Aynadaki Yansımanın Kırılması
İran sinemasının en önemli ve rejimin en çok baskısına maruz
kalan yönetmenlerinden Jafar Panahi’nin kariyerinin ikinci filmi Ayneh, bir
küçük kız çocuğunun peşinden sürükler bizleri. Okuldan çıkan Mina, annesi onu
almaya gelmediği için koskoca Tahran sokaklarında kendi başının çaresine bakmak
zorunda kalır. Bir başına evinin yolunu bulmaya çalışan Mina, kendisine yarım
yamalak yardımcı olan büyüklerden de gereken desteği bulamadıkça keşmekeşin
ortasında sürüklenip durur. Bir an bile peşinden ayrılmadığımız Mina, kolu
alçılı ve tedirgin haliyle bizleri içine düştüğü duruma öylesine kaptırtır ki
hissettiği korkuyu, çaresizliği iliklerimizde hissederiz adeta. Lakin bir an
gelir ki her şey bambaşka bir boyuta taşınır. Filmin ortasında bizleri
karşılayan sahne, bir kez daha İran sinemasına ve Panahi evrenine hayran
kalmamıza sebep olur.
Mina, kendisine yardımcı olmaya çalışan büyüklerinin
arasında ecel terleri dökerken birden biz seyircilere yani kameraya bakmaya
başlar. Ardından da Panahi’nin Mina’yı kameraya bakmaması için uyaran sesini
duyarız. Lakin ne çare… Mina, baştan itibaren film ekibi ile birlikte bir nevi
oynadığı oyundan sıkılmış, adeta arkadaşlarıyla oynadığı oyunda mızıkçılık
yapma misali oyun dışına çıkar tüm hiddetiyle. Artık oynamak istemediğini
söyler tüm özgüveni ve kararlılığıyla. Bir sonraki sahnede öğreneceğimiz
sebeplerle Mina, gerçeğin aynadaki yansıdığı yani gerçek hayattaki yaşantının
kamera vasıtasıyla kurmacaya dönüştüğü anı kırarak tekrar gerçeğe dönüşe sebep
olur.
Rejime Bir Kafa Tutuş, Bir İsyan…
Bu anlarda birden 35 mm’lik kamera görüntüsü hand cam’e
dönüşürken, ışık, diyafram, açı ve kadraj kurallarının hepsi ters-düz olur.
Sallanan tekinsiz kamera hareketleri, bütüne değil de gelişi güzel parçalara
odaklanan açılar artık o kurmaca dünyayı tamamen unutturur. Karşımızda pat diye
başlayan ve seyirciyi tabiri caizse afallatan bir belgesel vardır. Hemencecik
kendimizi toparlayıp, hiç hazırlıklı olmadığımız bu belgesel anları izlerken bir
yandan biraz önce izlediklerimizin bir film olduğunu tüm çıplaklığıyla
hatırlatırlar bir yandan da artan tekinsizlik duygusu ile baş etmeye çalışırız.
Zira Mina, bundan sonra gerçekten Tahran sokaklarında evini tek başına aramaya
başlayacaktır.
Locarno Film Festivali’nden Altın Leopar, İstanbul Film
Festivali’nden de Altın Lale ödülünü kazanan, kurmaca ile gerçeğin iç içe
geçtiği bir nevi film içinde film diyebileceğimiz Ayneh, filmin ortasındaki bu
kırılma sahnesiyle akıllara durgunluk verecek bir iş başarmıştır hiç kuşkusuz.
Tüm benliğini ele geçirdiği seyirciyi aniden dışarıya itekleyen film, elbette
Mina’nın muhteşem performansına çok şey borçlu. Zira gelmiş geçmiş en başarılı
çocuk performansının sahibi olan Mina, kadına hiç değer verilmeyen bir ülkede,
elbette Panahi sayesinde de perdede devleşip herkese posta koyar tüm kadınlar
ve çocuklar adına. Hem neden bu sahneyi bin bir türlü baskıya maruz kalan
İranlı kadınların onları yönetmeye çalışan, belirli kurallar içerisinde tutmaya
çalışan rejime bir kafa tutuşu olarak okumayalım ki? Ayna kırılır, maske düşer
ve kadınlar en önce cesurca yol alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder