Yürek Kaldıran Bir Film
Fransız yönetmen Julia Ducournau’nın ilk göz bebeği olan
Raw, geçen yıl perdeden gelip geçen en sarsıcı, ses getiren ve tabiri caizse
sansasyona sebep olan filmiydi. Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nden
aldığı Fibresci Ödülü başta olmak üzere birçok festivalden aldığı ödüllerle
heybesini tıka basa dolduran Raw, bir yandan da izleyicilerinin birçoğuna
sinema salonlarında zor dakikalar yaşattığı için kendine bir nam sağladı. İçerdiği aşırı rahatsız edici sahneler
nedeniyle salonda kusanlar, bayılanlar ve kendinden geçenlerin olduğu çokça
işittiğimiz söylentilerdi. Her ne kadar
bu söylentilerin abartıldığını inkâr edemesek de korku janrının tüm alt
türlerine neredeyse göz kırpan; vampir, yamyam, nekrofili ve slasherden
fazlasıyla beslenen bir film karşımızdaki.
Justine, veterinerlik fakültesine geldiğinden beri o güne
kadar ailesinin yanında onların kontrolünde yaşadığı hayattan farklı bir sürece
girmiştir. Her geçen gün onun için daha farklı, tehlikeli, ilginç bir hal alır.
Önce hayatı boyunca yemediği eti yemek zorunda bırakılır. Üstelik her ne kadar
ilk başta alerjik bir reaksiyon verse de bir süre sonra içindeki doymak bilmez
ilkel yanın uyanmasına ve onun hayatını şekillendirmesine engel olamaz. Buraya
kadar bile izlediklerimiz yeterince zorluyorken Justine ile ablası arasında
yaşanan küçük bir aksilik sonrası gerçekleşenler geri dönülmez bir yolun
startını verir. Yanlışlıkla kopan Alexia’nı n parmağı ile Justine’nin
beraberliği hem vahşeti, hem çaresizliği hem de hüznü, yenilgiyi içinde
barındırır ne yazık ki.
Duymak İsteyene Anlamlı Bir Çığlık
Justine tıpkı et ile tanışıklığında olduğu gibi nasıl
olduğunu anlamadan ablasının parmağından damlayan kanları içerek kendinden
geçer. Ama ne bu durumdan zevk alır ne de mutlu olur. Çaresizce çırpınır
aslında. Kontrol edemez kendini. Kapana kısılmış bir denek gibidir bir nevi. Hatta
bu anları ilk kez uyuşturucu kullanan birinin ürkek ama sonrasında tam
teslimiyet haline de benzetmek mümkün. Gözlerinden fışkıran çaresizlik
ifadesiyle çırpınan Justine’nin uyanan ablasına çevirdiği gözleri sayesinde biz
de bir diğer drama şahitlik yaparız.
Filmin başından itibaren kaya gibi sağlam kadın profili
çizen Alexia, kendisi ve annesi ile aynı kaderi paylaşan küçük kardeşini görünce
gözyaşlarına engel olamaz. İki kardeşin bu seyirciyi de afallatan sessiz haykırışları,
duymak isteyene görünenin arkasında çok daha fazlasını anlatır elbette. Bu
sahne sadece iki kardeşin değil genel geçer normlara uyması için dikte edilen
tüm insanlığın ve insan türü tarafından soykırıma uğrayan tüm hayvanların
sessiz çığlığıdır. Zira filmin ayna tutmak istediği asıl mesele de budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder