10 Eylül 2018 Pazartesi

O AN: We Need to Talk About Kevin


Kan Dondurucu Gösterinin Reverans Anları

İskoç yönetmen Lynne Ramsay’ın üçüncü uzun metraj filmi olan We Need to Talk About Kevin, seyirciyi özellikle de ebeveynleri allak bullak eden ve bir yığın belki de çoğumuzun altından kalkamayacağı sorulara boğan bir yapımdı. Zaten film beraberinde hem büyük bir beğeniyi, hayranlığı hem de sonu gelmez tartışmaları doğurmuştu. Film ismindeki ironinin aksine Kevin hakkında değil de annesi Eva hakkında bir filmdir aslen. Eva’nın çılgın gençlik yıllarından evliliğine, çocuk sahibi olup da tarifi mümkünsüz acıları karşılamasına kadar neredeyse hayatının çoğuna belli kesitlerle şahit oluruz. Her biri birbirinden düşündürücü, ucu açık sorularla dolu olan sahnelerden biri ise Eva adlı annenin belki de hayatında yaşayabileceği en zor anlara tanıklık eder.

Doğduğu günden itibaren sıra dışı davranışları ile kendinden şüphe ettiren hatta annesi üzerinde yarattığı tekinsizlik hissi nedeniyle kendisinden korkmasına neden olan Kevin, en büyük kozunu oynamıştır. Bu öylesine bir kozdur ki Kevin, bugüne kadar sadece annesine sergilediği acımasız gösterilerden en büyüğünü daha geniş bir kesime sergilemek istemiştir. Bunun için de daha çok çocuk ve daha çok ebeveyne ihtiyaç doğar. Kevin, öylesine titiz ve planlıdır ki bu büyük gösterisini sunmak için uzun zamandır çok çalışmış, her şeyi en ince ayrıntısıyla hesaplamıştır. Ne de olsa tüm bu çabalarının sebebi sevdiğini ya da tam tersi nefret ettiğini tam olarak çözemediğimiz annesidir.

Kalabalık İçerisindeki Tek Hedef

Kevin, okuduğu okulun yemekhanesindeki öğrencileri çocukluktan itibaren çok iyi kullanabildiği okuyla vurmuş, birçok kişinin ölümüne sebep olmuş, kısacası bir katliam gerçekleştirmiştir. Kendini ve kurbanlarını içeride kilitleyen kilidin kesilmesiyle dışarıya çıkması gereken Kevin, hiç tereddüt etmeden dışarıya çıkar. Zira bu onun hayatı boyunca sergilediği en büyük gösterisidir. Böylesine önemli bir oyunun ardından icraatını izlemek adına gelen seyircileri kucaklamak, onlarla buluşmak gerekir. Kevin da kendisini görmeye gelen güruha ve aslında o kalabalık içerisindeki annesine selam vermeyi en muhteşem şekilde gerçekleştirmekte kararlı gibidir. Hem teslim olurken seyirci kalabalığına adeta reverans yapması hem de ezeli düşmanı ya da sevdiğine inceden bir bakış atması akıllara durgunluk verir adeta.

Bu anlarda Ramsay’ın her şeyi nasıl incelikle düşündüğü çok bellidir. Kevin dışarı çıktığı anda çığlıklar ile alkış benzeri seslerin muğlâklığı hayran kitlesinin karşısına çıkan bir ünlü ile linç edilmek istenen bir katil arasındaki çizgiyi muğlâklaştırır. Eva’ya dönecek olursak henüz kırılmakta olan kilidi tanımasıyla onun için her şey açıklığa kavuşur zaten. Ve o andan itibaren muhteşem kadın Tilda Swinton, sadece gözleriyle olağanüstü bir oyunculuk sergileyerek biz seyircilerin nutkunun tutulmasının asıl nedeni olur. Kırmızı ile sarının baş başa verdiği, kamera açıları ve hareketleriyle sahnenin hissettirdiklerinin daha da etkisinin arttığı, kan donduran, sinir bozan bu sahne elbette tüm sinir uçlarımıza dokunan filmin tamamına bedel düzeydedir. Filmi izleyip de bu sahneyi unutmak gibi bir ihtimal söz konusu bile olamaz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder