Hayatın Yönünü Kadınlar Çiziyor
Denis Villeneuve’ün yönetmen koltuğunda oturduğu Blade
Runner 2049, pek de alışık olmadığımız bir şey yapar: Öncülü olan 1982 Ridley
Scott yapımı Blade Runner’ın etkisini yakalamakla kalmaz, birçok yönden onu
gölgede bile bırakır. Öncülü olan filmde iyileştirmeler yapması ise en dikkate
değer yanıdır. Blade Runner 2049, kadına bakış açısı yönünden özellikle çok
daha iyi bir noktada durmakta. Seçilmiş kişinin bile kadın olmasının yanında
isyancıların, güçlü karakterlerin, hayata yön verenlerin hep kadın olması çok
anlamlı. Elbette replicant yaratıcısı Niander Wallace ve başkarakter K gibi
erkek karakterler de önemli bir konuma sahip. Ama kendilerine beklenildiği gibi
çok da önemli roller biçilmediği anlaşılıyor zamanla. Zaten Blade Runner
2049’un öncülünden farklı olarak yaptığı en önemli hamlesi de bu:
Başkarakterimiz çok da öyle ilahi bir konumda değildir. Hatta fazlasıyla basite
indirgenmiştir. Fakat tüm bu basitliğine rağmen birkaç sahnede yaşadığı
deneyimleri ile büyülü anlar yaşatır seyircide. Yanlış anlaşılmasın; bu
sahneler öyle aksiyon, koşturmaca gibi durumlara ev sahipliği yapmaz. Çok daha yaşamsal
faaliyetlerdir bunlar.
Başkarakterimizin yine bir Blade Runner (replicant
tetikçisi) olduğu filmde, aradan geçen otuz yılda insanlık hologram üretmeye de
başlamıştır. Fakat ne yazık ki erkek egemen toplumun hâlâ devam etmesinden
dolayı tüm hologramlar erkeklere hizmet etmek için üretilmektedir. K’nın evindeki
Joi adlı seri üretime dâhil olan hologram da bunlardan biridir. Joi, genel
geçer toplum kurallarına uygun yaratılmış bir ev kadını, sadık bir eştir. Joi,
K’nın onu evde bekleyen, onunla sohbet eden, dertlerine ortak olan karısı
rolünden çok daha fazlasını yaşamak ister ama. Çünkü bilir ki K da bunu ister
aslında. Lakin bir sorun vardır: Haliyle hologramlar sadece görüntü olarak var
olabilirler. Bu nedenle de seks yapacak konumda değillerdir. Bu problem ise
hologramların replicantlar ile sekronize olabilmeleri ile çözülmüştür. İnsan,
replicant ve hologramların adeta birbirine karıştığı bir dünyada replicantlar
ile hologramın tek beden olup birbirini sarıp sarmaladığı sahne, filmin en
ilginç anlarından birine ev sahipliği yapar.
Aşkın Tarife İhtiyacı Yok
K, her ne kadar Joi’nin hologram olduğunu bilse de ona
deliler gibi âşıktır. Özellikle Her filmini izleyen seyircinin bu duruma
şaşırmaması gerek. Zira âşık olmak için gerçek bir bedene ihtiyaç yoktur asla.
K için Joi’nin varlığı ona âşık olması için yeterlidir. Zira Joi’den başka hiç
kimsesi olmayan K için bir tutunacak daldır Joi en başta. Fakat sevdiği adam
ile arasındaki aşkı eyleme de dökmek isteyen Joi, K’nın daha önce dışarıda
karşılaşıp etkilendiği seks işçisi bir replicant olan Mariette’den yardım
ister. Her ne kadar buna ilk başta K karşı çıkmaya kalksa da bu konuda pek de inat
etmez. Böylece sinema tarihinin en ilginç seks sahnelerinden birinin en azından
başlangıcı perdeye yansır. Zira bu noktada oldukça ahlakçı yaklaşan film,
sahnenin kalanını seyircinin hayal gücüne bırakır.
Mariette ile Joi’nin senkronize olmasıyla başlar her şey. Bu
senkronize anlarında bile iki vücudun bir olması, birbirinin içine girmesi
aslında bir nevi cinsel birleşmedir. Zaten K’nın bu durumu izlerkenki haline
dikkat etmek gerek. Bu anların sonucu olarak K’nın karşısında cereyan eden
birleşimde arzuladığı her şey vardır. Hem görünen hem de bastırılan arzuların
hepsi tek vücut olmuştur. Masum, kırılgan, anlayışlı ve yumuşak olan Joi ile isyankâr,
rahat, güçlü ve ne istediğini bilen, özgür ruhlu Mariette… Bu iki farklı
kadının tek vücut olarak K’yı kavradığı anları aynı zamanda bir üçlü aşk
sahnesi olarak düşüne de biliriz. Bu anlarda yaşanılan duygunun ise insanların
birlikteyken yaşadıklarından çok daha saf ve yoğun olduğu ise su götürmez bir
gerçek. Zaten Blade Runner ile ilgili aklımıza kazılan en önemli söz nedir? “More
human than human” Blade Runner’daki replicant üreticisi şirketin sahibi Eldon
Tyrell’in sloganı olan bu söz aslında gerçeğe dönüşmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder