’yı izleyen
Reynolds, bir şeylerden huylanmaya başlar. Alma ise asla yaptığından kuşku
duymadan adeta bir ritüel havasında mantarlı omleti yapmaya devam eder.
Reynolds’un işkillendiğini anlaması bile tedirgin etmez onu. Alma’nın tereyağı,
mantar, margarin ve yumurtayı tavada buluşturduğu anlar ile Reynolds’un çizim
yaptığı anları paralel kurguda verir Anderson. Yumurta kabarıp kıvama geldikçe Reynolds,
çizimini tamamlar. Sofraya arz-ı endam eden omlet, gerilimi, imalı bakışmaları,
soru işaretleriyle dolu göz süzüşmelerini daha da arttırır. Fakat ne Alma’nın
geri adım atmak gibi bir niyeti ne de Reynolds’da korktuğunu belli edecek göz
vardır. İlk lokma ağza alınır ve çiğnenmeye başlanır. Zehrin vücuda geçmesi
başladıktan sonra Alma konuşmaya başlar:
“Senin, yataklara düşmeni…
Aciz, hassas, açık olmanı…
Ve yalnızca benim yardım edebilmemi istiyorum.
Sonra tekrar güç bulabilmeni istiyorum.
Ölmeyeceksin. Ölmeyi dileyecek belki ama ölmeyeceksin.
Biraz yola gelmen gerekiyor sadece.”
Alma’nın bu son söylediği söz, tam da bir annenin çoğuna
söyleyeceği türdendir. “Biraz yola gelmen gerekiyor.” Öyle de olur. Reynolds’un
içinde taşıdığı zehir bir nevi mantarın zehriyle akıtılır. Zehirli mantar
aslında Reynolds’un panzehiridir. Alma’nın söyledikleriyle yüzündeki tüm kuşku
bulutları dağılan, rahatlayan hatta mutlu olan Reynolds, hiç tereddüt etmeden
yutar ağzında gevelediği lokmayı. Çünkü Alma’dan daha çok kendi ister yataklara
düşerek özlediği anne şefkatini görmeyi. Hayaletiyle avunan annesinin yerine
onu en az onun kadar koruyup kollayacak, sevgisiyle besleyecek bir kadının
kollarında avunmayı. Böylece Reynolds, sütten kesilerek kendini de gerçekleştirmiş
olur Alma sayesinde. Alma, hem kendini hem de sevdiği adamı özgürleştiren bir kadındır.
İşte tam da bu sebepten gotik romans türündeki alışılagelmiş kadınlardan çok
farklıdır. Son olarak filmin düğüm noktası olan bu sahnede Alma ile Reynolds
kadar önemli bir karakter mantarsa diğeri de Jonny Greenwood’un icra ettiği
muhteşem müziklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder