13 Eylül 2018 Perşembe

Béla Tarr Masterclass



Ülkemize ikinci kez gelen Macar yönetmen Béla Tarr, gerçekleştirdiği masterclass’da sinemasını, onu dinleme şansına erişen dinleyicilerine anlattı. Film yapmaya nasıl başladığını ve neden artık yönetmenlik yapmama kararı aldığını sinemasını benimseyen topluluğu büyük bir samimiyetle aktaran Tarr, paylaşımları sona erdiğinde ise “bu benim sinemam, ama siz kendi sinemanızı icra edin “ dedi. Sinemasına büyük bir hayranlık duyduğum Tarr’ı dinleme şansına erişenlerden biri olarak onu can kulağıyla dinledim. Bu dinlediklerimi sizinle de paylaşmak isterim.

Dertsiz Bir Sinema Olmaz

Öncelikle yönetmenliğin bir yaratma işi olduğuna inandığını belirten Tarr, daha önce olmayan bir şeyi yaratmanın yaşattığı duygunun öneminin altını çizdi. “Daha önce olmayan ve sizin olacak bir şeyi yaratmak… Bu çok güzel bir şey” sözleriyle konuşmasına devam eden Tarr, tüm bu yaratma isteğinin ise tam olarak bir etki-tepki sonucunda gerçekleştiğine inandığını da ekledi. Bir derdi olduğu için yıllarca film çektiğini ve tüm filmlerinin de aynı filmin devamı olduğunu söyleyen yönetmen, bazı şeyleri sindirince ise film yapmasına gerek kalmadığını sözlerine ekledi. Hayata s.k git demek için film yapmaya başladığını ve bu öfke ile filmlerini yaptığını belirten usta, tıpkı kendisininki gibi somut bir neden olmadan film yapılamayacağının da özellikle üzerinde durdu.

 “Senaryoya Karşıyım!”

Filmlerini yaparken senaryoya ihtiyacı olmadığını tüm samimiyetiyle dile getiren Tarr, kesinlikle sinemaya karşı olduğunu söyledi. Zira senaryo olunca yönetmenin kelimeler üzerine düşünmeye başladığı ve kısıtlandığını düşünmekte Tarr. Tanrı’ya inanmadığını dile getiren Tarr, bu nedenle gerçek hayatta da bir senaryonun olmadığını dile getirdi. Gerçek bir bakış açısı yakalamak için senaryo ile olan ilişkinin son bulması gerektiğini düşünen usta, kendisinin senaryo yazmak yerine kartlar hazırladığını ve bu kartları duvara yapıştırarak filmlerini oradaki fikirlerden çektiğini söyledi.

“Gerçek İnsan Davranışını Arıyorum”

Filmleriyle ilgili kasting yaparken gerçek insan davranışını aradığını, onların nefeslerini, bakışlarını aradığını belirtti. Profesyonelliği karşı olan Tarr, profesyonel oyuncularla oynadığı zamanlarda ise onlara asla oynamamalarını söylediğini buna rağmen oynayan oyuncular ile ise ne yazık ki yollarını ayırmak zorunda kaldığını da belirtmeden edemedi. Tarr aynı zamanda yönetmenlik kariyeri boyunca yaptığı en iyi casting çalışmasını da dinleyicileriyle paylaştı. Son filmi A Torinói ló’nın en önemli oyuncularından biri olan atı bir pazarda bulduğunu ve sahibinin onu artık çalışamıyor, ondan ancak sucuk olur diyerek oldukça uygun fiyata sattığını belirten Tarr, böylece tam da artık çalışamayacak kadar yorgun düşmüş atımızı bulduğunu söyledi.

“Béla Tarr Bir Marka Oldu Ama Bu Markayı Yalnız Ben Yapmadım”

Auteur diye tabir edilmeye sonuna kadar hak eden bu değerli ustanın her filminde birlikte çalıştığı oyuncuları (Erika Bók, János Derzsi), senaryo yazarı (László Krasznahorkai), müzisyeni ve en önemlisi neredeyse her filminde kendisi ile birlikte yönetmen koltuğuna oturan karısı (Ágnes Hranitzky) Tarr sinemasının vazgeçilmezlerini oluşturur hiç kuşkusuz. İşte adeta takıntı haline gelen bu durum için ise usta bir parantez açma ihtiyacı hissetti elbette. Konuşmayı çok sevmediğini, her yeni gelen kişiye kendini, isteklerini anlatmanın çok zor olduğunu bu nedenle de aynı kişilerle çalışmayı tercih ettiğini söyledi. Tarr, kendi isminin artık bir marka olduğunu fakat bu markayı tek başına yaratmadığını bunun bir ekip işi olduğunu özellikle belirtti.

“Müzik Filmin Ana Karakterlerinden Biridir”

Bir filmin yapımına başlamadan önce müziğin hazır olması gerektiğini söyleyerek sözlerine başlayan Tarr, film ile ilgili yapılması gereken en öenmli işin bu olduğunu belirterek devam etti. Bazı yönetmenlerin film bittikten sonra müzisyeni arayarak bazı sahnelere gerilim ya da duygusallık vermesi için müzik sipariş edilmesini anlayabilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Müzik bittikten sonra filme başlayan yönetmen, aynı zamanda müziği çekimler esnasında birçok noktada yardımcı olarak kullandığını da belirtti. Mesela oyuncularına sürekli müziği çekimler esnasında dinletmesi gibi.

“Biz Kurguya Kameranın İçinde Yapıyoruz”

Filmlerini uzun plan sekanslar ile çektiği su götürmez bir gerçek olan Tarr, elbette bunun nedenini anlatmadan sinemasını tam olarak ifade etmiş olamazdı. Tarr, öncelikle uzun plan sekanslarla çekilen bir filmin kurgusunun çok kolaylıkla yapıldığını belirtti. Ve en önemlisi bu şekilde asıl kurgunun konvansiyonel sinemada olduğu gibi kurgu odasında değil çok daha yaşayan bir yerde kamerada gerçekleştiğini hatırlattı.

“Dublajı Seviyorum”

Çekim yaparken sesler konusunda kendini kısıtlamadığını çünkü kesinlikle dublaj kullandığını belirten usta yönetmen, böylece bazı sesleri normalden daha yüksek duyulmasını da sağlayabildiğini söyledi. Çünkü bazen bir şeyleri anlatmak için diyalogdan veya görüntüden daha çok sesin dilinden yararlanılacağını bunun için de bazen seslerin gereğinden fazla çıkarak anlatmak istenilene dikkat çekildiğini belirtti. Çekilip biten filmin tam olarak tamamlanmasının dublaj ile olduğunu, dublajın filmin kıyafeti olduğunun da altını usta yönetmen özenle çizdi.

“Siyah-Beyazı Seviyorum”

Neden siyah-beyaz filmler çektiği sorusuna ise usta yönetmenin verdiği yanıt oldukça tamin edici ve aynı zamanda da samimiydi. Zira siyah-beyazı çok sevdiğini aynı zamanda gri skalasını, ışıkla oynamayı çok sevdiğini söyleyen Tarr, seksenlerden sonra filmlerin polyester olması ile renklerin de yapaylaşmasının etkisini de belirtti.

Daha sonra geçilen soru cevap kısmındaysa açıkçası Tarr’ı dinlemeye gelenlerin onun sinemasına çok da hâkim olmadıklarını gördüm. Zira 1978’den 2011 yılına kadar yönetmenlik kariyerine devam eden ustaya neredeyse sadece son filmi A torinói ló ile ilgili sorular sorulması ve daha önce defalarca açıkladığı detayların sorulması gibi bir durum vardı ortada. Açıkçası yönetmenin tüm filmografisine hâkim olan ve onun yaptığı açıklamaları, röportajları çokça takip eden takipçilerinin katıldığı bir masterclass’ın daha tatmin edici olacağını düşünmeden edemiyorum. Bu nedenle bu yazıya da soru-cevap kısmında konuşulanları dâhil etmemeyi tarcih ettim açıkçası. Son olarak yazıya ustanın son sözleri ile bitirmek isterim.

“Ben film yapmayı bıraktım ama sizin devam etmeniz gerekiyor.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder